Alnı secdeye inen insanların sesleri birbirine bağlanabilirse, ancak o zaman sokaklar, meydanlar ardına kadar açılır. "Cahit Zarifoğlu" Esasında dünya var olduğundan bu yana insanlar arasında hep düşmanlıklar var olmuştur. Bu husumet bugünde var, yarında olacaktır. İki gündür yazdığım yazıların ardından, çoğu olumlu tepkiler alırken, kimi okuyucularım ise yazdıklarımın bir hayal ürünü olduğunu ima ederek, düşünceme pasif direniş gösterdiler. Tabi biz Türk’üz ve Müslüman’ız, hadiselere tarih, kültür ve inanç perspektifimizden bakarız. Özellikle, kâfirin(inançsızların) bize bakış açısını bilmek durumundayız. Şu günlerde Tövbe Süresinin tefsirini okuyorum. Buradan iki ayeti sizlerle paylaşıp, sonra da diyeceğim, diyeyim. Ayet(32); “
Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. Tefsirine geçelim; “Bu âyette, herkesin kolayca tasavvur edebileceği bir benzetmeden yararlanılarak inkârcıların bir üfleme ile ilâhî ışığı söndürme arzusu içinde oldukları, ama Allah Teâlâ’nın buna müsaade etmeyeceği ve bu ışığı tamamlayacağı ifade edilmektedir. Bunu İslâm meşalesinin eninde sonunda herkesi aydınlatacağı şeklinde anlamak mümkündür. Nitekim tarihin her döneminde peygamberlerin getirdiği vahyin parıltısından rahatsız olup inananları bir kaşık suda boğma istek ve çabası içinde olanlar görülmüştür. Fakat bu ışık, bu tür esintiler karşısında bazı dalgalanmalara ve zafiyetlere mâruz kalsa bile asla söndürülememiştir; insanlığın günümüzde ulaştığı nokta da, tevhid inancına dayalı olan bu mesajın gitgide daha bir yaygınlık kazandığını, ilgiyle karşılandığını ve kısa bir süre içinde bu aydınlığın bütün beşeriyeti kuşatacağını göstermektedir. Ayet(33); “
O, Allah'a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. Tefsir’i; Bütün dinlerin üzerindeki yerini alması için Allah’ın Hz. Peygamber’i hidayet ve hak din ile gönderdiği bildirilmektedir. Bu âyetteki “doğru yol rehberi” diye çevirdiğimiz “hüdâ” kelimesini Kur’an, Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren açık delil ve mûcizeler gibi anlamlarla açıklayanlar olmuştur; fakat müfessirlerin açıklamaları genellikle, burada Kur’an da dahil yüce Allah’ın peygamberleri vasıtasıyla insanlığa bildirdiği ve Hz. Muhammed’in peygamberliğiyle son şeklini alan ilâhî mesajın kastedildiği noktasında birleşmektedir. Hak din ile kastedilen İslam’dır…” (: Hayreddin Karaman, İbrahim Kafi Dönmez, Mustafa Çağrıcı, Sadrettin Gümüş) Bu ayetler ışığında görüyoruz ki, küfürle mücadele edilmeli hem de bunu toptan yapmalı ve ehli imanın cihat yapması durumunda da İslam’ın galip geleceği müjdesini vermiştir…
SONUÇ MU, YAZAYIM? Şimdi batının, doğunun ve kuzeyin bütün süper devletleri Suriye’ye, bölgemize hücum etmiş durumda, sizce bu ‘büyük devletlerin’ amacı sadece Akdeniz’de bulunan doğal gaz ve petrol mü? Bence hayır! Çünkü bu adı geçen devletlerin hepsinin de kendine yetecek kadar petrolü var. Peki, bölgemizdeki diğer yer altı zenginlikleri mi, savaşın nedeni? Tabi tek neden de bu değil.. Üst akıl dediğimiz Siyonizm, tıpkı ahtapot misali, elindeki yeşil paralar sayesinde her şeyi yapacağını zannediyor. Kısmen yapıyorlar da… Bir yandan savaşlar körüklenerek, silah satıyorlar, diğer yandan uyuşturucu baronları ile terörizme destek… Hangisini yazayım ki, bu kâfiri iyi tanımak gerek. Pazar günü bir kovboy filmi izliyordum, Kızılderili rolündeki insan kovboya neden benim ata yurdumu geldiniz, neden bizi öldürdünüz deyince, silahını gösterdi. Yani güç bende, istediğim her şeyi yaparım, benim için
hak yoktur, güç vardır cevabını verdi. İşte batı bu, onlar için insan hakları kendileri söz konusu olduğundan vardır, sömürgecidir, hep zulümden yana olmuşlardır, bu dün böyle oldu, bugünde böyledir. Biz hep nurun(Allah’ın gönderdiği esaslar) yanında yer aldık, millet olarak da almaya devam edeceğiz. İşte mesele bu! Hala anlamak istemeyenlere de duyurulur. Kalın sağlıcakla.