Yıllarca lise ve üniversite sınavlarında başarılı olmuş, ‘ şampiyonlarla’ görüştüm, onlara ve ailelerine başarılarının sırlarını sordum.
Şampiyonların üç ortak özelliğini gördüm. Birincisi, derslerine severek çalışıyorlar. Öyle ki, anneleri yemeğe çağırdığında bile, elindeki soruyu çözmeden çalışma masasından kalkmıyor. Bunun nedenini sorduğumda ise; “ Soru çözmek, başarmak, yemek yemekten insana daha fazla haz veriyor!” dediler.
İkincisi, şampiyonlar planlı çalışıyorlar ve hedeflerine kilitlenmiş durumda oluyorlar, meslek seçimini bile yapmışlar.
Sordum, şampiyona hayalindeki meslek nedir, hangi okula gitmek istiyorsun ya da kazanmak istediğin okul nedir? Hacattepe Tıp veya Ankara Hukuk şeklinde cevap aldım. Yani çocuk hedefine kilitlenmiş bilinçli bir durumda; eğitimciler hedefi olmayan bir geminin hangi limanda duracağı bilinmez derler, duymuşsunuzdur…
Üçüncüsü de, bu çocuklar gerçekten akademik zekaya sahipler ya da o seçtikleri hedefe uygun istidatları var. Yani olmayacak bir konuya ‘amin’ demiyorlar…
VERİMLE ÇALIŞMAK
İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır diyor Rabbimiz, doğrudur. Şöyle ki, bazen çok zeki çocuklar vardır sınıfta ancak onlar zeki olduklarının farkında oldukları için bazıları çalışmaz, yani yeteri kadar çalışmaz. Oysa, onlardan daha az zeki çocuklar israrla çalışmalarını sürdürdüklerinde, o zeki dediğimiz çocukları not ortalaması olarak geçerler.
Bu belirttiğim durumlarla ilgili olarak Ali Fuat Başgil hocamız, Gençlerle Başbaşa kitabında(s.54)şöyle der. “ Bana sorarsanız verimli çalışmanın üç unsuru vardır. Bedeni, hissi ve akıllı çalışılmalı.
Çalışmanın verimli olmasının şartlarından biri, çalışmayı sevmektir. İçten arzu etmekten geçiyor. Çalışmayı bur angarya değil, tıpkı spor gibi severek çalışmak gerekiyor! Aklı ve planlı çalışmayı zaten yukarda kendim açıkladım.
Bence işin en önemli sırrı burada saklı. Öyle çocuklar vardır ki, akılları iyidir, çalışmamaları için hiçbir sebep yoktur ama yine de çalışma isteği yoktur. İşte iyi bir öğretmen, aile ile diyoloğa girerek bunun sebeplerini araştırır, sonra da çocuklara düzenli çalışmaları durumda başarıyı yakalayacaklarına inandırmalı. Ancak, bunu yapmap hiç kolay değil. Çünkü bazı çocuklar iç direniş gösterirler ya da anlatılanları anlayamazlar. Bu tiplere yapılacak fazla bir şey yok(akademik başarı açısından diyorum) yoksa her çocuk kendi istidadı doğrultusunda mutlaka’ bir baltaya sap olur’
Yani bir meslek sahibi olur demek istiyorum, zaten önemli olan da çocuklarımızın bir meslek sahibi olmasıdır.
Dolayısı ile akademik zekaya sahip olmayan, çalışma isteği kazandırılamayan çocuklar mutlaka istidat testine tabi tutulup, yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmelidir.
SEVEREK YAPACAĞIMIZ MESLEK SEÇMELİYİZ
Evet, herkes üniversite okuyacak diye bir şart yoktur. Yani, sayısal ve sözel zekası baskın olmayan çocuklar üniversiteye gitsede zorlanırlar.
Şunu söylemek istiyorum, rızık kapısı sadece üniversite diplomasında değil, hatta git gide üniversite mezunlarındaki işsizlik oranı artıyor. Çünkü iş de beğenmiyor gençler, meslek seçecek olsada geç kalmış olunuyor.
Bence çocuklara ilkokulda sadece davranış kazandırılmalı. Orta okula geçerken, ilkokulda onun baskın zeka gurubu, yeteneği her ne ise tespit edilip, yapacağı mesleki ortaokullara yönlendirilmeli, oradan da aynı meslek lisesine devam etmeli. Yani bütün ortaokullar ve liseler meslek lisesi olmalı.(Akademik Zekası olanlar da dahil)
Allah herkese bir yetenek ve istidat vermiştir, önemli olan çocuklarımızın seveceği bir meslek sahibi olmasından geçiyor. Şimdi bakanlığımız bunun çalışmasını yapıyor, örnekleri de verilmeye başlandı.
Sonuç, Allah adildir, ilim sahibidir…
Bu nedenle kimsenin hakkını yemez, kim nereye layık ise, çalışmasının karşılığını da görerek karşılığını alır.
Rabbim çalışanların emeklerini zayi etmesin, kalın sağlıcakla.