Elimdeki kitabın adı “BÜYÜKKIŞLA diye bir köy”. Fehmi Halıcı yazmış bu kitabı. Kapakta Büyükkışla’dan bir manzara fotoğrafı var. Fotoğrafın üzerinde kitabın adı ve yazarı yer almış.

Kitabı açtım. Kitabın kimliğiyle ilgili hiçbir ibare göremedim. Kitabın yayın evi, basıldığı yıl, basıldığı yere dair bir açıklama yapılmamış. Büyük boy, 75 sayfa. Kitabın anahtarı içindekiler bölümü de yok. Neden ihmal edilmiş?

Belli ki biraz aceleye, biraz da acemiliğe denk gelmiş. Başıma geldiği için biliyorum.

Benim de böyle bir ihmalim oldu. “Oğulcuklum” benim ilk kitabım. İlk göz ağrım. Bu kitabı oğlum Eren’le Sırrıberk Aslan K.Maraş’ta bastırdılar. İş o kadar aceleye geldi ki kitabın ön sözü unutulmuş. Düzeltme yaparken fark ettim. Ön söz ve teşekkürü ayrı belge olarak gönderdim. Kitabın başına konacaktı. Heyhat, konmamış. Oğulcuklum elime geçince “Eyvah!” dedim ama iş işten geçmişti.

Neyse olan olmuş bir kere. Benim başıma gelen Fehmi Halıcı’nın da başına gelmiş.

Bunları niçin yazıyorum? Eğer kitap ikinci baskısını yaparsa bu eksikler giderilmeli. Maksadım budur.

Büyükkışla, Fehmi Halıcı’nın “sunuş”uyla başlamış. Sunuş’ta kitabı yazmaktaki amacını şöyle anlatıyor Fehmi Halıcı: “Bu çalışma ütopik bir çalışma değildir. Gerçeklere ulaşılmaya, aklın ve mantığın gerektirdiği söylemlerle hareket edilmeye çalışılmıştır…Belki bu çalışmada çok geç kalınmıştır. Geçmişi sonrakilerin görür gibi yaşamaları gerektiğine inanmalıyız. Adetler ve töreler hemen hemen aynıdır. Sadece yöresel farklılıklar vardır. Bizim işlevimiz bunları denildiği ve uygulandığı biçimde gençlerimize ulaştırmaya çalışmaktır.”

Sunuş’un sonunda el yazısıyla Mayıs 2002 tarihini görüyoruz. Böylece kitabın 2002’de yayınlandığını öğreniyoruz.

Büyükkışla Çandır'a bağlı bir köy. Asri gurbet Büyükkışla'yı da eritmiş. Köy nüfusu yıldan yıla azalmış göç verdiği için.

Köyün Kurulma Hikayesi'nde Büyükkışla'nın geçmişine ışık tutulmuş. Büyükkışla Ağzındaki Sözcükler, Köydeki Âdet ve Töreler, Düğün ve Şenlikler, Yemekler, Oyunlar, Çocuk Oyunları, Yemekler, Cenaze Törenleri, El Sanatları konu başlıklarından bazıları.

Yemekler bahsinde Arabaşı, Arap aşı şeklinde yazılmış. Arabaşı, yöremize özgü bir yemektir. Arap yemeği değildir.

Kitapta nükteli öykücüklere ağırlık verilmiş. Bu anlatıların bazıları manzum olarak yazılmış. Bu anlatılar Büyükkışla ve çevresindeki yaşanmışlıkları içeriyor.

Sözcükler bölümünde yerel ağızdaki kelimeler, deyimler ve özlü sözler sıralanıyor. Birkaçını yazayım:

1.Ağzı ruble keser, kesesinde yel eser.

2.Aş taştı, çömçenin pahası kaçtı?

3.Boş kazanda pilav var. Tükenmeden sen de var.

4.Bir avuç biberin var. Her şeyden haberin var.

5.Eli bok olmayanın karnı tok olmaz.

6.İt de yaza çıktı ya gör derisi neler çekti.

7.Tencere, tava… Her biri çalıyor bir hava.

8.Sürdüm atım gitmiyor

Çaldım defim ötmüyor

Sakalım da çok büyük amma

Kimse sözüm tutmuyor...

(s.65)

Kitabın son bölümünde köyün yerleşim planı bulunuyor. Köyde oturanlar belirtilmiş tek tek.

Fehmi Halıcı’nın öz geçmişi kitabın arka kapağında yer alıyor. Fehmi Halıcı emekli öğretmen. Şair ve yazar. Emeğine sağlık böyle bir kitap yazmış. Geçmişte yaşananları hikaye etmiş. Bunu yaparken o yaşanmışlıkları olduğunca yansıtmaya gayret etmiş.

Fehmi Halıcı’nın bir şiiri ve kitaptan aldığımız kısa bir anlatıyla noktamızı koyalım.

“Öyle bir devre erdik ki dostlar

Koyun belli değil kurt belli değil

İçeriler tıklım tıklım dışarda

Hasta belli değil dert belli değil

Ne güvence kalmış ne de inanca

Şalgam belli değil turp belli değil

Aklı erenlerde yaşam insanca

Vatan belli değil yurt belli değil

Tutmak için sakın elin uzatma

Bakraç belli değil kulp belli değil

Fehmi dertlerini açığa atma

Düşman belli değil dost belli değil”

(s.64)

“Sarıkaya’nın Çokumeşme Köyünden bir kişi deveyle hacca gitmiş, gelmiştir. Tüm köylü toplanıp hoş geldine varmışlar. Geleni öpüyor, gideni öpüyormuş bizim hacı. Genç bir gelin de bizim hacı emminin elini öpmüş. Hacı da onun yüzünden öpmeye çalışmaktadır. Gelin:

-Dur hacı emmi, ben şeker abla değilim.

Hacı emmi:

-Ben hacca gideli hepiniz şeker olmuşsunuz…”