Cuma günü yavrularla kısa dersler yapıyoruz. Bu hafta ki, konumuz ya da hikayemiz Peygamberimizin ümmetine düşkünlüğü ve bizleri kurtarmak için nasıl çaba sarf ettiği üzerine oldu.

Hikayeyi Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir’in; “ Peygamberlere ve kitaplara inanıyorum” isimli kitabından aktardım.  Kitapta ki; “Peygamberimiz Kurtarıcımız!” başlığında yer alan hikayede, Efendimiz(sav), bir annenin ataşe düşmekte olan çocuğunu kurtarmak için çabasını dramatize ederken, bizim için de Alemlerin Efendisinin(sav) cehenneme düşmememiz için öyle çırpındığını uzun uzun anlatıyor…

Evet, önc elikli  Efendimiz(sav) ve diğer peygamberlerin, evliyaların, gerçek Allah dostlarının. Öğretmenlerimiz ve anne /babalar ın geleceğimiz olan nesillerin kurtuluşu için gayret göstermesini takdirle karşılamak gerekiyor.  

Ancak bütün bu çabalar bazen karşılık bulmaz. Çok duymuşsunuzdur, “Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğlan babasına bir salkım üzüm vermemiş!”

İşte bu yazımda o hikayeyi sizlerle paylaşmık istiyorum.  Hikaye şöyle:

HEP BÜYÜK EFSANESİ

“Üzümün en bol yetiştiği bölgemiz olan Ege Bölgesi’nde anlatılan bu efsane; bir oğulun babasına vereceği üzüm salkımındaki taneleri büyük görüp, daha küçük taneler aramasını; bulamayınca da kuşa dönüşerek cezalandırılmasını konu eder; nasıl mı?

Üzüm yetiştiriciliğinin önemli bir geçim kaynağı olduğu bir dönemde, en iyi cins üzümleri yetiştiren bir adam varmış. Adam, üzümlerin pazara ulaştırılması ve satılması gibi işlerle daha fazla ilgilendiği için, civarda en iri üzümleri yetiştiren kişi olarak bilinirmiş. Bu adamın bir tek oğlu varmış. Adam artık yaşlanınca eskisi gibi çalışamaz olmuş ve üzüm bağlarını oğluna bırakma vakti gelmiş.

Delikanlı, babasından öğrendiği gibi, özel ve hassasiyetle bağa bakmış; sulamış, budamış. Mevsimi gelmiş ve salkım salkım, büyük büyük üzümler yetişmiş.

 Aradan geçen zamanda babası biricik oğlunu çok özlemiş. Hem oğluyla hasret gidermeye hem de yeşil bağın içinde dinlenmeye karar verip, yola koyulmuş.

Delikanlı sevinçle karşılamış babasını, güzel güzel sohbet etmişler. Derken babası üzümlerin tadını merak etmiş, bir salkım üzüm istemiş.

BİR SALKIM ÜZÜME KIYAMAMIŞ OĞUL

Delikanlı bağa gitmiş, bir salkıma elini uzatmış, sonra vazgeçmiş; “Bu salkım büyük!” Ardından bir başka salkıma uzanmış, o da büyük. Bir diğeri de aynı şekilde. Hangi salkıma uzansa üzümler hep büyükmüş.

Baba sabırla oturduğu yerde oğlunu bekliyormuş ama aradan uzunca zaman geçince anlamış oğlunun cimriliğini, küçük bir salkım aradığını söylemiş oğluna...

 Oğul gecikince, bağdan ata binmiş, uz aklaşmış…

Adam bir zamanlar sahibi olduğu üzümlerden bir tanesinin bile tadına bakamadığı için çok üzülmüş ve o anda beddua etmiş oğluna; “ Kuş ol da, ’Hep büyük! Hep büyük!’ diye ötüver yaz ve kış!” demiş.

Delikanlı bağda üzüm aramaya devam ederken bulduğu üzüm salkımını koparmak için elini uzattığı bir anda babasının bedduası gerçeğe dönüşmüş; delikanlı kuş oluvermiş.

Ne kadar doğrudur bilinmez ama bugün hala Ege Bölgesi’nde üzüm bağları üzerinde uçan bir kuşun “ Hep büyük ! Hep büyük!” diye öttüğü işitilmektedir.

Bu efsane, babasına bir salkım üzümü çok gören bir oğulu anlatırken; “Baba oğluna bir bağ bağışlamış; oğul, babasına bir salkım üzüm vermemiş.” (Anadolu Efsaneleri/Türkçe 4. Sınıf)

Bu hikayeyi kendisinde emeği olan insanlara saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmek için aktardım. Aslında böyle olmayan evlatlarda. Onlar evlatlıklarının gereğini yapıyorlar.  Diyeceğim şu ki, insan çiğ süt emmiştir. Çoğu zaman iyilikleri unutur, kötülükleri yoğunlaşır.

Biz öğretmenler, kimi zaman öğrencilerimizle karşılaştığımızda, onların gösterdiği sayg karşısında seviniriz, bu mesleğin en güzel tarafı da budur. Ancak, öğrencilerimizin pek azı arar, çoğu bizleri unuturlar. Unatmamak gerek..

Kalın sağlıcakla.