Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. “Arkadaşlarınla tartışıp, kavga ettiğin her zaman bu tahtaya bir çivi çak” demiş. Genç, ilk gün tahtaya 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahtanın önüne götürmüş. Gence “Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkar sök” demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona “Aferin iyi davrandın ama bu tahtaya dikkatli bak. Çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak” demiş. Arkadaşlarla tartışılıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin, ama bu delik aynen kalacak kapanmayacak. Bir arkadaş ender bulunan bir mücevher gibidir. Seni güldürür, yüreklendirir, ihtiyaç duyduğunda sana yardımcı olur, seni dinler ve sana yüreğini açar” demiş. Bu hikayede olduğu gibi gerek arkadaş ilişkileri gerekse aile ilişkilerinde, hatta karı-koca arasında kavgalar, gürültüler olur. Ancak, bunların dozunu iyi ayarlamak gerekir. Kantarın topuzu kaçarsa, işte böyle silinmeyen yaralar kalır. İki günlük dünyada sevdiklerimizi, dostlarımızı üzmeyelim. Unutyın ki; öbür tarafa kimse bir şey götürmüyor. Herkes eşit şartlarda çıkıyor Allah’ın (cc) huzuruna. He sabah evden çıkarken sevdiklerinize sımsıkı sarılın. Hiçbir şeyi ertelemeyin. Ölüm var bu dünyada. Belki o sevdiğinize son sarılışınız olacaktır, belki bir daha göremeyeceksiniz. Değer mi? Sevdiklerinizi kırmayın,i ncitmeyin, gücendirmeyin, iz bırakacak yaralar açmayın. Sürekli kullandığımız ancak çoğumuzun da hırslarına yenik düşüp çok da dikkate almadığı bir söz var; “Sağlık olsun”. Bu boş bir söz değil. Herşeyin başı sağlık. Ölümden başka her şeye çare olduğunu unutmayın.