İl Müftümüz Celal Sürgeç Hocamla, yol arkadışım ile birlikte bir saat kadar sohbet etme imkanımız oldu. Kendisi ile daha öncede bir arada oldum, derslerini dinledim, doğrusu gayretleri ve hadiselere bakış açısı beni etkilemişti…
Sohpet öncesi, konu Cuma hutbesi oldu; bu hafta Şazibey Camisindeki vaiz konusunda bizlere değerlendirmelerde bulundu…
Türkiye’de 140 bin imam hatip olduğunu, bunun yanında akademisyenler ve İmam Hatip Lisesi öğretmenlerini de eklendiğinde sayının arttığını. Dolayısı ile sosyal olumsuzluklarda Diyanet personellerinin, ülkemizde daha etkin çalışmalar yapması gerektiğini vurguladı…
Gençlik dedi, aile dedi, imam hatiplerin camiye hazırlıklı gitmeleri ve halk ile daha fazla iç içe olması gerektiğini söyledi…
Bu konuşmaların arasında ‘zihin işgali’nin ülkeler için çok tehlikeli olacağını ifade etmesi, bu günkü yazıma vesile oldu.
Bu konuya döneceğim, tabi ki bizde kendilerine halkın beklentilerini söyledik. Sık sık yazdığım gibi, imam hatiplerin, camilerde halkı irşad etmesi konusunda daha fazla gayret göstermesi gerektiğini, okunan namaz surelerinin anlamının verilmesi gerektiğini ve nöbetçi cami uygulamasının gerekliliği gibi konuları aktardık.
ANLAMINI BİLMEDİĞİMİZ KUR’AN
Hocamız, bu konuşmalar arasında personeline sık sık camiye gelen insanlara okunan dua ve surelerin anlamını vermeleri gerektiğini söyledi.
Evet, Rab’bim nasip ediyor bizde namazımızı kılıyoruz. Ancak namazda okunan surelerinin anlamını bilmediğimiz gibi, duaları da sadece ezberlemişiz, kim ne dediğini bilmiyor. Süphanerabbiyelazim, bir duadır, her gün okunan Amenerresulu diye bildiğimiz sureyi sorsak acaba kaç kişi anlamlandırabilir?
Evet, anlamını bilmediğimiz bir Kur’anı okuyoruz. Oysa harflerin ya da kelimelerin kutsallığı anlamıyla kutsaldırlar. Çoğumuz ne dediğimizi bilmediğimiz için de Rab’bimizin verdiği mesajlardan haberimiz yok. Anlamını bilmediğimiz bir Kur’an da bize kılavuzluk yapamıyor. Önce Müslümanlar olarak bu sorunu çözmeliyiz diye düşünüyorum!
İkinci önemli konu ‘zihin işgali’ oldu. Ne demek zihin işgali? Bunu da açacağım, sonra yerimiz kalırsa da, insan fıtratını nasıl değiştiği konusuna girmek istiyorum.
ZİHİN SAVAŞLARI VE ZİHİN İŞGALİ
Yazar M. Hilmi Yıldırım(Yeni Mesaj), zihin savaşını şöyle anlatır: “Zihin savaşı, meydanlarda değil, zihinlerde yapılan bir savaştır. Bu savaş, öyle bir savaştır ki, o kazanıldığında meydan savaşına gerek kalmayabilir. Bundan dolayı zihin savaşları meydan savaşlarının önüne geçmiş ve ondan daha fazla önem kazanmıştır. O nedenle ordular, yalnızca karada, havada ve denizde savaşmak için hazırlanmıyor, eğitilmiyor. Hem orduların içinde, hem de dışında zihin savaşı yapacak savaşçılar da yetiştiriliyor.
Zihin savaşı kavramını ilk kullanan ve Pentagon'un literatürüne sokan Aquino'dur. Aquino, zihin savaşını şöyle tanımlamıştır: "Zihin savaşı, dost ve düşman bütün halklara karşı verilen stratejik ve psikolojik bir savaştır."Demek ki, zihin savaşında dost ve düşman ayırımı olmadığı gibi, haliyle müttefik ayırımı da yoktur. Bir başka deyişle herkes, her an, zihin savaşının hedefindedir. ABD, kendi halkına karşı da zihin savaşına sıkça başvurmaktadır…”
Bu tanımlamayı da tanımlamak ya da açmak gerekiyor, diye düşünüyorum. Son yüzyılı bir düşünün, üzerimizde oynanan oyunları hesaba katın. Hocamızın söylediği ailelerin dağılması, gençlerin uyuşturucuya yönlenmesi. İsraf, kültürel erezyon, emperyalizm v.b.
Şimdi anlıyoruz ki, ekonomik oyunlar dahil, darbeler içinde hepsini bir el yönetiyor. Siz buna üst akıl deyin, uluslar arası para baronları deyin ne dersiniz deyin bir oyunun içine çekenler var.
Bunun için imam hatip kardeşlerimiz, öğretmenlerimiz, anne ve babalar ve yerli basın çok gayret etmeli.
Peki kalın sağlıcakla.