Yazarken topluma verilen mesajların nereye, kime gideceği bilinciyle hareket ettiğimi düşünüyorum. Yani, benim için önce Hak, sonrasında da halkın rızası çok önemli. Zira, musalla taşına yatırıldığımda, dönüp son namazımı kılanlara; “Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye soracaklar.

Bir hocam demişti ki; “Bir insandan Hak ve Halk razı ise, umulur ki o insan cennetliktir!” Bizde yalnız ve tek olan Rabbimizin rızası ile yazmaya devam edeceğiz. İnşallah!

Gönül insanı olmaya çalıştığım içinde kimseyi kırmamaya özen gösterip, yol göstererek, çözümler ortaya koyarak yazmaya devam edeceğiz inşallah!

Bu prensipler dahilinde de olsak vatanımıza, dinimize bir hücum eden olursa, en yüksek sesle de itirazımızı yapacağız, bu da bilinsin isterim.

Şimdi konumuza dönelim, başlığımızı: “Bakkal amcaya kulak verseniz yeter!” diye yazdım. Çünkü bugün halkın sesini size aktarayım istedim. İnşallah, gerekli merciler bu sese kulak verirler.

Osmanlı döneminden kalma bir bakkal dükkanı, küçüklüğümüzdeki işyerlerini andırıyor, kenar bir semtte, çok da müşterisi olmayan bir kardeşimiz, iskemlesini çekmiş, gölgelikte otururken iki eli yüzünde düşünüyordu, kendisine şu soruyu yönettim: “Şu marketler zinciri işlerinizi olumsuz etkilemiyor mu? Yani ekonomik durum nasıl? Hadi soruyu biraz geniş sorayım, işler nasıl, ülkemiz ne durumda ne düşünüyorsun?

Ha bir şey daha var, konuşmalarını köşeme taşıyacağım, bunu da bilesin ona göre konuş dedim. Yüzüme baktı, “Kesin yayınlar mısın?” dedi. Başımı salladım, “evet” cevabını alınca başladı konuşmaya.

Ekonomiye bir şey demiyorum, elbette sorunlar var ancak beni en çok üzen gençlerimiz. Yani onların aldığı eğitimi yeterli görmüyorum. Ülkem adına gençlik beni yaşantı olarak tedirgin ediyor. Bu durumu devlet yetkilileri hiç görmüyorlar mı? Bence bu eğitim sistemi değişmeli. Reform yapılmalı.  Cumhurbaşkanımız kendisini de söylemişti zaten. Evet bizlerde de eksiklik olabilir ama gençliğin sorumsuzlukları ülkem adına beni tedirgin ediyor” dedi.

BEN KURU SOĞANA RAZIYIM VE ÜLKEM İÇİN GENÇLİĞE SAHİP ÇIKIN

Bizim insanımız Anadolu eri, öyle ekonomiyi falan değil, eğitimi önceliğine almış. Çünkü gençlik demek, ülkemin yarınları demektir.

Peki bakkal amca ne demek istedi? Bu sorunun cevabını toplumun geneli kendi evlatlarına baktığında net görür.

Yani benim çocuğum pek de diğerlerinden farklı değil. Üç aşağı beş yukarı aynı sorunlarla karşı karşıyayız. Peki Millî Eğitim Bakanlığı bunu görmüyor mu? Bilmiyor mu? Çözümü yok mu? Hepsine de evet diyorum. Devletin en başındaki Sayın Cumhurbaşkanımızda bunu görüyor ve biliyor. Niye bir şeyler yapılmıyor?

Bana göre sorun sistemin kendisinden kaynaklanıyor, biraz da bizden. Diyelim ki bakanlık bir reform yapsa, içini biraz mille ve manevi değerlerle doldursa, bir kesim var ki, yaygarayı koparıyor, neymiş geriye gidecekmişiz.

Peki sistemin hatası ne, kitaplar doldursam bitmez. Ve düzeltilmesi de çok radikal kararlar gerektiriyor, çünkü biz doğrularda birleşmeyi bilmeyen bir yapıda yetiştiriliyoruz. Birimizin ak dediğine, diğeri hemen kara damgasını vuruveriyor.

Ancak bu böyle gitmez, çünkü nesil giderse Allah göstermesin büyük tehlikelerle karşı karşıya geliriz.

Diyeceğim şu ki, doğrularda en azından azami doğrularda bir araya gelmeyi bilmemiz gerekiyor.

SİVİL TOPLUMA GÖREV DÜŞER

Bizim gibi binlerce sorunu olan ülkelerin işlerini kolay kolay rayına koymaları çok zor. Ancak bunu vatandaşlardan destek alarak başarabiliriz. Bunun için önce her fert kendini düzeltmeli. Sonra bu ideal vatanseverler sivil toplum örgütleri kurmalı. Bu örgütler herhangi bir siyasi partiye angaje olmadan toplumu aydınlatmaları gerekiyor.

Şöyle diyelim ki önceliğimiz eğitim, bu kentte ne kadar eğitim gönüllüsü varsa ki bunlar gerçek akil insanlar olmalı, onlar kendi alanları ile ilgili çalışma yapıp, siyasilere sunmalı. Aynı şey, tarım v.b diğer alanlara yayılabilir. Ne dersiniz? Cevabını vereyim mi? Neyse umutsuzluk aşılamak istemem.