Bir süre önce Kahramanmaraş’ta yerel gazetelerin güçlenmesi adına birleşme denemeleri başarıyla sonuçlanmıştı! Bu birleşmelerin ardından yayın hayatına giren yeni günlük gazeteler olduğunu öğrendim. Bugün, Manşet ve Yorum Gazeteleri bu birleşmeden sonra vizyonlarını değiştirip, daha fazla okuyucuya ulaşmayı hedefliyorlardı, bu hedeflerine ulaştılar mı bilmiyorum. Yani daha fazla haber ve röportaj, araştırma ve makalelerle kitlelerle ulaşmayı düşünüyorlardı. Birleşmeden kaynaklanan hedeflere ulaşıp sonrasında traj artıracaklardı… Birde haftalık gazeteler var. Bu gazeler içinde en yüksek trajın Kahramanmaraş Gazetesinde olduğunu biliyorum. Bildiğim bir şey daha var, yerel basına devlet ilanları desteği olmasa yayın hayatlarını sürdürmeleri oldukça zor. Zor diyorum, bir gazete çıkartmak başlı başına büyük emekler gerektiriyor. Bilindiği gibi son yıllarda sosyal medyanın gelişmesi ile okuyucu bilgilere internet üzerinden kolayla ulaşıyor. Bu durumda gazetelerin yaşamını zorlaştırıyor.   ULASAL GAZETELERDE ZOR DURUMDA Sadece yerel basın değil, ulusal basında zor günler yaşıyor. Sürekli traj kaybına uğruyorlar. Bu konuda bir köşe yazısı okumuştum. Sonunda korkulan oldu diye başlayan  o yazıdan bir bölüm; “Ulusal yazılı basında büyük ölçüde trajlar sahte.. Kağıt işinde “üçkağıt” olduğu gibi, resmi ilan dağıtımı da, tiraj manipülasyonu sebebi ile hukuk dışı. Vergi de kaçırılıyor, haksız kazanç da sözkonusu, resmi beyanda sahtecilik de sözkonusu. Kendi sahtecilik yapan medianın “temiz toplum”dan söz etmesi de ironik bir durum. Yaklaşık 4 milyon gazetenin, tahminen 1 milyonu hayali. 1 milyonu kamu alımı, 1 milyonu kurumsal alım ya da promosyon. Bayi satışı bir milyon seviyesinde. Bu bir skandal: 80 milyonluk ülkede, günlük bir milyonluk tiraj. Gazetelerin büyük bir bölümü “sahibinin sesi”. Okunan sayfalar itibari ile okur profili rezalet. En çok okunan sayfalar, manşet ve spotlar. Ardından spor, magazin ve sağlık. En az okunan sayfalar dış politika, ekonomi, kültür-sanat.. Bunun üzerinde durmak gerek. Dergi okuru zaten buharlaştı. Dergi okuru gibi gördükleriniz bedava dağıtılan promosyon dergileri karıştırıyorlar.. Bol resimli, spot haberler, magazin dili ile hikayeleştiriliyor.. Herkes sansasyon peşinde. En çok satan kitaplar, aşk, ezoterizm filan, pembe dizi, bir de iş başarma, para kazanma, etkili konuşma falan filan..   SOSYAL MEDYA Dilipak yazısına şöyle devam ediyor; “Şimdi bir de internet mediası, sosyal media çıktı. Aslında çok büyük bir imkan, ama onu da kendimize benzetiyoruz. Suyunu çıkarıyoruz.. Daha biz sosyal medianın ne olduğunu tam anlayamadan “Avatar mediası” geliyor. “İmmersive  media” geliyor. “Point of Interest media”sı (Poi media) geliyor. “Midori” ya da “Watson” geldiğinde ne yapacağız. Artık şu media okur-yazarlığı giderek daha hayati bir anlam kazanıyor bugün.. Bir Tv kumandasından daha basit bir kart olan “Raspberry Pi” ya da “Arduino”nun basitliği ile onun yapabileceği işler arasındaki büyük fark, bizim teknisyenlerin anlamakta güçlük çektiği bir yeni durumla karşı karşıya bırakıyor bizi.. Bu işleri bizim karar vericilerimiz anladıklarında yine atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak.. Biz hâlâ internet mediasını “İtilen Media” olarak kullanıyoruz. “Çekilen media”, yani haber ve bilgi havuzunun a-simetrik, interaktif, multi disipliner ilişkilendirilmiş veri tabanı üzerinden kişiselleştirilmiş haber sunumu ne sektör aktörlerinin, ne bu işin bilimini yapanların, ne siyaset ve ne de bürokrasi dünyasının öncelikli gündemi arasında değil.   BU BÖYLE GİTMEZ Bakın, konvansiyonel media çöküyor. Bu işler böyle gitmeyecek.. Media, her anlamda bir kriz içinde. İnandırıcılık ve ciddiyetini kaybediyor. Ticariliğini kaybediyor. Bu alanda da bir atomizasyon ve nötralizasyon sözkonusu. Hukuki ve ahlaki zemininden hızla uzaklaşan bir media sözkonusu.. Ben 4 milyon tiraj bariyerinin kırılmasının sektörde ciddi bir şok etkisi yapacağını düşünüyordum. Evet bu hafta o bariyer aşıldı. Şimdi, patronlar da, çalışanlar da, siyasiler de, bürokratlar da oturup düşünsünler, meslek örgütleri, STK’lar da.. Meclis bir araştırma yapsın olmazsa bu alanda. Bugün bir tedbir alınmayacak olursa yarın bu işlerin faturası çok daha ağır olabilir. Sağlıklı bir basın olmadan, sağlıklı bir demokrasiden söz etmek pek mümkün değildir. Biz bu konuda da artık model alınan bir ülke konumundayız. Belki bu alanda diğer dost ve kardeş ülkelere örnek olacak bir hamleye ihtiyaç var ve belki bizim kurmamız gereken altyapı onların da ihtiyaçlarına cevap verecek mahiyette olmalıdır. Bu çerçevede belki de bir “Uluslararası Basın Merkezi” ve Uluslararası Media Network’una de ihtiyacımız vardır (Akit, Dilipak 12.01.2016). Kendim bu yazıda önemli bulduğum konuların altını çizerek, gazete sahiplerinin, okuyucuların dikkatlerini çekmek istedim. Bende bu böyle gitmez, oturup kendimizi yenilememiz gerekiyor! Düşüncesindeyim, kalın sağlıcakala.