Zalim ve zulüm kelimelerinin anlamlarına sözlüklere bakmadım, kafamdaki zalim; kendine, ailesine, ait olduğu çevreye hatta tüm insanlığa haksızlık yapan insan. Zulüm ise, başkasının haklarına el koymak, eziyet etmek, zorluk çıkartmak olsa gerek… Aslında insanlığın dünyadaki imtihanının başladığı gün, fitne ve zulüm başlamış. Adem’in oğulları arasındaki hadiseyi de bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Hani Habil ile Kabil’in hikayesi… Yazımın başında şunu söylemek istiyorum. Küfür (inkar ve fitne) devam eder ama  zülüm devam etmezMazlumun intikamını Rabbim mutlaka alır, bu nedenle  düşünürler; “Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı(cc) var demişlerdir. Ayette ise; “Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. (Allah'ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler.) Yüce Allah da yeryüzünü onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helâk etti.(Enam 45) Demek ki zalimin zulmü ilelebet devam etmiyor.   BATI VE ABD VE BİZ Tabi yeryüzünde bir zalimler var birde bu zalimlerin zulmü karşısında susanlar var. Bu cümleyi yazarken, Almanya ve Fransa’nın geçmişte olduğu gibi bu günde terörist ve bölücü unsurlara kucak açtığı, ABD’nin yeryüzünde bilmem kaç devlette yaptığı darbeler aklıma geldi. Sonra da haksızlık karşısında susan Müslüman devletlerin başındaki liderleri hatırladım. Dünün Firavun ve Nemrut’u, bugünün İngiltere ve İsrail’idir. Çünkü bu iki devlet, tüm ABD ve AB ülkelerini  kullanıyor. Bir hakkı da burada verelim, bahsettiğim bu ülkeler içinde, haksızlığa karşı duranlar insanları da tebrik tenzih ediyorum…   ÇOĞUMUZ AYNI DÜŞÜNÜYORUZ Ahmet Sandal kardeşimiz, zannederim iki gün önce ki yazısında; Günümüzde  zalimler ve kafirler “Avrupa ve Batı’dır.” Bu ikisinden oluşan topluluklar, Firavunvari, Nemrutvari bir sistemin ta kendisidir. (Burada kastedilen elbette tüm Avrupa ve Batı değil, şu an güç ve hâkimiyeti elinde bulunduran nifak ve fesat unsurlarıdır)Baksanıza, Dünya ateş çemberi içinde, Suriye’de mazlumlar, Filistin’de masumlar, Irak’ta garibanlar, Afganistan’dan zavallılar hep bu ikisi yüzünden katledilmektedir. Dünya’ya nifakı bu ikisi soktu. Müslümanların oluk oluk kanını döken bu ikisidir. Bu ikisi, en tehlikeli iki maddedir. Nasıl ki Dünya için, silahlar, bombalar, kimyasal maddeler, hormonlu gıdalar, zehirli yiyecekler, uyuşturucular ve benzeri zararlılar tehlike ise, bunlardan daha önce ve bunlardan daha tehlikelisi Avrupa ve Batı’dır “ demiş.   ARTIK ÖLÜ TOPRAĞINI ÜZERİMİZDEN ATMALIYIZ Evet batı emperyalisttir ancak bizde(İslam Dünyası olarak) batı karşısında yapmamız gerekeni yapmadık. Batıyı burada iki süzgeçten geçirmemiz gerekiyor. Biri ilme önem verişleri yani bilgi toplumu oluşları, yani kendilerine has bir medeniyet kurmaları,  yani okuyan toplum oluşları. Bunlar takdir edilmeli. Bu gerçeklerini görüp bizler; “İlim müminin yitiğidir” hadisinin şuuru ile ilme yönelmeliydik. Mademki biz Müslümandık, ‘İkra’ emri bize gelmişti. Niye ilim ve teknikte biz onlardan geri kaldık. Demek ki bizde bu durumda kendimizi zulüm ettik. Biliyorduk ki emperyal ve vahşiler güç karşısında diz çöker, bizde düşmanın silahıyla silahlanmalıydık ama yapamadık, Allah aşkına nedir dünyadaki Müslümanların bu hali, başsız, hedefsiz, ülküsüz… Şimdi silkinmek, dirilmek, ayağa kalmak ve zalimin zulmüne dur demek zamanıdır. Allah bizlere ilmi farz kılmış, tıpkı oruç gibi, namaz gibi… Yani oturup önce kendimizi eleştirmemiz gerek, sonra zalime başkaldırmak gerekiyor. Hani şairin, “Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!” dediği gibi. Zulme ve zalime dur demeye var mısınız? Kalın sağlıcakla.