“Eğer arif, ilahi vahyi idrak edebilmekabiliyetine sahip olsa, kainattaki her zerre, onu Hak’kın emrini ulaştıran birCebrail kesilir” (Fuzuli)

 

Arapların bir atasözü vardır. Derler ki; “ İbretalınacak şeyler çok, ibret alan ise pek az!” Peki neden insan oğlu idrakkabiliyetini harekete geçirmez, neden yaşadıklarından ibret almaz?

Aslında insan aciz bir varlıktır.  Ama aynı zamanda da acizliğini bilerek,meleklerden de üstün olabiliyor…

Demek ki insan oğlu bazen sınırlı, kimi zamandasınırların ötesine geçebilme kabiliyeti ile ötelere veya yücelereyükselebiliyor.

Evet insan aciz dedik. En akıllı insanın bile iradesisınırlıdır(cüzidir). Sadece aklı  veiradesi değil, 5 duyusu da sınırlıdır. Demek ki Hak’ka ve hayra ulaşmanın(yücelmenin)yolu tek başına akıl değildir, aklın mutlakavahiyle terbiye edilmesi gerekiyor. Bu da ancak Kur’an ve kainatkitabının tefekkür edip, kalbi devreye girdirmekle mümkün olur.

Kalp, hissiyatın, duyguların merkezidir. Kalbinfonksiyonu: aklın sunduğu delilleri birleştirerek, tıpkı kırık bir vazonunparcalarını bir araya getirip asli şeklini ortaya çıkartmak gibi hakikatinkamil manada idrakini temin eder…

İdrakın artırılması için de bu iki (Kainat ve Kur’anı)okuyup tefekkür etmesi gerekiyor.

 

KAİNAT KİTABI

Cenabı-ı Hak şöylebuyurur: “Şüphesiz gözlerde ve yerde mü’minler için bir çok ayetler vardır.Sizin yaratılışınızda ve Allah’ın muhtelif canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan insanlar içinibretler vardır. Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmişolduğu rızıkta(yağmurda)  ve öldüktensonra yine onunla dirilmesinde(bahar), rüzgarlı değişik yönlerden estirmesinde,aklını kullanan toplum için dersler vardır.(el Casiye 3-5)

Şimdi gelin bu ayeti tefekkür edelim. Yerdeki vegöklerdeki ayetler neler? İnsanın ve diğer canlıların yüryüzüne yaymasınıninsanlar için ibret olması nedendir? Gece ve gündüz değişmeseydi ne olurdu.Yine göklerden rahmet dediğimiz yağmur yağmasaydı ve rüzgarlar ters yönlerdenesmeseydi gibi soruların cevabını düşünürken, neler neler geliyor aklımızadeğil mi?

Bakın kısaca düşünsek bile, bu düşünce bizi O’na(cc),büyüklüğüne götürüyor….

İşte bütün bunlarla Rabbimiz bizim düşünen, araştıran veince ruhlu birer insan olmamızı arzulamaktadır.

 

BİR HİKAYE

Halife Harun Reşid hamama gider. Hamamcı da yanlışlıklıüzerine sıcak su döker. (Çocukluğumuzda da rahmetli annem bizi Çiçekli Hamamınagötürür, aynı şeyi yapardı!) Bunun üzerine Harun Reşit, fırlayarak hamamındışına çıkar, sadaka verir ve şöyle der: “ Bugün hamamın suyuna tahammüledemiyorum peki yarın cehennem ateşine nasıl dayanacağım? Diye kendi kendinesorular yöneldir.

Bizlerde benzer durumlar yaşamışızdır. Mesele kebappişirirken, elimize sıçrayan bir kömür parçası derimizi yakar o anda Yarabbi narınlayakma! Diye dua ederiz.

Evet, her müslüman güneşe, aya, mevsimlere, kendisine,hayvan ve bitki alemine bakarak(tefekkürle) Rabbimizin yüceliğine şahitlikedebilir. Rabbini bilen kendini bilir. Bu durumda işlediği günahlardan sonraYaratana sığınır, tövbe eder ve güzel davranışlarda bulunur….

Dikkat ederseniz, akıl ruh ile birlikte hareket ettiğindedoğruyu bulur, insan Hak’ka ve hakikate yönelir. Tabi bu kolay değildir, nefsinterbiye edilmesi gerekiyor. Bu da nefisle inatlaşma ve Rabbimizin yardımı ilemümkün olmaktadır….

Yazımı İmamGazalinin İhyasında yer alan bir sözü ile bitireyim: “ İnsan, tefekkür sahiniolursa, her şeyden bir ibret alır. Tefekkürün meyvesi ilim, hal kazanmak veamel-i salihlere yönelmek içindir. Kalpte ilim hasıl olunca, kalbin durumudeğişir. Kalbin durumu değişince azaların amelleri de değişir. Bu bakımdan  amel, hale tabidir, hal ilme, ilim detefekküre tabidir. Öyleyse tefekkür, hem başlangıç, hem de bütün hayırlarınanahtarıdır.

Kalın sağlıcakla.