Herşeyin yamuğunu duymuşsunuzdur ama dilin yamuğunuherhalde duymamıştınız. Evet doğru konuşmayan ya da söylenmesi gerekeni terssöyleyenlere, sivri dilli olanlara, ağzının sözünü bilmeyenlere, aksilere,konuştuğu zaman yalan söyleyenlere belki de bu tabiri kullanabiliriz…

Bu nereden çıktı, tabi ki siz okuyucularımdan. Genç birkardeşimiz aynen bana şunu yazmış. “ Mehmet Hocam, önceki günü camiden çıktım,daha bir ay önce bir sofrada bereber olduğumuz bir kardeşim beni görünce, şöylebir ayaktan başıma kadar süzdü; “ Ede, sen ihtiyarlamışsın, çökmüşsün!” demesinmi?

Yani ne diyeceğimi bilemedim ona; “ Yaşlanmak ta güzel ancak,hiç genç kalan var mı? Herkes ihtiyarlar, kimse genç kalmaz! Dedim, sonraayrıldım.

Oysa Efendimiz, bir dostu ya arkadaşı ile karşılaştığındao kötü görünse bile(diyelim ki hastalıktan çıktı ne bileyim ameliyat oldu) budurumda bile gayet iyi görünüyorsun, seni çok iyi gördüm, Maşallah!” dermiş.

Biz galiba dilimizi tutmasını bilmiyoruz. Oysa yineEfendimiz: “Konuştuğun zaman ya hayır konuş ya sus!” buyurmuşlardır.

 

DİL YARASI DERİN OLURMUŞ?

Okuyucu kardeşim çok haklı ve çoğumuz bu hassasiyetedikkat etmiyoruz gibi çünkü; “ Dili olan konuşuyor!”

Oysa susmak ibadettir.

Susmak sırrı tutmaktır.

Susmak, düşünceye giden ilk kapıdır.

Bu nedenle susmak ibadettir.

Dün akşam bir dershane de bir siyasetçi konuşuyor.Beyefendi kendisini tanıttı, sonra da sorular almaya başladı.

İşin doğrusu eğitime bakış açısını öğrenmek istedim,sonra kendisi cevaplandırdı. Ardından bir vatandaş arkası arkasına sorularyönetmeye başladı. Ancak konuşmacının cevap vermesine hiç fırsat vermedi.

Sonunda tabi tepki aldı, çünkü dinlemesini bilmesigerekiyordu.

Tıpkı bunun gibi insan 3 defa düşünmeli, bir defakonuşmalı derdi hocamız bizlere….

 

KONUŞMAK DA GÜZEL

Evet, susmak güzel, tabi hayır konuşursanız konuşmaktagüzel. Ancak Bediüzzaman Hazretleri; “ Konuştuğunun herşey doğru olsun ama herdoğruyu her yerde söyleme buyurmuşlardır…”

Efendimiz’de (sav) tane tane, açık-seçik ve herkesintakip edip anlayabileceği bir tarzda konuşurlar.  O kadar ki, dinleyenler eğer kelimelerinisaysa, onları teker teker sayabilirlerdi. Yerine göre de konuşması sırasındageçen cümlelerini üçer defa tekrar ederlerdi.

 “Dil yırtıcı birhayvan gibidir, serbest bırakılırsa sahibini parçalar. Sükut eden, hatayadüşmekten, yalandan, dedikodudan, söz taşımaktan, kendini övmekten, boşkonuşmaktan ve daha bir çok dil afetlerinden kurtulur.

Çok konuşanın dili sürçer, kalbi kararır. Kalbi kararanda, hata üstüne hata yapar ve kalp kırar da farkında bile olmaz. Diline sahipolan, dinini korur.

Çok konuşan hata eder. Eshab-ı kiram hep hayırkonuştukları halde, yanlış konuşmak için değil, belki boş bir söz söyleriz diyesükut ederlerdi. Hz. Ebu Bekir, ağzına taş koyar, (Başa gelen bütün felaketlerbundan gelir) buyururdu.

Burada dil yarasının derin olduğunu bir defa dahatekrarlayayım, çünkü kalp kırar, kalp ise Rabbimizin evidir. Bunu bilmeyen yok.

Söz gümüşse, sükut altın diyen atalarımıza kulak verelim,

Bu duygularla selam ve sevgilerimi iletirim.

Kalın sağlıcakla…