Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor: “Alimler yeryüzünün kandilleridir.” “Alimin ölümü alemin ölümü gibidir.” Son nefeste, oğlu bir Allah dostuna şu soruyu sorar "Babacığım, bedenin acı duyuyor mu?" diye arz edince; Babası,  "Bütün uzuvlarım acı içindedir. Yalnız kalbimde hiç acı ve elem yok. O, Allah’ü teâlâ iledir." buyurdu… İşte böyle Allah dostlarından olduğuna inandığımız Bediüzaman Said Nursi'nin talebelerinden Said Özdemir ve Kırkınca Hocamız vuslata erdiler, geçen hafta içerisinde, Rahmeti Rahmana kavuşan, her iki ağabeyimizinde derslerini katılıp, sohbet halkasında bulunup,  Nur derslerini dinleme imkanı bulma bahtiyarlığına ulaştık. Bu iki ağabeyimizde, yaşlarının ilerlemesine rağmen, il il gezip, vakfın hizmetlerine öncülük yaptılar. Kahramanmaraş İhya Vakfı’nda derslerine katıldığımız bu iki ağabeyimize de, derslerden sonra Üstad ile yaşadıkları hatıraları anlatırlardı… Siyasetten uzak duran, pozitif hayat felsefesini savunan bir görüşe sahip olan bu hocamızdan  Said Özdemir, Risale-i Nur eserlerini Latin harfleriyle ilk kez neşrettiğini ve bu nedenle 8 kez hapse girdiğini duymuştum. Üstad’ın 12 verisinden birisi olan hocamıza Allah’tan rahmet dilerken, ailesine de bu vesile ile Kahramanmaraşlıların taziyelerini bildirmek istiyorum. Zira kardeşlerimiz bu konuda bir yazı kaleme almamı istedi. Üzerimizde vebal kalmasın… Evet, her canlı ölümü tadacaktır, mesele öldüğünüzde hangi kutupta cem olacağımızdır. Öyle ya insan dünyada kimin peşinde koşuyorsa, öbür tarafta onlarla birlikte olacaktır. Efendimizin izinde gidenler, onunla… Ebu-cehilin yolunda olanlar da onun bayrağı altına olacaktır. Demek ki, dünya da kiminle yol arkadaşlığı yaptığımız önemli…   ALLAH DOSTLARI Efendimiz kendi çizgisinde giden Sahabe Efendilerimizi gökteki yıldızlara benzetmiş. Tıpkı sahabeler gibi, mürşidi kamil olan Allah dostları da yıldızların varisleri olduğu için bizlerin yolunu aydınlatmışlar. Allah dostlarının ortak noktasına baktığımızda, bir çok özelliklerinin birbirlerini benzediğini görürsünüz. Bunları hangi özelliklerinden tanırız? Gelin bu konuda yapılmış bir araştırma sonucuna kulak verelim.“Öncelikle ilmiyle amel eden âlim bir zat olması lazımdır. Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerinin, tasavvuf ve hakikat ilimlerinde derin bir bilgiye sahip olmalıdır. İnsandaki manevi hastalıkların nasıl meydana geldiğini ve bununla nasıl mücadele edileceğini bilmelidir. Dünyaya ve dünya malına rağbet etmeyen bir kimse olmalıdır. Silsile yoluyla Hz. Peygamber (a.s.v)’e ulaşan kamil bir mürşidden izin alarak irşada başlamış olmalıdır. Bütün insanlara karşı son derece şefkatli ve merhametli olmalıdır. Çok güzel bir ahlaka sahiptir. Her türlü elem ve kederi sükunetle karşılayan bir zat olmalıdır. Bütün işlerinde ölçülü ve insanlara daima nasihatte bulunmalıdır. Asla boş işlerle vaktini geçirmez. Bütün vaktini ibadet ve taatle, Allah’ın zikri ile, dine hizmetle ve insanların güzel ahlak sahibi olmaları için uğraşmakla geçirir.  İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmazlar.”(Altınoluk Der)   YÜZLERİDEKİ NUR Bir insanın iç dünyasının kiri şikrini bozuyor aynı şekilde iç güzelliği de yüzüne vurarak, yüzü parlıyor, nurani bir şekil alıyor… Bu insanların sohbetine doyulmuyor. Mesela hiç kendilerinden bahbetmezler, ‘ben’ diye konuşmazlar, nefisleri ile mücadele ettiklerine şahit olursunuz, yani az konuşurlar(daha doğrusu gereksiz konuşmazlar), az yerler, az uyurlar, gece namazlarına kalkarlar, konuşurken doğru konuşurlar. Yardımla öncülük ederder, kısaca model insanlardır. Öyle ya onlar Efendimizin varisleri… Görüldüğü gibi insan nasıl yaşarsa, öyle ölüyor, nasıl ölürsede öyle diriliyor. Allah da bizlere Efendimizin sancağı altında toplanmayı nasip etsin. Kalın sağlıcakla.