Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın siyasileri sözde ermeni soykırımını tanıyarak Türklerin Almanya ekonomisine yaptığı desteğin ve müttefikliğin karşılığını ihanetle ödemiştir. Peki nedir sürekli gündeme gelen bu Ermeni Soykırımı hikayesi? Gerçekten Ermenilere soykırım yapılmıştır? Yok yapılmadıysa nedir bu Ermenilerin sürekli temcit pilavı gibi sürekli birilerine kabül ettirmek istedikleri Ermeni Soykırımı? Ermenistan’ın asıl amacı nedir? Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü konumunda olan Türkiye, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazları, Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini çekmektedir. Geçmişte Osmanlı devleti, bugün de Türkiye, bu jeopolitik ve jeostratejik konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiği bir alan olmuştur. Osmanlı devletini parçalayarak tarih sahnesinden silmek isteyen sömürgeci devletler, bu entrikalarında yüzlerce yıldır Türklerle dostça yaşayan Ermenileri kullanmışlardır. Ermeni soykırımı safsatası ile Türkiye’yi dizginlemek isteyen ülkelere bakın!; Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Çek cumhuriyeti,  Ermenistan, Fransa, Hollanda,  İsveç, İsviçre, İtalya, Kıbrıs Cumhuriyeti,  Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Paraguay, Polonya,  Rusya, Slovokya, Suriye, Şili, Uruguay, Vatikan, Venezuella ve Yunanistan… Biz Türkler bu ülkelere aslında hak ettikleri şekilde bu yanlışların karşılığını veremiyoruz. Oysa bu ülkelere sert ve kararlı aynı zamanda caydırıcı politikalar üretmek zorundayız. Tarihte olduğu gibi günümüzde de, Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan ülkeler bulunmaktadır. Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayan anıtlar dikilmekte, bazı ülkelerde de soykırım iddiasını tanımaya yönelik kararlar parlamento gündemlerine getirilmekte, hatta kimi ülke parlamentolarında kabul edilmektedir. Gerçekte tarihçilere bırakılması gereken bu konular, siyasetçilerin elinde çıkar aracı haline dönüştürülmektedir. Tarih boyunca Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra Türklüğün adil, insani, hoşgörülü, birleştirici anlayış ve inancından yararlanmışlardır. Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19. Yüzyıl sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur. Osmanlı devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkanlardan gayr-i müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur. Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı “millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir. Bu çerçevede Türkçe konuşan, ayinlerini bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler, hatta Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur. Hatta Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler de yazmışlardır. Ancak Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesi baş gösterince, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başlamıştır. Batılıların özellikle misyoner din adamı kisvesinde, Osmanlı devleti içine soktuğu provokatörlerin faaliyetleriyle Ermeniler; dini, kültürel, ticari, sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Böylece, çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı trajik olaylar başlamış, Doğu Anadolu’da başlatılan ve İstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştir. Türkiye sözde Ermeni soykırımını önleyici politakalar geliştirmelidir. Bu Ermeni yalanına çanak tutan siyasilere ve ülkelere hadlerini bildirmek zorundayız. Bunu hem siyasi hem de ekonomik alanda göstermemiz gerekir…