Sözüm bu kez siyasilere

Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonra dördüncü kuvvet basındır. Belki son yıllarda bu güç tartışılır hale gelse de ben bu gücün devam ettiğine inanlardanım.

Yaşanılanları halkla paylaşmak, yorumlamak, eleştirmek olumsuzlukları müsebbipleri ile birlikte ifşa etmekten ve kamuoyu oluşturmaktan kaynaklanan gücü ile hem toplum hem de siyaset üzerinde ciddi bir etkisi vardır basının.

Basın halkın gözü, kulağı ve denetim mekanizmasıdır.

Basının 1980’li yıllardaki gücünü kaybettiğini düşünenler, çok değil 15 Temmuz 2016 tarihine gitsinler. 1980’li yıllardan itibaren gazeteciliğe başlamış bir basın mensubu olarak; hain darbe girişiminde basının gücünü fazlasıyla gösterdiğini iddia ediyorum.  Milli İradenin dimdik arkasında duran, halkın sokağa dökülüp, darbenin başarısızlıkla sonuçlanmasını sağlayan güçte basını görmezlikten gelmek haksızlık olur. Tüm dünya basını bizden söz etti. Türkiye demokrasiye olan bağlılığını dünyaya bir kez daha ilan etti.

Milletimizin ülkesine ve iradesine kararlı bir şekilde sahip çıkması karşısında, darbecilerin ne silahları, ne tankları, ne helikopterleri, ne uçakları işe yaramadı. Bunun sağlanmasında en büyük etken tabi ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın basın yoluyla verdiği mesajlar ve basının bu mesajları halka duyurma gücü olmuştur.

Dünya durdukça hiç kimse Türkiye’de basının gücünün bittiğini düşünmesin. Basın güçlüdür. Geçmişte hükümetlerin yıkılıp, hükümetlerin kurulmasını sağlamıştır. “Herkes düşündüğünü özgürce yazabiliyor mu “ derseniz onu tartışırız ama “basının gücü bitti” demek tartışma götüremez.

Basın her zaman güçlüdür. Basının gücünü dikkate alması gereken öncelikli kesim ise siyasilerdir. Ancak, ne yazık ki bazı siyasiler sadece seçim dönemlerinde basını hatırlar, sonrasında dikkate almazlar. Seçim yaklaşınca tekrar akıllarına gelir.

Şimdi bazıları diyecek ki “Kardeşim basınla alakası olmayanlar da gazeteciyim diye ortaya çıkıyor”…..

Bunun da sorumlusu siyasilerdir..

Neden mi ?

Şimdi vatandaşın biri bir bakkal dükkânı açmaya kalksın. Ondan önce maliye kaydı, sonra ikametgâh, nüfus cüzdan sureti, meslek odası kaydı vs…. vs…. Isterler. Ama internet haber portalı açıp kendinizi gazeteci ilan etmek için bunca zahmete gerek yok. Gerçek gazetecilerin yıllarca emek vererek sahip oldukları Başbakanlık Sarı Basın Kartına bile gerek yok. Oturun bilgisayarın başına alın bir alan adı, sonra başlayın yazmaya. Alan adı bedeli 5 – 10 TL. Site kurma maliyeti de sitesine göre değişir ama yıllık sunucu kirası ile maliyeti 300 ile 500 TL’yi geçmez. Hazır kurulmuş siteler var beş on liraya onu da indirebilirsiniz.  İsterseniz atın oraya buraya iftirayı, tehdit, şantaj yapın. Sitenizde iletişim bilgileriniz olmasa da olur. İftira attıklarınız artık sizi nasıl bulup dava açacaksa, o onun sorunu.

Ben basın saygındır, basın dördüncü kuvvettir derken mesleğimize gölge düşüren bu tür gazetecilerden söz etmiyorum. Ben bu mesleği hakkıyla yapan, Gazeteciler Cemiyeti gibi saygın kuruluşlara üye kabul edilecek kriterlere sahi olanlardan söz ediyorum.

Yani nalıncı keseri gibi sadece meslektaşlarımı savunmuyorum. İçimizde yukarıda bahsettiğim türden olanlar var. Onları meslektaş olarak zaten kabul etmiyoruz. Sadece siyasiler değil, iş adamından bürokratına kadar hiç kimsenin onları dikkate almasını önermiyoruz.

Şimdi deyeceksiniz ki “Nereden bileceğiz?”.. O da kolay her kentte Gazeteciler Cemiyetleri var. Bu cemiyetler içinde hakkı olmayanları üye yapanlar olabilir bunlar istisna ama önce o cemiyeti yöneten kişinin duruşuna bakın ve o cemiyete üye olan basını dikkate alın. Balık baştan kokar misali saygınlığı bilinen insanların bulunduğu Cemiyetlerden, basın listelerini talep edin, o kişileri dikkate alın ve saygı duyun.

Bu durumun sorumlusu olarak siyasileri göstermiştim. Onu da izah edeyim. Siyasiler, internet basın yasasının çıkması için üzerlerine düşen görevi yapmalı. Çünkü, bir gecede gazeteci olanlar, bu işi layıkı ile yapanların pastasını bölüyor, haksız rekabete yol açıyor. Bir günlük gazeteyi düşünün gider kalemleri o kadar fazla ki saymakla bitmez. Bir de bu gazete Basın İlan Kurumundan ilan alma yetkisine sahipse bir çuval dolusu zorunluluk var. Belli sayıda sigortalı çalıştıracak, sarı basın kartlı gazeteci olacak, sorumlu yazı işleri müdürü olacak vs. vs…. Ya da bir internet haber portalı düşünün, muhabir çalıştırıyor, emek veriyor, zaman harcıyor, para harcıyor.

Şimdi bunca zorunluluğu yerine getiren, verdiği basın hizmeti için para harcayanla, bu kadar maliyeti göze almayıp bir gecede gazeteci olanları aynı kefede tutmamak lazım.

Siyasiler internet haberciliği yasasını çıkarsınlar ki ak koyun, kara koyun ortaya çıksın.

Sözün özü, sözüm öncelikle siyasilere; saygı duyulması gereken basına lütfen saygılı olun.

Saygılarımla