“Ezel katipleri tahrir edince

Benim ikbalimi kara yazmışlar

Aşığı ma'şuğa taksim edince

Beni bir vefasız yare yazmışlar

Âşık olup rah-ı aşkı gezenler

Defter-i uşşaka derdim yazanlar

Kıssayı aşk üzre namım kazanlar

Hub namımız cevher-pare yazmışlar

İçine düşenler aşkın dolabın

Çekmişler dilberin cevrin itabın

Yazanlar Leyla vü Mecnun kitabın

Emrah’ı da bir kenara yazmışlar”

Bu, Erzurumlu Emrah’ın bir deyişi. Aynı deyişin bir başka benzeri (varyant) Sümmani imzasını taşıyor. Sümmani’nin deyişinde “Yazmışlar”ın yerini “Yazdılar” almış. Bu deyişi de yazayım:

“Ervah-ı ezelde levh-i kalemde

Bu benim bahtımı kara yazdılar

Gönül perişandır devri âlemde

Bir günümü yüz bin zara yazdılar

Bulmadım şadlığın iradesini

Çekerim bu gamın ziyadesini

Herkes dosta verdi ifadesini

Bizimkini ülüzgara yazdılar

Aşk benimle eyler daim kâlmakal

Daha sabretmeye kalmadı mecal

Derdim taksimdara kıldım arzuhal

Dedi neylim bahtın kara yazdılar

Gönül gülşeninde har oldu deyu

Hasretlik cismimde var oldu deyu

Sevdiğim, sevdiğin pir oldu deyu

Erbabı garezler yare yazdılar

Dünyayı sevenler veli değildir

Canı terkedenler deli değildir

İnsanoğlu gamdan hâli değildir

Her birini bir efkara yazdılar

Nedir bu sevdanın nihayetinde

Yadlar gezer yarin vilayetinde

Herkes diyarında muhabbetinde

Bilmem bizi ne civara yazdılar

Kadrimi bilmeze eyledim minnet

Derdimi artıran görmesin cennet

Sarraflar verdiler yare bin kıymet

Benim kıymetimi nere yazdılar

Döner mi kavlinden sıdk-ı sadıklar

Dost ile dost olur bağrı yanıklar

Aşk kaydına geçti bunca aşıklar

Sümmâni’yi bir kenara yazdılar”

Bağrı yanık âşıklarımız sevgilinin vefasızlığından yakınmakta. Ahı eninleri arşı alayı tutmaktadır. Müsaadenizle Sümmani’nin ilk dörtlüğünü de alıp bir bakalım:

“Ervahı ezelde levhi kalemde

Bu benim bahtımı kare yazdılar

Bilirim güldürmez devri alemde

Bir günümü yüz bin zare yazdılar”

Eyvah ki eyvah! Kara yazılı Sümmani bir günde yüz bin ah çekiyor. Ahu zar edip inliyor. Kim elinden? Yar elinden elbet. Çünkü dörtlüğün birinin son dizesi şöyle: “Beni bir vefasız yâre yazdılar.”

Dad elinden ey vefasız!..

İki usta ozanımız mektep medrese görmüş. O kültürü almış. Bunu deyişlerdeki sözcüklerden ve tamlamalardan anlıyoruz. Her ikisi de Erzurumlu.

Fuzuli’nin de “Yazmışlar” redifli bir gazeli var. Şimdilik bu gazel bir kenarda dursun. Biz gelelim asıl meseleye.

Süleyman Yıldız’ın Yavuz Top’tan derlediği bir deyiş var. Oldukça popüler. Bu deyişi de yazmalıyım:

“Ervah-ı ezelde levh-i kalemde

Bu benim bahtımı kara yazmışlar

Bilirim güldürmez devr-i âlemde

Bir günümü yüz bin zara yazmışlar

Arif bilir aşk ehlinin halini

Kaldırır gönlünden kıyl ü kalini

Herkes dosta verdi arzu halini

Benimkini ürüzgara yazmışlar

Olaydı dünyada ikbalim yaver

El etse sevdiğim acep kim ne der

Bilmem tecelli mi yoksa ki kader

Beni bir vefasız yara yazmışlar”

Görüldüğü üzere bu üç dörtlükte Sümmani’nin adı geçmiyor. Yavuz Top’tan dinledim. Aynen aldım. Daha sonra mahlasın geçtiği ikilik eklenmiş. Sözünü ettiğim ikilik şöyle:

“Yazanlar Leyla vü Mecnun kitabın

Sümmani’yi bir kenara yazmışlar”

Gerçi bu dizeleri dillendirenler çalıp söylerken ilk dizeyi “Yazanlar Leyla’nın Mecnun kitabın” biçiminde söylüyorlar. Yanlış. Yanlış üstüne yanlış. Bu yanlış çok yapılıyor. Bilindiği gibi Leyla ve Mecnun, edebiyatımızda aşıkla maşuğun ölümsüz kahramanları. Dizede iki ismi birleştiren “vü” sözcüğü “ve” anlamındadır. Bunu görmezden gelemezsiniz. “Leyla’nın Mecnun kitabı” derseniz bu tamlama, Leyla vü Mecnun bağlama grubunu ortadan kaldırır. Hem üç dörtlük neden bir ikilikle bitsin? Olur mu böyle şey? Oluyor demek ki…

Peki bu karışıklık niye? Kafa karışıklığı. Biri Emrah’ın “Yazmışlar” redifli deyişi. Bir diğeri Sümmani’nin “Yazdılar” redifli şiiri. Yavuz Top’tan alınan şiir ise Sümmani’ye mal ediliyor. Ama Abdulkadir Erkal’ın hazırladığı “Narmanlı Âşık Sümmani” kitabında böyle bir şiire rastlamadım. Yok! Yok!

Öyle anlaşılıyor ki Yavuz Top’tan alınan ve yaygın olarak bilinen deyiş, hem Emrah’ın hem de Sümmani’nin. Her iki usta âşıktan da izler taşıyor çünkü.

Hal böyle dostlarım. Yazmışlar, dedik. Yazdılar, dedik. Buralara kadar geldik. Sürç-ü lisan ettikse affola! Kalın sağlıcakla.