Z KUŞAĞI KİMİN ESERİ?
“Z kuşağını suçlayanlara şu suçlamayı yapıyorum: Suçunuzu örtbas etmeye kalkışmayın. Kendinizi suçlayın! Topu taca atmayın. Bu çocuklar sizin eseriniz! Eserinizden değil kendinizden şikâyet edin!
Suçlamadan önce bu kuşağı tanımamız gerekiyor. Z kuşağı, hayatı dijital dünyada yaşıyor, bu dünyada değil…” Kimi diyor bunu, Usta Kalem Yusuf Kaplan. Kaplan geçtiğimiz Cuma günkü yazısında Z kuşağını ele almış, bu kuşak üzerinden birbirlerini suçlayanlara da yukardaki gibi cevap vermiş.
Peki Z kuşağı kimler? İşin doğrusu sosyal medya da bu mesajı paylaştığımda, dedim ki: “Hani on yılda on milyon genç yetiştirmiştik! Ne oldu?” diyerek üstü kapalı eğitim sistemini sorguladım.
Peki kim bu Z kuşağı? Bu konuda çeşitli haber yorumlar ve tanımlamalar yapılmış, inceledim.
“Bu kuşak için demograflar ve araştırmacılar tipik olarak 1990'ların ortasından sonuna kadar doğum yıllarını kullanırken, neslin sona erdiği doğum yıllarında fikir birliğine varılamamıştır. Z Kuşağı üyeleri genç yaşlardan beri dijital teknoloji kullanmıştır ve İnternet ve sosyal medyada içi içe yaşamışlar. Yani sanal bir alemdeler, buna karşın dijital olarak okur yazar değiller.
Genel olarak 2001 ile 2012 yılları arasında doğan kişilerden oluşan kuşaktır. Araştırmacılar ve medya, genel olarak bu kuşağı 1990'lı yılların sonundan 2010'lu yıllar başlayana kadar doğan kişilerin oluşturduğunu söylemekte, ancak yeni yetişen nesilde bunlardan farklı değil.
‘Milenyum çağı çocukları olarak da adlandırılan Z kuşağı; hızlı ve analitik düşünme yetisine sahiptir. Ancak, bu yetilerini kullanma becerileri bireycidir, ekip çalışmasına yanaşmazlar. Özgüvenleri yüksektir, ebeveynlerinin kendilerine farklı baktığı düşüncesi de bu özgüveni yükseltir.
Ayrıca özgürlüklerine ve bağımsız olmaya oldukça düşkündürler. Kendilerinin başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Toplumsallaşmadan çok bireyciliğe önem verir. Kuralların onlar için bağlayıcılığı yoktur. Çoğu, ailelerinin veya akrabalarının izinden gitmek yerine kendi yollarını çizmek ister. Geçimlerini sağlamak için yaptıkları işler onlar için sadece gün içerisindeki sıkılma zamanıdır. Çaba harcamak, özveri sergilemek Z kuşağına göre değildir. Teknoloji sayesinde bilgiye çok çabuk ulaşabildikleri için hızlı yaşamaya alışmışlardır. Bu nedenle çok çabuk sıkılıp vazgeçebilirler.
Z kuşağı ayrıca; aile bireyleri, çocuklarına karşı kendilerini yetersiz hissettikleri için psikolojik bunalım oranının en yüksek yaşandığı nesil olarak kabul da ediliyor.” (Kay. Cumhuriyet Gazetesi 28 Ocak 2021)
HERKES SUÇLU
Şimdi yorumumuza geçelim, bu Z kuşağı bizim çocuklarımız değil mi, ondan önceki nesilde bizim eserimiz. Bu yavrularımızla ilgili bugüne kadar 5 bin yazı yazmışımdır. Hadi 2 bin olsun, hiçbir yetkili duymadı mı sesimizi? Hatırlayanlar bilir, çocuklarımınız günün büyük bir bölümünde bilgisayarın başında oyun oynayarak geçirdiklerini. Sosyalleşemediklerini, ferdiyetçi olduklarını ki sınav sistemi ile bunu yaptık. Evde sorumluluklarını yerine getirmediklerini. Kuralsız olduklarını, okumayı sevmediklerini, yemeği yedikten sonra tabağını kaldırmadıklarını, evliliği bile beceremediklerini, çabasız olduklarını (çıraklık sistemi kalkınca), bir meslek sahibi olamadıklarını, sadece test çözüp, tostla beslendiklerini defalarca yazdım. Genelleme yapmak istemem ama birçoğu böyle. Peki bu durumdan çocuklar mı suçlu, eğitim sistemini kuranlar mı? Yoksa medya veya biz anne babalar mı? Bence hepimiz suçluyuz, az veya çok…
Ama en suçlu olanda bu çığlıklarımızı duymayanlardır. Şahsen Yusuf Kaplan’a katılıyorum. Kaplan 20 Temmuz 2020 Mepa News Haber de ne diyor? “Z kuşağı gençlerinin çoğunun İslam’a bağlılığı olmadığını görüşünü dile getirirken “Böyle giderse, bu toplum İslâm’ı terk eder ve yok olma sürecine sürüklenir -Allah muhafaza”
Ey, etkili ve yetkililer biz defalarca dedik ki; “Bir ülkede hastaneler ve hapishaneler doluysa sistemde bir hata var!” Tekrar ederek derim ki: “Kimsenin olmadığı yerde, beni Allah(cc)görün diyen nesiller yetiştirmek zorundayız.
Kalın sağlıcakla.