SALKIM SÖĞÜT EDEBİYAT-SANAT SÖYLEŞİLERİ - 3
“OTUZ YILDA BU ŞEHRE DAİR 200 ESER YAYINLADIK”
Bizler sizi tanıyoruz fakat merak edenler için kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Kahramanmaraş’ta 1965’de doğdum. Gün ve ayı da söyleyecek olursak 10 Mart 1965. Babam Devlet Demir Yollarında işçi, annem ev hanımı. Baba tarafım Cerit Türkmeni, anne tarafım Avşar. İlk, orta ve lise öğrenimimi bu kentte, üniversite öğrenimimi ise İstanbul’da yaptım. Ya edebiyat ya da tarih okumak istemiştim ama tercih hatası ile Kamu Yönetimi okumak zorunda kaldım. Ama kültür sanat dünyasından hiç kopmadım. Lise yıllarında Erciyes dergisinde başlayan yazma serüvenim İstanbul’da; Milli Gazete, İlim ve Sanat, İslam, Kadın ve Aile, Gülçocuk gibi yayın organlarında devam etti. Birçok ulusal dergi ve gazetenin yönetiminde görev aldım. Evlendim, çocuklarım oldu. İstanbul’da on yıl yaşadıktan sonra memlekete döndüm. Bu arada yıl 1992 olmuştu. Kahramanmaraş Belediyesinde Özel Kalem Müdürü olarak göreve başladım. O günden bu güne belediyede çeşitli görevlerde bulunarak çalışma hayatım devam ediyor.
“OTUZ YIL ÖNCE MARAŞ İLE ALAKALI TEK BİR KİTAP YOKKEN, YAYIN KONUSUNDA ŞİMDİ PARMAKLA GÖSTERİLEN İL OLDUK”
Kahramanmaraş kent kültürü, tarih ve edebiyatına dair onlarca eser yayınladınız, bu eserler hakkında neler söylemek istersiniz?
Aslında yazmaktan çok okumayı severim. Kalabalıklardan uzakta kendimi kitaplara vermek… Maraş’a dönerken de okumaya daha çok zaman ayırabileceğim diye sevinç içerisinde idim. Ama yanıldım. Şehrin onca güzelliğine ve zengin kültürüne rağmen yazılı kaynaklardan mahrum olması bizi harekete geçirdi. İlk olarak, “Memleketime Dair” adıyla bu kenti anlatan bir eser kaleme alarak yayıncılığı Maraş’a taşımış olduk. 30 yıl önce Maraş ile alakalı tek bir kitap yokken (pardon Yüksel Horasan’ın “Kahramanmaraş’ı Tanıyalım” kitabı vardı, başka da bir şey yoktu.) günümüzde ne mutlu ki yayın konusunda parmak ile gösterilen bir il olduk.
Yayıncılık dünyasına gençlik yıllarınızda, İstanbul’da başladığınızı biliyoruz, daha sonra Kahramanmaraş’a geldiğinizde UKDE yayınlarını kurup kitaplar neşrettiniz. Yayıncılık dünyasına nasıl başladınız, bu süreçte yaşadığınız serüveni anlatır mısınız?
Kahramanmaraş’a dönüp memuriyete başladığım yıllarda Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin de kuruluş çalışmaları sürmekte idi. Dışardan gelen akademisyenler şehri tanımak istiyorlardı. İlk müracaat yerleri ise Belediye olmaktaydı. Oysa yukarıda da belirttiğim gibi bu insanların eline verilebilecek küçücük bir broşür dahi yoktu. Matbaalar en ilkel şekli ile çalışıyordu. İlk olarak Belediyenin yayın organı olan bir gazete çıkarttık. Sonra arkadaşlarla Ukde Yayınlarını kurarak ofset teknolojisini şehrimize getirdik. “Ukde Haber” gazetesini çıkartmaya başladık. Dergi ve kitap yayınları ardından geldi. Otuz yılda bu şehre dair sayısı 200’ü bulan eser yayınladık. Resmi kurum ve şahısların yayın çalışmalarına destek verdik. Her birinin ayrı bir hikâyesi var. Yani bir mecburiyetin gereği olarak yayıncılığa girmiş olduk.
