Merhaba değerli dostlar.
Bu yazıyı yazdığımda memleketim beyaz bir örtüye bürünmüştü. Eskiler bu durumu “Abbacık oldu” diye ifade ederlerdi. Aslında abbacık kelimesi temizliği ifade eder, ancak karın beyazlığı da temizliğin bir başka boyutunu anlattığından öyle derlerdi.
Gelgelelim günümüzde yağan kar ya da yağmur fark etmiyor, belki bir an olsun çevremizdeki tüm pislikleri örtüyor ya da temizliyor ancak zihinlerimizde biriken pislikleri ne kar ne de yağmur temizler.
Dünyamız tertemizdi ta ki sanayileşme başlayana kadar. Çevremizde hayatımızı kolaylaştıran ne kadar makine aksamı ile çalışan cihaz varsa hepsi bir oranda dünyamızı” Suyumuzu, ormanlarımızı, denizlerimizi, havamızı” kirletiyor.
Ancak tüm bunların hayatımızda bir karşılığı var. Otomobil artık hayatımızın olmazsa olmazı, uçaklar, gemiler vs uzakları yakın ediyor. Termik santraller elektrik üreterek hayatımıza bir çok kolaylığa imkân veriyor. Bu nedenle tüm bu kirliliğe kerhen de olsa katlanıyoruz.
Üç ay önceye kadar eski tuşlu bir telefon kullanıyordum. Böyle olunca da sosyal medya denilen canavardan pek bir haberim yoktu. Gerçi bir facebook hesabım uzun zamandır vardı ancak ona da iki üç ayda bir bakıp geçiyordum.
Tuşlu telefonum kullanılamaz hale gelince çocukların da baskısıyla bir akıllı telefon aldım. Öyle pahalı bir şey değil. Yerli ve uygun fiyatlı.
Gelgelelim telefonda ses hiç eksik olmuyor. Birileri durmadan bir şeyler paylaşıyor. İster istemez açıp bakıyorsun. Beni hiç ilgilendirmeyen bir sürü haber müsveddesi.
Zaman zaman rastlamışsınızdır, bazı yaşlı ve yalnız insanların evlerinde kamyon dolusu çöp çıkıyor. Onları anlayabiliyorum, çünkü yaptığı şeyin yanlışlığını idrakten aciz, ancak ya biz kendini herkesten akıllı sananlara ne demeli. Çevremizde ya da dünyada meydana gelen kirlilikle bir şekilde mücadele edip yaşamaya çalışıyoruz. Ya zihnimizde biriken çöp dağlarından, o kokuşmuş gereksiz bilgilerden nasıl kurtulacağız.
Değerli dostlar; hayatımızın geniş bir bölümünü bir şeyler paylaşmak ya da paylaşılanı zihnimize kaydedip bilgi çöplüğünde yaşamaya devam ediyoruz.
Bu kadar bilginin bize ailemize ülkemize ya da insanlığa ne gibi bir faydası var bir an olsun durup düşünmüyoruz. Telefonlarımız akıllı oldu, lakin her geçen gün aklımızı kullanmaktan uzaklaşmaya başladık. Hazır bilgi bizi düşünmekten alıkoyuyor.
Aristo” Düşünüyorum, öyleyse varım” demiş binlerce yıl önce. Düşünmeden yaşadığımız bu zaman dilimi korkarım genetiğimize kaydolacak ve bizden sonraki nesiller belki de birer robot ya da hisleriyle hareket eden hayvanlar gibi yaşayacaklar. Düşünme yetisini kaybeden beynimizi tekrardan eski haline getirmek mümkün olabilecek midir, doğrusu hiç umudum yok.
“Faydası olmayan ilimden sana sığınırım” buyurmuş Resulullah(sav).
Bir an evvel kim ne yapacaksa yapmalı, bu hiçbir faydası olmayan bilgi kirliliğinin önüne geçilmeli.
Mevlana” Hayırsız ilim sahibi kitap yüklü eşek gibidir”der. Zihinlerimizi hiçbir faydası olmayan bilgilerden kurtarıp korumadıktan sonra her yanımız tertemiz olsa neye yarar.
Mahşer günü bize faydalı olacak ilimlerle donanalım ki o gün yüzümüz ak olsun.
Kalın sağlıcakla.