Merhaba değerli dostlar.
Umarım evlerinizde sağlık ve afiyettesinizdir. Farklı zamanlarda nesiller farklı musibetlere düçar oldular. Hepsinin kendine özel şartları ve zorluğu vardı elbet. Tez zamanda bu musibetten de en az zararla kurtuluruz inşallah.
Dünya bu dertten muzdarip iken, bu durumdan memnun olanlar da var elbet. Kimler mi? İnsanlardan başka tüm canlılar.
Malum, petrol fiyatları dip yaptı. En son varil fiyatı 20 dolara’ düştü. Bir çok nedenden bahsedilebilir. Ancak en baştaki neden; üretimin yavaşlaması, birçok sektör de durması. Elbette insanların evlerine kapanması nedeniyle talepte olan azalma.
Okyanusta dev petrol tankerleri, yük ve yolcu gemilerinin sayısının minimuma inmesi nedeniyle denizler ve o denizleri kendilerine mesken tutmuş canlılar eminim ki bayram ediyorlardır bu durumdan.
Ya gök yüzünü mesken tutanlara ne demeli. Özgürce uçtukları, diyar diyar gezdikleri gökyüzü son yüz yılda icat olan uçaklar yüzünden kuşlar için tam bir çilehaneye dönmüş iken bak sen şu Allah’ın işine ki tüm ülkeler uçuşları durdurdu ve gökyüzü yeniden gerçek sahiplerin rahatta uçtukları bir yer haline geldi.
Ya yerdeki bitki ve canlılara ne demeli. Bir yanda gökten yağan asit yağmurları ,bir yandan çevrenin fütursuzca kirletilmesi sonucu hem bitkiler hem de onlara hiç zarar vermeden dünya kuruldu kurulalı beraber yaşayan hayvanlar da bu durumdan çok mutlular elbet.
Bu durum bir süre daha devam ederse eminim dünya tümden kendini yeniden formatlayıp yenileyecektir. Belki de bu musibet bu açıdan baktığımızda insanlık için rabbimizin bir rahmetidir.
Bakara Suresi 216. Ayette Rabbim” Aslında hoşlanmadığınız bir şey, belki de sizin için hayırlıdır; sevdiğiniz ve arzuladığınız bir şey de, olur ki sizin için şerli ve zararlıdır. (Her şeyin doğrusunu ve hayırlısını) Allah bilir, siz bilmezsiniz buyurmakta.
1950 yılında Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle birlikte köyden şehirlere göç başladı. Ve bugün neredeyse kırsalda yaşam kalmadı. Ülkemiz nüfusunun % 90’adan fazlası artık şehirlerde yaşıyor. Hem de üst üste tıkış tıkış. Toplu taşım araçlarında nefes almak bile bazen zor. Çarşılarımız kalabalıktan yürünemez halde. Şimdi bir de AVM’ lerimiz oldu. Sanki yeni mabetlerimiz gibi. Uğramazsak ayıp olur. Hele üst katına çıkıp ta ne olduğunu bilmediğimiz, aslında çokta merak etmediğimiz yemeklerden yemezsek hiç olmaz.
Günlük olarak semtimizde ki marketlere muhakkak uğramalıyız. Yoksa bir şeyler sanki eksik kalıyor ve bu bizi mutsuz ediyor.
Topu topu üç beş dönüme dikilmiş çok katlı binalarda neredeyse bir kasabadaki kadar insan yaşıyor. Bir birimize o kadar yakınız ki, ancak bir o kadar da uzak.
Köyleri bilirsiniz, daha doğrusu bilenler bilir. Evler genellikle bir birinden uzak yapılmıştır. Ancak o birbirinden uzak yaşayan insanlar” Komşu komşunun külüne muhtaçtır” ilkesi doğrultusunda bir birlerine çok yakındılar. Evleri uzak olsa da gönülleri birbirine öyle yakındı ki bir çok işlerini imece usulü ile birlikte yaparlardı.
Değerli dostlar: bugün yaşadığımız hayat bir özenti idi. Kendi elimizle kendimizi beton yığınlarına mahkûm ettik. Artık bu mahkûmiyeti sonlandırmanın vakti geldi bence. Ülkeyi yönetenlerinde mahkûmlara affı düşünürken toplumun tümünü içinde bulunduğu mahkûmiyetten kurtaracak bir zihniyet değişikliğini de gündemine acilen alması gerekmiyor mu?
Bizlerde evlere kapandığımız şu günlerde hem bedenimizi hem de ruhumuzu bu esaretten kurtarmak adına biraz tefekkür etsek. Yeni bir dünyanın kapıları açılır belki bu sayede.
Not: Bu günlerde muhtemelen yasalaşıp, cezaevlerinden çok sayıda kişinin salıverilmesine neden olacak düzenleme umarım ki Rahşan aflarının sonuçları gibi toplumsal travmalara neden olmaz. Bir yandan adalet terazisi doğru tartsın derken, diğer yandan şuç işlemiş ve belli cezalara mahkûm olmuş insanların meclis eliyle affının ne kadar doğru olduğunu takdirlerinize bırakıyorum.
Sağlıcakla kalın.