Asker olur Mehmet Eroğlu. Ankara’da tamamlarvatan vazifesini. Kepiç’e gelir. Kayseri’de Anatamir Fabrikasına hamal olarakgirer. Hem çalışır, hem de dışardan ortaokulu ve akşam lisesini bitirir. Busırada evlenir. Üniversite sınavına girer. Ankara DTCF Arkeoloji Bölümünükazanır. Sanat okuluna memur olarak işe girer. Yine işi ve okulu birliktegötürür. Eşini yanına alır. Bir gecekondu edinir. Okulu bitirir. İlk görev yeriAlacahöyük Müzesi’dir. Daha sonra Antalya Side Müzesi, ardından Aydın MiletMüze müdürlüğü görevi ve Aydın İl Kültür Müdürlüğü…Bu sırada 12 Eylül Darbesiolur. Bir müddet sonra Aydın İl Kültür Müdürlüğü görevinden alınır.
Mehmet Eroğlu, Ankara’ya gelir. Ankara KültürMüdürlüğünde “Yakın köylüm ve akrabam” dediği birisi var. Bir iki emekli subaybulmuş. Ankara’ya kültür müdürü olmak için var gücüyle çalışıyor. Onun odasınavarır Selam ve hal hatırdan sonra bakar ki soğuk bir karşılama. Aldırmaz.Paltosunu çıkarıp onun oraya koymak ister. Sonrasını Eroğlu’dan okuyalım:
“-Hemşerim, benim genel müdürlükte biraz işlerimvar. Şu paltom burada dursun. İşlerimi bitirince gelir alırım, dedim.
-Mehmetçiğim, sen paltonu buraya asmasan iyiolur. Ben bu günlerde Ankara’ya Kültür Müdürü olmak istiyorum. Kararnamemhazırlanmak üzere. Şimdi seni benim yanımda görürlerse benim için iyi olmaz.Hatta şu kararname çıkıncaya kadar benim yanıma uğramasan çok iyi olur, dedi.
Bunları duyunca sanki o bina başıma yıkıldı,tepemden bir kaynar su döküldü. Dengem bozuldu. Astığım paltomu geri aldım veşöyle dedim:
-Ulan aşağılık adam, senin Kültür Müdürlüğünede… diye saydım, döktüm.”
Düşenin dostu olmaz tabii… Bazı kadir kıymetbilmezler yakın köylüsü, hemşerisi ,hatta akrabası bile olsa zor gününde selamısabahı keser.Dert üstüne dert ekler. Bir derdini bin eyler.
Aydın İl Kültür Müdürlüğü’nden Mardin Müzesi’neuzman olarak atanır. Tek başına gelir Mardin’e eşi ve çocukları Aydın’dadır.Telefonla görüşür zar zor eşiyle. Yine böyle bir telefon görüşmesinde oğluHakan’la da konuşmak ister. Sözü yine kendisine bırakayım: “Hanımın:
-Baban. Koş, çabuk! dediğini duydum.(Bu sıradaHakan Beşiktaş maçını seyretmektedir televizyonda) Oğlum:
-Dur Beşiktaş’ın maçı var. Beşiktaş penaltıatıyor, biraz beklesin, demiş. Ben onun için yanıp tutuşuyorum. O Beşiktaş’ınpenaltısını benimle konuşmaktan daha önemli görüyor.”
Mardin’de re’sen emekli edilir. Döner Aydın’a.Bakkal Murtaza dönemi başlar Mehmet Eroğlu’nun. Bir büfe çalıştırır. Büfeye“Kültürün Yeri” derler. 
Bir zaman sonra tekrar memuriyete. Son görevyeri Erzurum İl Kültür Müdürlüğüdür.
Bir Arkeolog’un Anıları 443 sayfalık bir kitap.Baskı tarihi 2011. Birinci hamur kağıda basılmış. Kağıt birinci hamur. Amadizgi o kalitede değil. O kadar dizgi yanlışı, baskı hatası var ki…Sayfadüzeni... Yazım yanlışları da bir hayli. Birkaç örnek vereyim: Şu ünlü Britüs…İki yerde “Bürü tüs” yazılmış. Alman kazı heyeti başkanı Prof. Klaus’un soyadı“Tuh et, Thuet,Tuhelt,Tuchette,Tuhette,Tuhelte,Tuh ette” 7 değişik şekildeyazılmış. Yeni baskıda dizgi yanlışları titizlikle gözden geçirilipgiderilmelidir.
Kitap sanırım on bir puntoyla yazılmış. Gözüyoruyor. On iki puntoyla yazılsa daha rahat okunurdu. Kitabın son bölümüneMehmet Eroğlu’nun aldığı ödüller ve taktirnameler eklenmiş. Duran Teke veBeyhan Erdoğan’ın Bir Arkeolog’un Anıları’yla ilgili değerlendirmeleriyle kitapsonlanmış.
O kadar ilginç anekdotlar var ki kitapta okumaklazım. Resmi araçla kız kaçırma... Hele bir “Ağ Gelin” türküsü söylemeleridamatla kaynananın… Ben anlatmayayım. Okuyun da görün. 
Akıcı, konuşur gibi sıcak ve sade MehmetEroğlu’nun dili. O derece samimi. Hayat mücadelesinde karşılaştığı ihanetler,ikiyüzlülük, vefasızlık… Tabii vefa, dostluk, değerbilirlik de var canım.Hepsini sayıp dökmüş.
Alınacak dersler var Bir Arkeolog’unAnıları’ndan. Mutlaka okunması gereken bir kitap Bir Arkeolog’un Anıları.