Konuşmak, yazmak, propaganda, reklam gibi yönlendirmeyihedefleyen eylemlerin büyük sorumluluğu ve vebali vardır.
Konuşmak ve susmak arasınıda tercihi doğru yapmamızgerektiği gibi; yazmak ve yazmamakkonusunda da doğru karar verip, insanları iyiye, güzele, doğruyayönlendirmemiz gerekmektedir. Eğer bunu beceremiyorsak, yazmamakyazmakdan daha doğrudur diye düşünüyorum!
Bu konuya birkaç nedenden dolayı girdim, birincisi önümüzdeki süreçte siyasiçalışmalar başlayacak, yapılacak propagandaların doğru yapılması, insanlarınbilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar propagandayı, kamuoyunda partiler yapıyorolarak bilinse de sivil toplum örgütleri, gazeteler, kitaplarda bu amaca hizmetetmektedirler…
Aslında yazımda propaganda ile ilgili değil de, yazmanın namursu üzerinde durup, yazarlık yapan kardeşlerimizebiraz daha dikkatli olmaları gerektiği üzerinde durmak istiyorum.
Şimdi konuşmak ile ilgili de birkaç kelam edip, sonra ana konuma yani yazarlık konusuna geçeyiminşallah!
DİLİNİ TUTMAK
Dilini tutan, susuyor demektir. Konuşmayan insan da biliyorsunuzzihnindekilerini saklayıp, içine atan,dolayısı ile de sorumluluk yüklenmeyeninsan demektir.
Efendimiz; “ Yahayır konuş ya sus!” Atalarımız; “ Sözgümüş ise, sukut altındır! Buyurmuşlar.
Alevi kardeşlerimizin güzel bir sözü vardır. “ Müslümaneline, diline, beline sahipolmalı!”
Bediüzzüman üstadımız da; “ Hep doğru söyle ancak herdoğruyu her yerde söyleme! Demişler. Çünkü, sözün de bir hakkı ve namursuvardır.
İşte bu tespitlerden yola çıkarak yazan dostlara derimki; “ Yazdığınız herşey doğru olsun,her doğruyu da her yerde yazmayın! Çünkü, yanlış bir cümle yazdığınızdabaşınız belaya girer. İftira, gıymet isekesinlikle yasaklanmıştır…
Belki bu dünyada size bir şey diyen olmayabilir, gariplerne yapsın, gücü yok, susarlar yazdığınız iddialar karşısında ama ahirethayatında yazdıklarımızın, konuştuklarımızın hesabını vermek durumundayız…
ÜÇ DEFA DÜŞÜN
Gerekkonuşurken ve gerekirse yazarken üç defa düşünüp, bir defa yazmak gerekiyor.
Bediüzzaman bizim gibi yazan, haber yapan insanlarınyaptıkları işin için kutsal olduğunu belirterek: “ Gazetecilik çok önemli birmeslek olduğunu yazar.
Bu meslek için bire bin veren başaklar gibidir, iyilikgüzellik yazarsanız sevabını; insanları kötülüğe yönlendirirseniz de günahınıalırsınız(mealen)” der. Şahsen bu sözleri duyduktan sonra, o günden bu yana bu uyarıları hep dikkatealmışımdır.
Hatta bazı dostlar bu konuda bana kardeşim senyazılarında; “etliye/sütlüyü” karışmıyorsun, hep nasihat ya da yol göstericisitili kullanıyorsun! Eleştirisi yapmışlardır.
Düz baktığımızda haklılar, gazeteci dediğin, ona buna çatacak, başkalarının hata vekusurlarını ortaya dökecek anlayışı hakim olmalı diyorlar, ben onlarakatılmıyorum. Çünkü, yazdığımın sorumluluğunun farkındayım.
Şimdi bu işin propagandasını yapan felsefeciler şöyle birtanımlama yapmışlar: “ Aydın insanmuhalefet etmeli!”
Derim ki doğru, yeri geldiğinde muhalefet yapıp, eleştiride yapabilmelisiniz ama bunu yaparken de kendi değerlerini çiğnememekgerekmektedir.
Evet, hakiki Müslüman bir yazar aynı zamanda haksızlıkkarşısında susmaz! Fakat elinde bilgive belgesi olmadan da, ‘iftira’ ya benzer yazılar yazamaz, yazmamalı. Çamur atizi kalsın mantığı doğru değil, Müslümanca değil.
Son olarak şunusöylemek istiyorum. Yazıyorsan iddialarını belgelemen gerekiyor, yoksa yazmayacaksın, çünkü yazının da namursu vardır…
Kalın sağlıcakla