Değerli okurlarımız, pazartesi günü yeni eğitim ve öğretim yılı başladı. Herkes çalışmalara heyecanlave umutla başladı. Bu önemli ve bir o kadar da zor olan başlangıç, aslında birçok beklentinin de milâdı. Bu beklentinin sebeplerini ve taraflarını konuşmaya başlamadan önce değinilmesi gereken birkaç konu var, onlara değinelim. Eğitim ve öğretimin esas ve olmazsa olmaz amacı nedir sizce? Eğitim, özgür bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ancak bu yolla yetişebilir. Eğitim, doğru ve iyi insan olmanın ne kadar kıymetli olduğunu zihinlere, kalplere ve ruhlara kazımak ister. Eğitim ve öğretim insanların, akademik/zihinsel gelişimleri kadar, kişininsosyal ve duygusal gelişimiyle ilgilidir. İnsanın fiziksel, zihinsel, sosyal, duygusal ve ruhsalyönlerinin gelişim için hazırlanan program ve uygulamalar ülkemizde henüz yeterli değildir.

Buradan hareketle konuyu zekâ yönüyle incelemeye devam edelim. Son yıllara kadar insan başarısının temelinde IQ olarak bilinen “Akılcı Zekâ”nın yattığına inanılırdı. Fakat yapılan birçok araştırma ve bilimsel çalışma sonucunda, aynı IQ ve eğitim ortamından geçen deneklerin akademik başarılarında ciddi farklılıklar tespit edildi. Deneklerden bir kısmı çok yüksek puanlar alırken, diğer kısmının çok düşük puanlar aldığı fark edildi.  Bu puan farklılıklarının sadece akılcı zekâdan kaynaklanmadığı böylece anlaşılmış oldu. Çünkü deneklerin hepsi aynı IQ değerlerine ve aynı eğitim düzeyi ve ortamına sahiptiler. Bu sonuç, başarı düzeyini belirleyen asıl unsurun IQ, “akılcı zekâ” değil; EQ yani “duygusal zekâ”olduğunu ortaya koymuş oldu.Duygusal zekâeğitiminin en belirgin özelliği, duyguları doğru yönetebilmeyi ve nerede, hangi tepkinin verileceğinin kişiye öğretilmesidir. Örneğin sıkışık trafikte aynı IQ düzeyine sahip iki farklı insan çok farklı tepkiler verebilir. İçlerinden birisibu trafik sıkışıklığından kaygı duymayabilir ve arkadan çalınan klakson sesini duymazlıktan gelebilir. Diğeri ise, klakson sesine başka şekillerde karşılık verebilir, belki de işi kavgaya kadar götürebilir.İşte bu iki tepki arasındaki farkı belirleyen duygusal zekâdır. Duygusal zekâsı yüksek olan kişiler duygularını kontrol ederler. Onlar gündelik hayatlarında rahat ve mutlu, sonuçta çok daha başarılıdırlar.Buna benzer bir örnek de öğrenci üzerinden verelim o hâlde. EQ düzeyi yüksek bir öğrenci kendisine yöneltilen bir eleştiriyi duyduğunda daha iyisini yapma gayretini ifade eden tepki verirken, EQ düzeyi düşük öğrencieleştiriyi dinlemez, savunmaya geçer ya da aksi yönde davranarak buna karşılık verebilir.

Eğitim-öğretim planlaması ve uygulamaları, bireyin bütünsel gelişimini esas almalıdır. Bir alandaki gelişim, diğerlerinin de gelişimiyle anlam kazanacaktır.