“İSTANBULDA’Kİ İLK GÜNÜM SEZAİ KARAKOÇ ÜSTAD’I ZİYARET İLE GEÇTİ”
Edebiyatımızda arşiv kültürü çok önemlidir. Sizin de özellikle Kahramanmaraş’a dair; çeşitli yayınlarda kitaptan dergi dünyasına kadar geniş bir arşive sahip olduğunuzu biliyoruz. Bu konuda neler söylersiniz?
Henüz ortaokul yıllarımda merhum Şevket Yücel hocamın etkisi ile olsa gerek okumaya ve yazmaya başlamıştım. Lise öğrencilik yıllarımda dergi çıkartma teşebbüsünde bulundum ama bunu gerçekleştiremedim. Kayseri’de yayınlanan Erciyes dergisinde yazmaya başladım. Üniversite tahsili için İstanbul’a gittiğimde ise kendimi bir deryada buldum. İstanbul’daki ilk günüm Sezai Karakoç Üstad’ı ziyaret ile onun yanında geçti. Ertesi gün Büyük Doğu’da Mehmet Kısakürek’in yanında idim.. Hafta içi sahaflarda, Pazar günleri ise Çınaraltı’nda kitapların arasında vaktimi geçiriyordum. Fatih Camii ve Vefa’daki İlim Yayma Cemiyeti Emin Saraç Hocaefendiden “Mülteka” okuduğumuz mekânlardı. Okumaya doymuyordum. Okuyabileceğimin kat kat fazlasını alarak zengin bir kitaplık oluşturdum. Bu kitaplığın oluşumunda Milli Gazete’de hazırlamakta olduğum Kültür Sanat sayfasının da etkisi çok oldu. Kahramanmaraş’ta da aynı şekilde 32 yıldır ne bulursam aldım ve biriktirdim. Ama artık ayırt ederek alıyordum. Şehre dair olanlar önceliğim idi. Niyet hayr olunca akıbette hayr oluyor. Hiç ummadığım yerlerden ummadığım eserlere ulaştım. Böylece özelde kendime, genelde ise şehrime zengin bir arşiv kazandırmış oldum.
“BİR AYDA DÖRT KİTAP YAYINLADIĞIMIZ ZAMANLAR OLDU”
Merhum Yaşar Alpaslan Hoca ile onlarca önemli esere imza attınız. Bu vesileyle Yaşar Hocamızı yâd ederken onunla gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan bahseder misiniz?
Allah rahmet eylesin büyük idealleri vardı. 30 yıllık bir beraberlik, kader ortaklığı, ideal birlikteliği… Yaşına ve ilmine hürmeten ben ona “Ustam” dedim. O,“Ortak” demeyi tercih etti. Usta bizim için baba yarısı demekti. O da bizi evladı olarak gördü. İlk olarak UKDE Yayınlarında küçük bir destan şiirini yayınlamıştık. Yıllar yılı birlikte çalıştık, ürettik.. Kendi çalışmalarımızın yanı sıra üniversiteden de birçok akademisyenin eserini yayınladık. Geziler düzenledik. Kahramanmaraş’ı ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle, köy köy, ilçe ilçe gezerek araştırmalar yaptık. Mesela Elbistan’da Ahmet Çıtak’ın şiirlerini bulduk, bir kısmı gazetelerde yayınlanmıştı. Arşivimden o gazeteleri bulup şiirleri derledik ve kitaplaştırdık. Durdu Yoksul hasta yatağında iken defterlerini bize verdi, “emaneti size” diyerek… Onu da kitaplaştırdık. Milli mücadele Kahramanlarının biyografilerini yayınladık, araştırmalar yaptık, geçmişte yayınlanmış ama nüshaları günümüze ulaşamamış eserlerin yeni baskılarını yaptık ve hepsini de yayınlama fırsatı bulduk. Bir ayda dört kitap yayınladığımız zamanlar oldu. Tekrardan rahmetle anıyorum. Birlikte yaşanmışlıklarımız o kadar çok ki… Özlüyorum… Çok erken bir kayıp oldu. Birlikte gerçekleştirdiğimiz ve gerçekleştireceğimiz daha nice projeleri vardı.
