Metin Acıpayam: Fatih Bey merhabalar.
Fatih Yıldız: Merhabalar Metin Bey.
Metin Acıpayam: Uzun zamandır spor yöneticiliği yapıyorsunuz. Bertiz spor hakkında kısa ve uzun vadede neler planlıyorsunuz?
Fatih Yıldız: 1987 yılında Bölgesel olarak Bertiz Ağabeyli spor Futbol Kulübü olarak kurulmuştur. Gökyüzünün sonsuzluğunu ve güveni temsil etmesi nedeniyle Maviyi, saflığı ve temizliği temsil etmesi sebebiyle de Beyazı takım rengi olarak seçmiştir. Bertiz Ağabeyli spor Futbol Kulübünün ilk kurucuları Bölgemizin sevilen şahsiyetlerinden D.Mehmet Kazıcı, Mevlüt Çil, İhsan Ardıç, Doğan Kalay, Muzaffer Çil ve Bayram Bağcıoğlu’dur. İlk futbol takımının hocası Ökkeş Kale’dir.
1990 yılında yapılan tüzük değişikliği ile tüm yöremizi ve Bertiz’i temsil etmesi düşüncesiyle Bertiz Ağabeyli Futbol Kulübünün adı Kahramanmaraş Bertiz Spor Kulübü olarak değiştirilmiş ve futbol, basketbol, güreş, atletizm, yüzme gibi tüm spor dallarını kapsayan büyük bir kulüp oluşturulmuştur. Yine aynı yıl, renklerini Bertiz’imize has olan üzüm ve cevizin Yeşili ile Kiraz ve elmanın kırmızısından alarak Yeşil-Kırmızı olarak değiştirilmiştir. Kahramanmaraş Bertiz spor Kulübümüzde Kazıcı ailesi uzun süre başkanlık yapmıştır. 2018 yılında yapılan Olağan Kongrede ise görev değişikliği olmuş Başkanlığa Fatih Yıldız seçilmiştir.
Yeni dönemde Başkan Fatih Yıldız kulübümüze kurumsal kimlik kazandırma çalışmaları yapmış, kulübümüzün marka değerinin yükselmesi için çaba sarf etmiştir. Bertiz Spor Kulübünün amacı, Vatanını Milletini seven, anasına babasına atasına saygılı iyi eğitimli ve vefalı gençler yetiştirmektir. Bu amaçlar doğrultusunda 5 kategoride yarışmacı takımlar kurarak faaliyetlerine devam etmektedir.
Bertiz sporu önümüzdeki yıllarda BAL Bölgesel Amatör Ligine çıkarmak ve Bertiz bölgesinin tanıtımına katkı sunmak istiyoruz.
Metin Acıpayam: Genel konulardan özele, pratik bakıştan teorik bakışa geçecek olursam… Spor kültür ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?
Fatih Yıldız: Metin Bey, “spor” ‘sıhhat’ isteyen her insan için bir zorunluluktur. İnsan, huzurlu ve mutlu bir hayat istiyorsa hareketten kopmamalıdır. Hareketten kopmamak, hayatı bir ‘aksiyon’ içinde yaşamak, insanın en temel vazifelerindendir. Öyle ya! Tembelliğin ve miskinliğin var olduğu yerde aksiyona ve harekete yer yoktur. İrfan kaynağımızdan süzülerek gelen şu söz ne kadar da doğrudur: “Nerde hareket, orda bereket…”
Şanlı ecdadımızın her bir sözü insanı-hayatı-varlığı çözümleme ve anlamlandırma noktasında hem az hem de öz gerçekten. Atalarımızın da dediği gibi, madem hareketin olduğu yerde bereket var, madem aksiyonun olduğu yerde tembelliğe geçit yok, işte orada huzur var, sıhhat var ve tabii ki kültür var. Kültür çalışarak, hareket ederek, aksiyona kapı aralayarak olur. Bir ülkenin her bireyi miskinlikten kurtulup hareket halinde ise, orada aynı zamanda üretim de var. Üretimin olduğu yerde ise bağımsızlık yani hür irade vardır.
Konulara böyle zincirleme düşünsel hamlelerle yaklaşıldığında anlaşılıyor ki, spor; kültürlü bir hayat sürmenin yegâne kaynağı. Bu açıdan ‘kültürlü insan’ olmakla ‘sporun’ doğrudan bağlantısı olduğu kanaatindeyim.
Metin Acıpayam: Spora medeniyetimizin nasıl baktığı hakkında neler söylersiniz?
Fatih Yıldız: Tabi ki olumlu bakılmıştır. Yağlı güreşten cirit atmaya, matraktan Türk okçuluğuna kadar sporun birçok dalında boy gösteren ecdadımız vardır.
Metin Acıpayam: Sporun aklımıza ne gibi faydası vardır?
Fatih Yıldız: Metin Bey, insan; akıl-kalp-zevk ve ruhtan ibarettir. Aklın akl-ı selim olabilmesi için okumaya, kalbin kalb-i selim olabilmesi için tasavvufa, zevkin zevk-i selim olabilmesi için de sanata ve musikiye ihtiyaç vardır. İnsan, böyle olunca mutlak hürriyetin ufkuna erer. Şairin ‘ölen beden imiş / âşıklar ölmez’ sözünde ki ‘ölümsüzlük’ sırrının kaynağı buradadır.
Fazla dağıtmadan sorunuza şimdi gelebiliriz.
İnsan için akıl en büyük nimettir.
Akıl olmadığı takdirde hiçbir mesuliyeti yoktur insanın.
Fakat spor doğrudan akli bir eylem değildir.
Akılla planlanan bedenle yapılan eylemin adıdır spor.
Aklın tipik özelliği bedenle uyum halinde çalışma isteğidir, beden rahat olursa akıl daha rahat düşünür. Düşünmenin doğrudan ‘bedeni sıhhat’ ile ilişkisi vardır. Tasavvufun ‘az yeme, az konuşma, az uyuma’ ilkesi bu konuyla ilgilidir. Az yiyen insan sıhhat bulur ve bedeni hantallaşmaz, böylece akıl daha sakin ve rahat bir bedene hükmeder, böylece güzel ‘tefekkür’ eder. Gördüğünüz üzere, aklın bedenin uyumuyla doğrudan irtibatı vardır. Bedenin uyumunu sağlayacak olan da spordan başkası değildir.
Metin Acıpayam: Teşekkür ederiz Fatih Bey.
Fatih Yıldız: Ben teşekkür ederim Metin Bey.