Biraz da yeni eğitim ve öğretim yılı için, öğrenci, öğretmen ve veli ilişkilerine değinelim.Başarılı bir yıl geçirilmesi için bu sürecin paydaşlarına düşen görevleri başlıklar hâlinde ayırarak irdeleyelim:

Ailelere Düşen Görevler

Öncelikle ailelerimizin, çocuklarının gelişimlerini %75’lik kısmının             0 – 6 yaş döneminde kazanıldığını bilmelerinde fayda vardır. Bu kazanım özellikle bilinçaltında ve alışkanlık düzeyinde gerçekleştiği için,sonraki yıllarda yapılacak bilinç düzeyli eğitim programları ile ciddi değişimler gösterememektedir. Özellikle duygusal gelişim ve EQ- duygusal zekânın gelişimi bu dönemlere rastlamaktadır. Bu yüzden 0-6 yaş dönemindeki çocuklarımıza yaklaşımlarımız çok önemlidir. Ailelere düşen en önemli görevse çocuklar için“model anne-baba” olabilmektir. Çocuklarınızla çatışma yaşanılan durumlar olabilir. Böyle zamanlarda veliler, öğrencinin okulunda görev yapan psikolojik danışman ve rehber öğretmeniyle iletişime geçmelidirler. Okulun açıldığı günden itibaren sınıf öğretmeni, ders öğretmeni ve okul idaresi ile iletişimlerini güçlü tutmaları gerekmektedir.

Okula ve Öğretmenlere Düşen Görevler

Değerli öğretmenlerimiz ve okulun tüm çalışanları öğrencilere sevgi dolu bir gözle bakmalıdırlar. Onların öğretim ve bilgi kadargüler yüz, güzel söz ve sevgiye de ihtiyaçları olduğunu unutmayalım lütfen.Eğitimde kullanılan çok sevdiğim bir söz vardır: “Gönlüne giremediğinin zihnine giremezsin.” Kalplerine girdiğimiz öğrencilerimiz, hayal ve hedeflerine hizmet eden bilgi, belge ve paylaşımları kolaylıkla kabul edeceklerdir. Böylelikle hem onlar amaçlarına ulaşacak; hem de eğitim programları istenilen hedefe ulaşacaktır.Bir çocuk için dünyayı gözlemlemeye başladığı çok küçük yaşlarından itibaren ilk rol model anne, baba; okula başladıktan sonra da öğretmenleridir. Öğretmenlerimizin söylediklerinden daha çok yaptıklarına dikkat etmeleri gerekmektedir. İşte o zaman iyi insan ve doğru model olmayı başarabileceklerdir.

Öğrencilerin Sorumlukları

Öğrencilerime söyleyeceğim en önemli şey şudur: Yavrum! Mutlaka bir  HAYALİN ve HEDEFİN olsun…

Mecnun’u çöllere düşüren, Ferhat’a dağları deldiren o kutlu duyguyla peşinden git hedeflerinin…

Aşkını çirkin gören padişah bile olsa; “ona bir de benim gözümle bak,” diyerek kolla gayeni.

Hedefin için mücadeleden vazgeçme. AZİM ve SABIR en değerli yol arkadaşların olsun…

Unutma hayaline ve hedefine ulaşanlar, senden daha zeki ve akıllı oldukları için değil, PES ETMEdikleri için başardılar.

Sen de okula başladığın günden itibaren, geçmişteki başarılarını da başarısızlarını da UNUT! Sadece bugünün fark et ve derslerine zevkle ÇALIŞ…

Öncelikli olarak bir öğrenci olduğunu unutma. İyi bir gelecek için İŞİNİ güzelce yap ve bunun tadını çıkar…

Bu konuları köşemizden konuşmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki haftalarda ayrı ayrı başlıklar halinde irdelemeyi sürdüreceğiz. Sormak, öğrenmek veya bilgi almak istediğiniz konularda bana ulaşabilirsiniz. GSM numaramızdan, whatsaptan ya da e-mail adresimizden soru, görüş ve önerilerinizi bana yazabilirsiniz. Müsait oldukça cevaplar yazmaya çalışacağım.

Eğitim şart elbette; lakin eğitiminde önceliğine öğrenciyi ve onun hayallerini alması şarttır, vesselam…

Alpaslan YURTSEVER

Psikolojik Danışman – Profesyonel Koç

Soru ve görüşleriniz için;

GSM:0 505 625 55 26

e-mail: [email protected]