Kimilerine göre çok hızlı, kimileri için çok yavaş geçen Zamanın getirip götürdüklerini saymak ve sıralamak gerçekten çok zordur. Benzerliklerden çok ayrılıklar ve aykırılıklar taşıyan zaman süreci bir “değişik tablolar” sergisi gibidir. İnsanı mutlu eden, üzen, düşündüren ve duraksamalar içinde bırakan olaylar, oluşumlar, olumlu ve olumsuz yanlarıyla etkileyen durumlar tutumlar, duyuru ve düşünce özgürlüğünün doğal yansımaları, sonuçları olsa bile yaşamı aydınlatıp  gölgelenememesi engellenemiyor. Zamanın soyut bir ortam olduğu tartışılamaz. Genelde kullanılması, kazanılıp yitirilmesiyle, değerlendirilerek dilimizden düşürmediğimiz zamanın sonucu olduğu açıktır. Yaşamımıza göre değerini ölçtüğümüz zamanın, varlığımızın en doğal kucağı ve değeri olduğu benimsenmiştir. Zamanı değerli kılan değerler, unutulamayan sürpriz gelişmelerdir…

İlimizin de içerisinde olduğu on bir ili kapsayan deprem felaketini yaşadık. Bu depremden 14 milyon insan etkilendi. Yaraların sarılmaya çalışıldığını inkar edemeyiz. Yıkılan işyerlerinin konutların yerine konteynerlerde yaşamını sürdüren ve kadere razı olan fedakâr insanlarımız çoğunlukta…   

 Hemen her gün Televizyon kanallarında Bilim insanlarını görmek mümkün. Bazı bilim insanları birçok kanalların vazgeçilmez konuğu olmaktadırlar. Bilim insanları daha çok Türkiye’de siyaseti konu almaktadırlar. İpe sapa gelmeyen konularla saatlerce laf yetiştirmeye çalışıyorlar. Bu insanların görevleri her gün televizyonlara çıkıp siyaset yapmak mı? 

Üniversiteler ülke ekonomisine katkıda bulunmak,  emanet ettiğimiz gençleri ülke yararına hizmet etmek için yetiştirmeleri gibi misyonları da var! 

Eleştirmek ve eleştirilmek demokrasinin olmazsa olmazıdır. Demokrasi bir açıklık rejimidir. Bir o kadarda hoşgörü ve tahammül gerektirir. Konumu ve yetkisi ne olursa olsun, kişiler bu ülkenin hizmetinde olduklarını unutmamalı. Hiç bir yetkili seçilmiş olsun, atanmış olsun milletten daha üstün değildir. 

Kuşkusuz her eleştiri haklı, eleştiren de suçlu değildir. Özellikle yanlılık, duygusallık eleştiriye baştan gölge düşürür. Yapıcı bir eleştiri öncellikle olumlularda görmezlikten gelmemeli, Aksi halde inandırıcılığını yitirir. Yapılan seçimler bir şekilde iktidar ve muhalefet partilerinin sınavıdır. Sınavı başarıyla geçen elbette mükâfatını görecektir.

İşte bizi üstün kılan demokrasimizdir. Her zaman seçimlere yüksek katılımıyla dünyanın dikkatini çekmiş olan ülkeyiz.

Diğer taraftan tasarruf tedbirleri birer birer uygulanmaya başladı. Bu kadar lüks yaşamı zaten hak ettiğimiz söylenmez. Gelir gideri karşılayamaz olmuştu. Devletde kemeri sıkmaya başladı. Başka çaresi yoktu. Çünkü bu ülke bizim ülkemiz. Üretmeden tüketmenin başarılı olduğu söylenemez. Biz daha çok üretmeliyiz hem de katma değeri yüksek olan ürünlere ağırlık vermeliyiz.

Bu görev daha çok üniversitelere düşüyor. Her üniversitenin teknoparkları var. KSÜ'nünde var. Ama bunlar ne yapıyor?

Ülke ekonomisine ne kadar katkı sağlıyor, bunu bilmiyoruz buyursunlar açıklama yapsınlar bizde bilelim.