Veysel   Karani   Yemen’in   Karan   köyünde yaşamaktadır. Bura da  zaman zaman  deve   çobanlığı  da  yapmaktadır. Çok  az  bir  para ile  bu  görevini  yürütmeye  devam eder. Hatta aldığı  paranın  yarısından  fazlasını  fakirlere   tasadduk  eder, onlara verir. Bir ara  sıkılır  çobanlığı bırakır. Fakat  yeni  çoban  develeri  bir türlü  bir araya  getiremez ,  develer  adeta  kudurur. Çoban bırakmak  zorunda kalır. Halk   tekrar  üveyse gelerek  rica ederler. Sen bırakınca  develerimize  bir  hal oldu  kimse  zaptedemiyor diye  yakınırlar. Sen  birazda saf gibisin  ama  iyi  çobanlık yapıyorsun diye  tekrar  göreve  çağırırlar. Üveys  kabul  eder, o gelince  develer  adeta  sakinleşir  eski hallerinden  bir esre kalmaz. O nun etrafında  döner  dururlar ,  bir  rahatsızlık  vermezler. Bir gün  Allah  Resul’ü  iki  sahabeyi  görevlendirir, kendi  mübarek  hırkasını  götürüp  üveyse  vermelerini  ister. Hırkayı  alan  sahabeler uzun bir yolculuktan sonra üveyse  ulaşırlar. Üveys dağda  deve  gütmektedir. Yaklaşırlar bakarlar ki,  üveys  secdeye  kapanmış  namaz kılıyor.  Yanına yaklaşırlar, secdeden kalkmasını  beklerler.  Ama  bir türlü  secdeden kalkmaz. Ağlayarak  yüzlerini  toprağa  sürüyor, durmadan  dua ediyor. Epeyce  beklereler  fakat  o  bir türlü  secdeden  başını  kaldırmaz. Artık o’na  dokunup  kaldırmak  zorunda kalırlar.  Başını  kaldırır  niye beni  kaldırdınız diye  onlara sitem  eder. Durumu  anlatırlar kusura bakma  mecbur kaldık  derler. O  müberek  üveys  derki;  Ben  Rabbimle  konuşuyordum, yarabbi  bizden  sonra gelecek  ümmet-i  Muhammed’in  günahlarının  üçte  ikisini affet  diye yalvarıyordum , Rabbim de : Ya  üveys  senin için  üçte birini  affettim dedi. Bende  ısrarla, nazla , niyazla  üçte  ikisini  ya Rabbi  diyordum, sizler beni  tam o sırada  kaldırdınız  dedi. Tekrar da niye  beni  kaldırdınız diye  onlara  bir bakıma  yine  sitem  ediyordu. İşte  bizim  Üveys  Hz. leri   böyle  birisi. Cenab-ı  Hak  şefeatinden  bizleri  de  mahrum  eylemesin. Sonunda  hırkayı  verir  gerisin geri  döner  gelirler. Gelelim  duasının  devamına: “  Hem  büyüklük  ve  azmet  sahibi sensin. Ben ise , günahkarım. Demek günahımı affedecek sensin, ben hakir ve küçüğüm. Küçüklüğüme bakarak senin büyüklüğünün her türlü  övgüden daha büyük olduğunu  anlıyorum. Hem  kuvveti  bütün kainatı kaplamış ve  bütün varlıkları zapt ederek hükmü altına  alan sensin. Çünkü  ben aciz ve zayıfım; bende zayıflığın aksine bir güç görünüyor. Demek güç ve kuvvet senden geliyor. Hem kainatı  rahmet  hediyeleri ile dolduran ve istekleri en güzel şekilde karşılayan  sensin. Çünkü ben sözlerimle ve halimle daima yalvararak istiyorum, dileniyorum ,  demek veren ve hediye eden sensin.   Sen  vadin de ve sözünde emin olan ve  güvenenlerin güvenini boşa çıkarmayan sensin. Çünkü ben korku ve kaygı içindeyim; sana dayanıp güvendiğimde  bütün korkularımdan kurtuluyorum. Demek emin olan ve güven veren sensin. Hem  cömert  olan sensin. Çünkü ben miskinim ve hayatıma lazım olan şeyleri elde etmekten  acizim. Fakat acizliğime  rağmen  bir zenginlik içindeyim. Demek cömertçe ihsan eden sensin. Hem  dualara cevap veren sensin. Çünkü ben halimle ve dilimle   daima dua edip isti yorum, niyaz edip yalvarıyorum. Arzularım yerine getiriliyor. İsteklerime cevap veriliyor. Demek istek ve arzularıma cevap veren sensin “. Diye devam eder.   Bu  bölümü  de  Veysel  Karani  Hz. ni ye  atfedilen  şu  beyitlerle  tamamlayalım:   Hakkın  habibinin  sevgili  dostu   Yemen  illerinde  Veysel  karani Söylemez yalanı  yemez  haramı Yemen  illerinde   Veysel  karani Seherde  kalku ben yola giderdi Hakkın bin bir ismin  zikir ederdi Allah  Allah  diye deve güderdi Yemen illerinde  Veysel  karani   Elinde asası  hurma dalından Sırtında  hırkası dev yününden Asla hata gelmez  o’nun  dilinden Yemen illerinde  Veysel  karani . Rabbül  Alemin  başta  Habibullah  ve  sonra da  sevgili  kullarının   şefeatinden  bizleri  nasipdar  eyleye.   Devamı   var.