Artık yüksek sesle, dillendiriliyor. Üçüncü Dünya Savaşı çıkmıştır. Aslında biz bu savaşın içine 40 yıl önce ASALA ile çekilmiştik, şimdi PKK, DAİŞ, YPG, PKK, FETÖ ve diğer maşalarda açıktan bu savaşa katkı veriyorlar. Görülen şu ki, kovboyun eli kanlı çocukları(Amerika)nın yaptığı kötülüklerin ardı arkası kesilmeyecek. Yeni başkan adayı da Obama’nın politikalarının devam ettireceğe benziyor. Ancak Türkiye değişti, CIA  önünde devamlı eğilip bükülen bir ülke yok artık. Sokaktaki insan ne diyor? Sam amca şaşkın ördek gibi. Bizi hâlâ “ucuz asker deposu”, “oltayı yutan balık” filan zannediyor herhalde!” Biraz gerilere gidelim, “Bangladeş’te Müslümanlar sokakta öldürülüyor. Myanmar’da Budistler camii ve Müslüman mahalleleri basıp masumları diri diri yakıyor, Filistin’de duvarlar örülüp Müslümanlar açlığa terk ediliyor, Mısır’da darbe yapılıp sokak ortasında katliamlar yapılıyor, Irak’ta Şii ve Sünni bahanesi ile her gün onlarca bomba patlıyor, Suriye’de Esad rejimi Müslümanlara kan ağlatıyor, DoğuTürkistan’da Çin Halk Cumhuriyeti Müslümanları kısırlaştırıyor, Somali’de, Etiyopya’da çölün ortasında bile El Kaide denen ve ismini bile Amerikalılardan duyduğumuz bir örgüt hortluyor, Müslümanlar dünyanın her yerinde zulüm ve işkence altında eriyordu. Savaş olmayan, kazandığımız bir tek yer vardı. Müslümanları tekrar bir araya getirecek, İslamı tekrar diriltecek, yeniden bir dirilişe şahitlik edecek o topraklar Türkiye’ydi. Şeytanın ve uşaklarının tek amacı burada da fitne ateşini yakıp İslamı somut olarak tamamen ortadan kaldırmak, ortada güçlü bir İslam devleti bırakmamaktı. Evet Müslümanlar bunun farkında değildi ama 3. dünya savaşı çoktan başlamıştı.! Peki bu rezalet karşısında BM, AB ve NATO susuyor. Batı ‘aydınları’ 3 maymunu oynuyorlar.. Bazı gerçekleri görmek istemiyorlar. Çünki gerçekler onların emellerine hizmet etmiyor.. Görmezden, duymazdan, bilmezden geliyorlar. Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır, hissetmeyenlerden daha kalpsiz, vijdansız kim olabilir ki!   MUSULA GİRERKENDE MAŞALARINI KULLANDILAR Bu günlerde Irak'ta sıcak saatler yaşanıyor.ABD topçusu karadan, savaş uçakları ise havadan Musul yakınlarındaki DAEŞ hedeflerini vurmaya başladı. Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü DEAŞ için sembolik öneme sahip Dabık köyü muhalifler tarafından ele geçirildi. Ülkemize dönelim, geçen hafta sonu Gaziantep'te polisin hücreevine düzenlediği operasyon sırasında patlama meydana geldi. “Hücre evi baskınında 3 polis şehit oldu, 4’ü Suriyeli 8 kişi yaralandı” İki de şehidin ikisi Maraş’ın yiğit evlatlarından.  Bu böyle devam eder mi? Hayır! Bizde boş durmuyoruz.  Daha farklı bir stratejiyle terörle mücadele üzerine gideceğiz” açıklamaları netleşiyor.   YENİ STRATEJİLER ÜRETİLİYORUZ Türkiye'nin 30 yıllık terörle mücadelesinde yaşanan tecrübeler üzerinden yeni stratejiler oluşturuldu. Bugüne kadar Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tüm terörist yapıların fotoğrafı çekildi. Son dönemde üreyen tehdidin kavramsallaştırılmasıyla, dini yapıların istismarına karşı önlem alınması da dahil İslam dünyasının başına bela olan tüm terör yapılarıyla mücadele çerçevesi çizildi. Oluşturulan yeni strateji kapsamında 5 maddelik bir model şöyle; “Yeni stratejide terör örgütlerine fiziki yapı, lojistik veya ekonomik destek verenler ile sınır ötesi terörle mücadeleye ağırlık verilecek. Sivil toplum içine yuvalanmış unsurlarla mücadele. Halkın içine gizlenmiş, örgüte lojistik ve istihbari destek veren kripto unsurlarla mücadele. Belediyeler ve kamu kurumları içine sızmış unsurlarla mücadele. ”( Yeni Şafak) Teröre, hangi sebeple olursa olsun ekonomik destek verenlerle mücadele. Terör örgütlerine karşı sınır ötesi mücadele…” Yani içerde de dışarda da artık savunma değil, taarruz yapıyoruz. Evet, kötülük kutusu açtılar. Aslında hiç kapanmamıştı bu kutu, küfür üzerini perdelemişti.  Onların bir hesabı varsa Allah’ın da bir hükmü vardır ve hüküm Allah’ındır! Bakarsınız ava giden avlanır. Bizim için kurdukları tuzaklar kendi başlarına geçer. Kalın sağlıcakla.   DÜZELTME 17 Ekim 2016 Pazartesi günü yayınlanan “KÜLTÜRÜMÜZDEN UZAKLAŞIYORUZ” adlı köşe yazımda “Mâtürîdî” yerine sehven “Masturi” yazılmıştır. Tüm okuyucularımdan özür diler, düzeltirim.