Bu bildiklerimiz ve bilmediklerimizi yazmak istiyorum. İşindoğrusu bildiklerimiz, bilmediklerimizle kıyaslanmaz. Çünkü bilmediklerimizbildiklerimizden çok fazla ve hepimiz de bilmediklerimizin cahiliyiz…
Efendimiz(sav) “ İki günü birbirine eşit olanziyandadır!” diyerek bugün dünden daha ilerde olmamız gerektiğine işaret eder….
Kadim medeniyetkurmuş milletlere bakın, bilgi sayesinde çağlara damga vururlar. Dikkatederseniz, Kur’an ilk emir olarak “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” buyurur. Okudemez, Rabbinin adıyla oku der. Çünkü bu ikisi arasında çok büyük farklarvardır.
Sadece okuyanlar,bilgiye sahip olur ancak bilgiyi güç olarak gördükleri için elde ettikleri bugücü nefisleri için kullanırlar.
Oysa Rabbininadıyla okuyanlar, elde ettikleri gücü insanlık adına kullanır, hayır işler,gariplere yardım eder, kimsesizlerin kimi olmak için çaba sarf eder…
ARAŞTIRMAK GEREK
Dedim ya hiç birimiz herşeyi bilemiyoruz. Ama bilmemek debahane değil, mutlaka araştırmamız gerekiyor. En azından bize gerekli olacakkadar bilgimiz olmalı.
Önceki gün Balkan Türkleri Derneğinide ikindi sonrası birçay davete aldım. Dostlar orada, hemen bir halka oldu. Konu Kur’an okumaktı.Bir beyefendi, küçük yaştan beri Kur’anı bildiğini, ancak bu bilmenini gerçekbilme olmadığını, ancak meal ve tefsire başladıktan sonra Kur’anı anlamayabaşladığını belirtti. Haklıydı…
Bir başka kardeşimiz,‘Kabir Azabı Var mıdır?” Diye ortaya bir soru attı. Her arkadaş bildiğikadarı ile konuyu cevaplandırdı.
Bana sordular, bildiğim kadarı ile söyledim, ancakaraştırıp sizlere aktaracağım sözü vererek oradan ayrıldım..
KABİR AZABI VARMI?
Evet soru şu; “ Kabir azabı var mı?” Hemen tefsirebaşvurdum. İbn-i Kesir’in tefsirini araştırdım. Bu konuda oldukça çok hadisvar.
Ama ayetleri de okumam gerekti, yine araştırmaya devamettim. Sizlerinde ismini duyduğu ünlü şanlı ilahiyatçıların konuşmalarınıdinledim. Gördüm ki, ilahiyatçılar bu konuda ikiye bölünmüş. Bir kısmı diyorki(Mehmet Okuyan,Mustafa İslamoğlu v.b) kabir azabı yoktur görüşündeler.Gerekçeleri de şu; “ Allah mahşer günü, mizanda insanların günah ve sevaplarınıtartmamışsa, cehenneme atmaz!
Kabir azabı olduğunu iddia edenler ise(Cevat Akşit veCübbeli Hoca v.b) bunlarda Firavun’un ölümünden sonraki gönderilmiş ayet vehadisleri delil göstererek kabir azabı olduğunu söylüyorlar.
Acaba hangisi doğru kabir azabı var mı, yok mu? Yani bizhangi ilahiyatçıya inanacağız?
Sonra Mehmet Okuyan yine bir TV programında spikerhanımın soruları üzerine şöyle bir örnek vererek, bir nevi yok dediği kabirazabının varlığını kabul etti. Şöyle bir örnek veriyor Prof. Okuyan; “ Birsuçlu insan düşünün, karakola götürmüşlerdir, henüz hakimin karşısınaçıkmamıştır. Bu adam suçunun sabit olacağını bildiği için, karakolda olsa bilesıkıntı içinde olacaktır. Tıpkı bunun gibi, günahı fazla olan bir kişide,ruhsal bir azap çekebilir…”
Şimdi araştırıncadoğruları daha iyi görebiliyorsunuz. Birde bunu söyleyen kimseleri iyi tanımakgerek, şahsen ben kabir azabının olduğuna kanaat getirdim. Zaten eskiden deböyle bilirdik. Efendimiz(sav) ne buyurmuş: “ Kabir ya cennet bahçelerinden birbahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur!”
Sonuç olarak hak olan ahiret hayatıdır. Cenabı Allah,Fatiha Suresinde kendisinin din gününün sahibi olduğunu belirtir. Yani günahkarinsan için kabir azabı olsa ne olur, olmasa ne olur! Allah esirgesin önemliolan Rabbimize, tertemiz gitmek. O’nun(cc) bizden razı olması için güzelamaller yapmaktır. Böyle olursa karşılıklı rıza olur ki, bu durumda “Hadi gircennetimi!” der.
Aslında hakiki Müminler, Cennete girmek için amel yapmaz,Onlar Allah’ın(cc) cemaline taliptir. Bununu için Yunusumuz; “ Cennet cenenet dedikleri birkaç huru,birkaç peri. İsteyene ver onları, bana seni gerek seni …” diyerek bu durumu engüzel şekilde anlatmıştır.”
Kalın sağlıcakla.