Bir ülke bir başka ülke ile savaş yapabilir, meydanlarda yener ve yenilir ve kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak gerçek yenilgi savaş meydanında değil, düşmana benzediğinizde ortaya çıkıyor…
Açalım, ne demek bir başka ülkeye benzemek. Kültürel depremden bahsediyorum. Hani Efendimiz(sav) buyurur ya; “ Siz onların dinine(inanç, kültür, örf, adet…) dönmediğiniz sürece sizi kendilerinden kabul etmezler”
Demek ki, düşman önce sizi kendine benzetmeye çalışıyor, yeme, içme, giyme, saygı, sevgi, düğünler, ibadetleriniz v.s…
Şimdi oturup düşünelim, evet biz kendimiz yıllarca yüzümüzü kimlere döndük? El-cevap’ Batıla ya da batılılara’ onları model aldırmak istediler bize. Kısmen de başarılı oldular.
Örnek vereyim ve tehlikelerden birisine dikkat çekeyin, şu abur cubur, ahlak dışı ilişkileri tetikleyen programlardan bahsedeceğim.
Bakınız Cumhurbaşkanımız bu konuda ne diyor? Kadın programlarını eleştirerek: ''Reyting kaygısıyla çarpık ilişkiler özendiriliyorsa, şiddet teşvik ediliyorsa devletin attığı adımlar boşa çıkmaya mahkumdur''
SOSYAL MEDYA
Peygamber efendimiz istişare eden pişman olmaz buyuruyor. Devlet adamları olarak bizim daha sonra keşke dememek için burada samimiyetle dile getirilecek önerilere ihtiyacımız var.
Biz aileyi toplumun kilit taşı olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. İnancımızda devletin beş temel vazifelerinden birisi de neslin korunmasıdır. Anayasamız aileyi Türk toplumunun temel taşı olarak tanımlamıştır.
Devlet ailenin huzuru için gerekli tedbirleri almak zorundadır. Güçlü bir ülke olabilmenin öncelikli şartı güçlü bir aile yapısına sahip olmaktır. Kişilik okuldan ve toplumdan önce ailede oluşturulur.
Aileyi yaşatmadan ne devleti ne de milleti yaşatabiliriz. Bu yüzden aile milletimizin temel dayanağıdır. Kişilik toplumdan önce ailede oluşur. Birey sosyal hayatın kodlarıyla ilk kez ailede taşınır. Din, inanç, edep, saygı, sevgi önce ailede öğrenilir, öğretilir.
Aile olmadan ne milleti ne de devleti yaşatabiliriz. Suç ve kötü alışkanlıklarda ilk siper ailedir.
Aile ve devletin kaderi özdeşleşmiş, bir ve beraber görülmüştür. Aile bağları çözülmüş bir toplum ne kadar zengin olursa olsun ayakta kalamaz. Bizim aile hassasiyetimizin gerisinde işte bu anlayış vardır.
KIRILMALARA DİKKAT
Son 60 yılda iki büyük kırılma yaşadık. Bunlardan ilki köyden 1960’lı yıllarda başlayan şehre yönelik kitlesel göçlerdir. Bu değişiklik aile yapılarımızda çok ciddi değişiklikler yarattı.
Geniş ailenin yerini çekirdek aile yapısı almaya başladı. Aile bağları zayıfladı. Özellikle yeni nesiller hayatın zorluklarını göğüslemekte aile büyüklerinin birikimlerini kaybetmiş oldu.
Bunu menfi yansımalarını pek çok alanda gördük. İkinci önemli kırılma ise teknoloji devrimi ile yaşandı. İnternet ve modern iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte hayatımızda ciddi değişiklikler ortaya çıktı. Bu yeni dönemin etkilerini her alanda görüyoruz.
Kullandığımız teknoloji bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan milli bünyemizde çözülmelere neden oluyor. Mahremiyet anlayışımız yozlaşırken mahrem alan kavramı gün geçtikçe anlamını yitiriyor.
Bu yeni dönem çekirdek aileyi çözüyor. Aile kurumu tüm toplumlarda güç kaybetmektedir.
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla aile değerlerimizde ciddi erozyonlar yaşanıyor. Her şeye rağmen varlığını güçlü şekilde sürdüren bir aile kurumumuz var.
Ailede çözülme olursa millet olarak varlığımızın tehlikeye girmesi kaçınılmaz olur. Nesli muhafaza etmenin yolu da aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Bu olmazsa olmazımızdır. Bunu büyük bir tehdit olarak görüyorum. Devleti korumak aileyi korumakla mümkün olur…”
Başkanımızın sözleri hiç değiştirmeden sizlerle paylaşmak istedim. Kesinlikle doğru sözler bunlar. Biz anayı öğretmen, babayı reis, çocukları gelecek dönemin en büyük varlıkları olarak görmek durumundayız. Aile toplumun temel taşıdır, o taşı yerinden oynattığımızda, temel çürür, herşey çürür. Kalın sağlıcakla