Doğrusu da bu işte. Stadyumlarda, sokaklarda, çadırlarda vs. Yerlerde gerçekleştirilen iftar sofraları artık bu görüntüden uzaktalar. Belediyelerin ve özel sektörün kendi aralarında verdikleri iftarlarında boyutları oldukça küçüldü. Bunun öncülüğünü yapan Ak Parti ve Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör oldu. Bilindiği gibi iftar yemeklerini yıllar önce Refah Partisi başlattı.  Ancak bu başlangıç giderek devasa iftarlara dönüştü. Çünkü çöpe atılan yemeklerin sayısı çok fazlaydı. İftar yemekleri aslında yoksullar için veriliyordu. Yıllar içeresinde bu giderek yoksuldan daha çok tüm ili kapsamaya başladı.  İftar yemeklerine davetiye ile çağrıda bulunmaya başlanmıştı!

Tabi ki Müslüman geleneğinde fakirin karnını doyurmak elbette önemliydi. Ancak bunun boyutunun her Ramazanda biraz daha artması bir şekilde yarışa dönüşmüştü; “Sen şu kadar kişiye iftar verdin, ben şu kadar iftar verdim.”

Bu hayır işleri gerçekleşirken de, basınında desteği alınıyordu. Hem Basında hem de sosyal medyadan servis yapılan bu haberler, bir şekilde Hayır hasenattın çıkıp reklam aracı olmaya başlamıştı… Hâlbuki bizim dinimizde “Bir elin verdiğini öbür elin görmemeli” 

Bu yıl alınan kararla bu alışkanlıkların önüne geçildi ve kapsamı küçültüldü. İyide oldu. Bu yalnız Kahramanmaraş’ta yapılmıyordu. ”Üzüm üzeme baka baka kararır “ diye bir atasözü vardır. Her il birbirinden görerek daha fazlasını yapmaktaydılar.

Bundan iki yıl önce yine Ramazanda Özel uçakla Iğdır’a giderek orada iftara katılmıştık. Bunun ne kadarı hayra geçti bununda hesabını yapmak bizlere düşmez. Tam olarak amacına ulaştığında söylemek mümkün değildi. Yapılan masraflarda cabası.

Aslında bu tip iftar yemekleri fakir, fukaranın iyi bir şekilde iftar açmalarına yardım etmek, elbette hayırların en büyülüğü olarak kabul edilebilir. Bir Çin atasözü vardır. ”Bana ekmek verme, bana ekmek yapmasını öğret”. İşte bu küçük bir harf dizisi her şeyi anlatıyor. Bizim o insanların karının doyurmak önemli. Ama onlara ekmek yapmasını öğretmek en iyisi ve en hayırlısıdır. Çalışmakta ibadetlerin en büyüğü diyen, Yüce dinimiz.

Şimdi nereye geldik. Ramazan öncesi yapılan toplantıda bir karar alındı. Bundan böyle ne çadırlar da nede başka yerlerde, iftar yemeklerine kısıtlama getirildi. Önemli ve yerinde bir karardan bahsetmek istiyorum: İhtiyaç sahiplerine kart çıkartıldı.  O kartla ihtiyacı olan gıda ve temizlik maddesini alma imkânı sağlandı.

İşte bir elin verdiğini öbür elin görmemesi de gerçekleşmiş oldu.

Diğer taraftan:

Ramazan aylarında sokakta ve stadyumlarda vb. Verilen iftar yemekleri ülke dışında yanlış anlamalara neden oluyordu… İhtiyaç sahiplerini çok olduğu bir Türkiye görüntüsüne neden oluyordu… Çok şükür hem ilimizde hem de ülkemizde o ramazan görüntülerinin önüne geçildi. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile herkes zengin değil. Oralarda ihtiyaç sahipleri vardır. Bizim gibi fakir fukaranın reklamını hayır kapsamında reklamını tüm dünyaya yapmıyorlar.

Sosyal devletin görevi elbette insanlarını daha rahat ve refah içerisinde geçirmesidir... Hiç çalışmadan da tüm ümitlerini devlete bağlamak ne kadar doğrudur.

İftar sofralarına dur denilmesi doğru bir karar olarak algılanmakta.

Sonuç olarak:Bu yazıda iftar sofralarında hem manevi hem de maddi olarak değerlendirmeye çalıştım.