“HİÇBİR HİZMETİN CEZASIZ KALMADIĞINI GÖRDÜM VE YAŞADIM”
Şu anda üzerinde çalıştığınız, araştırma yaptığınız her hangi bir çalışmanız var mı?
Üzerinde yaşadığımız, havasını teneffüs ettiğimiz bu topraklar çok bakir bırakılmış. Elinizi nereye atsanız sizi bekleyen bir görev var. Önceleri bu görevlerin tamamını ben yaparım dedim. Yorgun atlarla da koşmasını biliyordum. Karşıma görünmeyen dağlar çıktı. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferin varlığına inanıyordum. Hiçbir hizmetin cezasız kalmadığını gördüm ve yaşadım. Merhum Cahit Zarifoğlu gibi “bu şehirden gitmek vakti” demedim ama sindim. Ve artık anladım ki yüz tane yüz yıllık ömrüm olsa bu görev bitmeyecek. Artık ömür nereye kadar izin verirse… Benim çalışma şeklim biraz farklı. Aynı anda üç dört çalışmayı birlikte yürütüyorum. Şu anda da bir taraftan Milli Mücadele Kahramanlarımızı çizgi ile anlatan bir proje üzerinde çalışırken diğer taraftan Ahmet Yüzeroğlu Hocamın kıyıda köşede kalmış yazı ve şiirlerini derliyorum. Bunu daha önce Şeref Turhan ve Şevket Bulut için de yapmıştım.
“BELEDİYEMİZ YILDA 100 BİN KİTAP ALIP ÖĞRENCİLERE DAĞITIYOR”
Onikişubat Belediyesi kültürümüze katkı amacıyla binlerce kitap neşredip, dağıtıyor. Siz de Onikişubat Belediyesinde, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü olarak görev yapmaktasınız. Belediyenin bu gibi kültürel hizmetleri hakkında bilgi verir misiniz?
Onikişubat Belediye Başkanımız Sayın Hanefi MAHÇİÇEK okumayı seven bir yönetici. Masasının üzeri çeşit çeşit kitap dolu. Sizin de belirttiğiniz gibi yürütülen projeler dâhilinde belediyemiz yılda 100 bin kitap alıp öğrencilere dağıtıyor. Ayrıca yayıncı sertifikası da olan belediyemiz bir yayınevi gibi yerel yayınları Belediye Kültür Yayını olarak neşredip ilgililere dağıtıyor. Özellikle yerel yayınlar konusunda belediyelere çok görev düşüyor. Yerel yazarların eserlerinin yayınlanması ve yerel konuların kitaplaşması ancak belediyelerin katkısı ile sağlanabiliyor. Yerel Yönetimler Kanunu da zaten bu görevi Belediyelere vermekte.
“MESDER, YENİ GÜZEL ADAMLAR KAZANDIRMA YOLUNDA EMİNADIMLARLA İLERLEYECEK”
Bilindiği üzere, son dönemlerde şehrimiz edebiyat dünyasında ismini duyuran MESDER Kahramanmaraş Edebiyat Sanat Derneği hizmet binasını da Onikişubat Belediyesi tahsis etti. Mesder’in edebiyat etkinliklerinin çoğuna katıldınız. Mesder hakkında neler söylersiniz?
MESDER rahmetli Hacı Ali Özturan Bey’in projesi idi. Başkan Bey de destek verdi. Rahmetli, yereli ulusala taşıma işini kendisine görev edinmişti. İddialı ve idealistti. Yayınlanmış eserlerinin ikisi dışında diğerleri Ukde Yayınlarında tarafımızca yayınlanmıştı. Alkış dergisinde de beraberliğimiz vardı. İnanıyorum ki MESDER Hacı Ali Beyin hayallerini gerçekleştirerek bu güzel kente yeni güzel adamlar kazandırma yolunda emin adımlarla ilerleyecektir.
