Gazeteci Bekir Doğan’ın dünkü “Abidik, gubidik!” başlıklayazısını okuyunca kafam karıştı. Gerçi telaştan sonuna kadar okuyamadım.
Sonra yol arkadaşım İbrahim Gülsu’nun yanına uğradım, songünlerde meydana gelen gelişmeler hakkında düşüncesini alıp, birde acıkahvesini içeyim istedim.
Sohbet karşılıklı devam ederken, kendisi bazı dostlarlaayaküstü konuştuklarını, kendisinin de gelişen olaylardan sonra iyice kafakarışıklığına uğradığını söyledi.
O halde “ Gel bir bilene soralım!” dedim.
Kime soralım, kime soralım derken? Öyle okuma ve yazmadafazla iddiası olmayın, ancak hayat tecrübesi olan, hadiseleri doğruyorumlayan, bir dost arayalım dedik.
Düşündük! Aklımıza Hüseyin Kar geldi. Epeydirgörmüyorduk, hem hal hatır sorarız, hem de bizi aydınlatır dedik.
Konu, kimi ‘aydın’ bildiklerimiz mi hadiselere doğrubakıyor, yoksa bizler mi?
Hüseyin Kar ile ilgili birkaç kelam edeyim. Bertiz’dedoğmuş, şehirde büyümüş. Üniversiteye gitmemiş halk tabiri ile mektep-medresegörmemiş, küçük yaşta babasız kalmış, babalığın elini altında büyümüş amaokuyamamanın ezikliği ile Darvin’den tutunda, Necip Fazıl’a varana kadaryüzlerce eser kişinin eserlerini okumuş, milli, vatansever, muhtarlık dayapmış, yaşı 70’ini üzerinde bir büyüğümüz…
HAYAT HİKÂYESİNİ ANLATIRKEN
Karışan kafamızda ki soruları ardı ardına sormayabaşladık. Ancak kendisi sorularımıza cevap vermek yerine hayat hikayesinianlatmaya başladı ikimize.
Geçmiş yıllarda bir şahitlik yapması gerekmiş, tehdit ileyalan söylenmesi istenmiş ancak o bunu yapmadığı için oldukça büyük sıkıntılaryaşamış ancak sonunda sıkıntılarından kurtulmuş…
Daha birkaç olay üzerinde durduktan sonra şunları söyledi;“ Ben hep doğruların kazandığını gördüm. Doğruluk zor ama kesin olan bir şey devar ki, sonunda doğrular zafere ulaşıyor dedi. Sonra başladı sorularımızıncevabını söylemeye:
Size önce âlimin kim olduğunu anlatayım, gerçi sizüniversite bitirmiş insanlarsınız, benim yanınızda konuşmam doğru olmaz amabildiğim kadarı ile aktarayım dedi. “İlim sahibi olmak kolay değil, sürekliokumanız gerekiyor. Dediğim gibi üniversiteye gidemediğim için sürekli kendinigeliştirmem gerekiyordu, günde iki üç saat kitap okurdum. Gece geç saatlerekadar süren bu okuma aşkı, bizlere doğru bakış açısı kazandırdı. Okuduğumkitapları çocuklarımla paylaşır, onlara da okutturur, tekrar çıkarımlarımızıpaylaşırdık. Bugün de kısmen sürüyor. Çünkü bize beşikten mezara kadar okumaemri verilmiştir…
İslam'da âlim; Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim başta olmaküzere Resulullah'ın hadislerini ve bütün sünnetini bilen, diğer İslamiilimlerden gerektiği şekilde haberdar olup ileri seviyede bir bilgi birikimineulaşmış kimseye denir.
Diyeceğim şu ki, önce ilim sahibi olmak gerek, sonrailminle amel edeceksin, bunu da Allah için yapacaksın. Geçen İstanbul’a gittim,akıl hastanesindeki insanların çoğunun yanlış okuma tercihleri yaptıkları içinorada olduklarını öğrendim. Yani okumak sizi doğruya yönlendirmeli v.s izahetti.
BASİRETLİ OLMAK
Sonra basiretli insanın özelliklerinden bahsetti. Dedik ya Hüseyin ağabey dolmuş, devam ettianlatmaya; “İmamı Gazal-i der ki; “Ey oğul! İstediğin kadar yaşa, nasıl olsabir gün öleceksin; dilediğini sev, nasıl olsa bir gün ayrılacaksın; istediğiniyap, nasıl olsa bir gün hesabını vereceksin. İşte bu bilinçle hareket etmekgerekiyor.
Hadiseleri basiretle yorumlamak gerek, biliyorsunuz ki: “Basîret;İdrak, zeka, ilim, tecrübe, kalp ile görme, doğru ve ölçülü bakış, uyanıklık,uzağı görebilmek; yani kalb gözün açık olmalı. Hakikati kalbiyle hissedipanlamak durumundayız. Basiretli insan tutum ve davranışlarında ölçülü olan,doğru görüşlü, zihni bulanık olmayan, olayların iç manalarına vakıf olandır.Sizler artık hadiselere yukardan bakıyorsunuz, inşallah bir gün içindebulunduğumuz bu çalkantılı dönem bitecek. Zafer inananların olacaktır….”
Bizde arkası yarın dedik, birbirimizden ayrıldık onun,bir evlenme hikayesi var, tekrar buluşmak üzere ayrıldık. Hadi kalınsağlıcakla.