“Ya İslamda erirsin Ya inkarda çürürsün. Yol mezarda bitmiyor, Girdiğinde görürsün”(A. Karakoç) Hemşehrim Abdurrahim Karakoç’un dörtlüğüyle yazıma başladım, o böyle diyor. Büyük düşünenler, büyük söz söyler ama büyüklenmezler. Babam da asil azmaz oğlum derdi, asil olanlar bunu bilirler. Ancak tohumu bozuk olanlar, mutlaka aslına rücu eder… Mesela bin yıldır, Türklerle yaşayan bazı Ermenilerin, Kurtuluş Savaşı esnasında, Fransızları alkışlamaları, asilsizliktir, densizliktir. Onlar bu gün teröre ve teröriste destek veren bölücüler gibidirler, tuz ekmek bilmezler… Bir başka örnek, bizim bağa diktiğimiz Amerikan Çubuğu gibidir onlar. İnanın her budama mevsiminde, bu acı çubukları budarım, yine kökünden acı çubuk çıkar. Yani aslına rücu eder. Atalar boşuna aslı hu, nesli hu dememişler. Dedim ya babam rahmetli “Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onunda aslı ayrandır…” derdi!
ASİL GÖRÜR VE HİSSEDİR A'RÂF-179: Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık.) Kalbleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır Yine Bakara-7 Ayette, “Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâvetun, ve lehum azâbun azîm(azîmun). Türkçe Meali: Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) azap vardır. Peki bu gözleri olup görmeyenler, neyi görmezler, neyi işitmezler. Bunlar basiret sahibi olmayan kişilerdir, olaylara Kuran perspektifinden bakamazlar ve hak ile batılı ayıramazlar.
ÇATIDA İNEK ARAMAK İbrahim Ethem zengin bir insandır, sarayında yaşamını sürdürürken, aynı zamanda manevi huzur aramaktadır… Bir gün sarayda gezerken, damda inek arayan insanları görür. Siz ne ahmak insanlarsınız, hiç damda inek aranır mı? Diye sorunca. Onlarda Ey İbrahim Ethem, sen sarayda Allah’ı arıyorsun da biz niye damda inek aramayalım” derler ve İbrahim Ethem’in aklı o zaman başına gelir. Birileri, batı ya dönmüş yüzünü, bireleri kuzeye, oysa hakikat hemen önümüzde, yanıbaşımızda. Bir yerde veya ülke de adalet yıkılırsa, nizam da yıkılır, düzen de… Diyeceğim şu ki, adaletin bayrağı bu topraklarda yere düşürüldü, yine bu topraklardan yeryüzüne yayılacak. Rabbimiz, hak gelecek, batıl yok olacak diyor. Ben bunu bilirim, buna inanırım. Mesele bizim teslim olmamızdan geçiyor. Hüküm O’nundur ve Allah elbette nurunu tamamlacaktır. Hep diyorum ya, kendi nefsimizi düzettiğimizde, her şey düzelecektir.
ÖLÜMDEN DERS ÇIKARTMAK Geçen hafta hacı arkadaşlarımdan Sami Gümüşoluk ağabeyimin taziyesine gittik. Gelen, Kur’an okuyor, dualer ediliyor. Bu arada başlar yerde ve düşünceliyiz! Çünkü ölüm aklımıza düştü. İnsanız ya taziye yerinde, yaptıklarımıza pişman olup, ‘Yarabbi İman ile göçmeyi nasip et, günahlarımızdan bizi kurtar, bir daha şunu yapmayacağım, bunu yapmayacağım…!” gibi her kes iç düşüncelerini harekete geçiriyor. Cenaze yerinden ayrıldığımızda yine bildiğimizi yapıyoruz. Çünkü biz insanız. Oysa ölen her insan bize nasihattir ama çoğumuz yapamıyoruz işte. Mesele de bura da çözülüyor, günahlardan uzaklaşan bir toplum olabilmekten geçiyor zafer elde edebilmek. İnanmış bir toplum için zafer hep yanımızda. Önemli olan da inanmak. Karakoç dörtlüğün sonunda ne diyor? “ Yol mezarda bitmiyor, girdiğinde görürsün!” İşte bu günlerde inanmak ve inanmamak arasında düğümleniyor, insanlık ne dersiniz? Kalın sağlıcakla.