Öğrencilik yıllarınızdan beri edebiyat dünyasının içindesiniz. Şair ve yazarlarımızla birçok hatıralarınız olmuştur. Yakınlık kurduğunuz bu mümtaz şahsiyetler elbette çoktur. Bu güzel insanlardan biraz bahseder misiniz?
Memnuniyetle… Şahsım adına en büyük zenginliğim, o güzel insanlarla beraber olmak oldu. Milli Gazete’de yazmaya Sadık Albayrak’ın yönlendirmesi ile başladım. Yayınlanmış bir kitabının kapağında benim portrem var. Milli Gazete’de; İsmet Özel, Şevket Eygi, Şule Yüksel Şenler, Mustafa Yazgan, Fahrettin Gün, Abdurrahman Dilipak, Ekrem Kızıltaş ve daha niceleri ile aynı çatı altında birlikteliğimiz oldu. Vefa Yayıncılık bünyesinde yayınlanan İlim ve Sanat, İslam, Kadın ve Aile, Gülçocuk dergilerinde yedi yıl görev yaptım. Başta merhum Esat Coşan hocamız olmak üzere Cahit Zarifoğlu, Mustafa Ruhi Şirin, Hasan Aycın, Erdem Bayazıt, Osman Sarı, Mustafa Yazgan, Raşit Küçük, Hasan Hüseyin Ceylan, Ferman Karaçam gibi Türkiye’nin sağ duyarlı tüm yazarlarını tanıma imkânım oldu. Risale Yayınlarının kuruluşunda Yekta Saraç ve Mustafa Armağan ile birlikte oldum. Timaş Yayınlarında Hekimoğlu İsmail (Ömer Okçu) ile çalıştığım dönemde ise tüm yazarlarla yayınevi adına görüşmeleri gerçekleştirdim. Ahmet Günbay Yıldız, Mehmet Ali Bulut, Recep Şükrü Apuhan, Ali Erkan Kavaklı, Ertuğrul Düzdağ vs. bu isimler arasında idi. Kalıcı olan o dostluklar oldu. Depremin hemen sonrasında birçoğu arayarak, bir ihtiyacımızın olup olmadığını sordular, hepsine de sonsuz teşekkürler…
“GÜNÜMÜZDE SAATLERCE SANAT EDEBİYAT KONUŞACAK İNSANLARIN SAYISI AZALDI”
Kahramanmaraş’ta günümüz edebiyat dünyası ile geçmişi mukayese ettiğinizde nasıl bir konumdayız. Sanırım bunu en iyi siz tahlil edersiniz?
Günümüzde insanların meşgaleleri arttı, öncelikleri değişti. Oturup da saatlerce sanat edebiyattan bahsedecek insanların sayısı azaldı. Oysa geçmişte her mahalli gazetenin bir sanat edebiyat sayfası vardı. Bu gazetelerde sanat edebiyat sayfası düzenleyen isimlerden ilk etapta aklıma gelenler; Cahit Zarifoğlu, Bahaettin Karakoç, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Şeref Turhan, Ali Kutlay’dır. Sizlerin bu “Salkım Söğüt” edebiyat-sanat ve kültür sayfalarını hazırlama gayretinizi alkışlıyorum ve imkân sunanları da tebrik ediyorum.
“GENÇLER TEKNİK MANADA BİZDEN ÇOK İLERİDELER”
Son olarak okuyucularımıza, özellikle genç araştırmacılarımıza ne gibi mesajınız olur, bu konuda neler söylersiniz?
Aslında gençler daha donanımlı olarak geliyor, onlardan ümitvarız. Teknik manada bizden çok ilerideler. Sadece birazcık iyi örneklere ihtiyaçları var. Biz başkalarını suçlamak yerine gençlere iyi örnek olur isek, onlar da doğruyu bulmakta zorlanmayacaklardır…
Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyorum.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için, ben sizlere çok teşekkür ediyorum.