Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yusuf Kaplan, pazartesi gecesi bir ulusal televizyon kanalında eğitim ve insan modelleri üzerine konuşurken, konuşmasının son kısmında 200 üniversite istemiyoruz, 2 üniversite olsun, bu üniversitelerden büyük bilim adamları çıksın, bu sayı çok fazla ifadesini kullandı. Yine Haber Türk’de Kübra Par’ın sorularını cevaplandıran ve Türkiye'deki eğitim sisteminin temel problemi nedir? sorusunu ise Prof. Selçuk Şirin şöyle yanıtladı: "Bizim en büyük problemimiz, karar verirken verilerden bağımsız karar vermemiz. İdeolojik gerekçelerle, alışkanlıklarla ve günü birlik politikalarla karar veriyoruz. Bu son zamanlarda değişiyor diye umuyorum. Çok ümitli bir ortamdayız. Eğitimin içinden gelen bir Milli Eğitim Bakanımız var ama yıllardan beri gelen sistematik sorunlarımız da var. Bunlardan biri; veriye dayalı karar vermememiz. Veriye dayalı karar verilseydi bu kadar ödev verilmezdi. Müfredat tartışmalarına gelince, biz müfredatı çok tartışıyoruz ama müfredat hayattır. Biz eğer sıfırdan bir eğitim tasarlıyor olsaydık, okulları iki yaşında başlatır, 18 yaşında bitirirdim. Üniversiteye ayrılan parayı, YÖK'ün bütçesinin hepsini al, hepsini okul öncesine yatır. Beyin gelişimine dair edindiğimiz tüm bilimsel veriler şunu gösteriyor; beynin en hızlı geliştiği dönem ilk 6 yaş. En hızlı geliştiği dönemde kaynak sunmuyoruz, olanak sunmuyoruz. Çocuk 18 yaşına gelince, 'Otur, ders dinle' diyoruz. 20-30 yıl sonra dünyada üniversite dediğimiz kavram da kalmayacak. Çok iyi üniversiteler, araştırma kurumları olacak. Nüfusun yarısının üniversiteye gitmesi kaynak kaybı. Türkiye'nin bir numaralı eğitim sorunu; okul öncesidir. Bizim 0-6 yaş arasındaki çocuklara ulaşmamız lazım" dedi.
ÖDEVLER OKULDAN SOĞUTUYOR İDDİASI
Ödev problemini nasıl aşacağız sorusuna Prof. Şirin şu yanıtı verdi: "Türkiye'de çok ödev veriliyor. Türkiye'de ödev verilme oranı arttıkça başarı düşüyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bizim birinci sınıflara ödev verildiği kadar ödev verilmiyor. Bizim çocukların birinci sınıftan itibaren okuldan nefret etmesinin birinci nedeni ödevler. Dolayısıyla eğitim sistemine karar veren herkese buradan bir kere daha sesleneyim. Çocuklara birinci sınıfta 10 dakika, ikinci sınıfta 20 dakika, üçüncü sınıfta 30 dakika, dördüncü sınıfta 40 dakika. 40 dakikadan fazla ödev olmaz, formül bu.
Ebeveynler sanıyor ki ödev oldukça çocuğun başarısı artacak, artmıyor. Dolayısıyla ebeveynler okullar üzerinde baskı kursun, 'Bu kadar ödev verilmez' diye.
Ödev illa veriliyorsa, onu da bir oyuna dönüştürmek, bir diyaloga dönüştürmek gerekiyor ama sözünü ettiğimiz şey ailelerden başlamadığı için eğitim sistemindeki yöneticilerden başlaması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Açık ve Net programının konuğu Prof. Selçuk Şirin oldu. Çocuk yetiştirme ve eğitime dair soruları yanıtlayan Prof. Şirin, “Sorun Türkiye’deki eğitim sisteminde. 40 dakikadan fazla ödev verilmez. 1. sınıflara 10 dakikalık ödev yeter” açıklamasında bulundu.
İŞİN DOĞRUSU
Tabi ki yazarlarımız da bilim adamlarımız da eğitimle ilgili kendi düşüncelerini ortaya koyabilirler. Fikirlere saygımız vardır. Ancak, üniversitelerin çok olması ayrı bir şey, kalitesi ayrı bir şey. Ben derim ki, üniversiteler çok olsun ancak yetiştirdikleri insanlar nitelik kazansın. Sorun bence azlık veya çokluk değil, kalitedir. Üniversitelere bu kadar kaynak ayırıyor o halde, okuldan mezun olduklarında her biri kazandıkları nitelikle, işini kursun, iş bulsun, üretsin ülkeye katma değer sağlasınlar. Bu yapılmadığı için tartışma konusu oluyor üniversiteler…
Tabi gelecekte üniversitelerin durumu ne olacak? Bu konu bana göre daha önemli. Çünkü, geleceği hesaba katmamız gerekiyor.
Robotların yarışacağı geleceğin dünyasında insan daha az önemli olmayacaktır, dolayısı ile yapay beyinler üretirken, harika eğitimli insanlar da beraberinde yetiştirilmelidir. Amaç insanın mutluluğu ise….
Ödev konusunda ise ben de hocama katılıyorum. Peki kalın sağlıcakla.