Tarih 4 ağustos 2020 “Bu kafayla bu pandemi bitmez” başlıklı makalemde Halkımızın Covid 19 ile mücadelede vurdum duymazlığını dile getirmiştim…
Covid 19 Virüs pandemisi Çin’den tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılmasından sonra bu viral hastalık karşısında bazı ülkeler duyarsız kalmış hatta bazı ülkeler bu virüsün varlığına bile inanmamıştı. Bazı ülkelerin başbakanları bile bu virüs ile mücadele konusunda duyarsızlığını her ortamda göstermişlerdi. Başta ABD, İspanya, Brezilya, Meksika ülkeleri virüsü pek ciddiye almak istememişlerdir. AB ülkelerinden Fransa, İtalya ve İngiltere de aynı benzer sonuçlar görülmüştü. Ama Türkiye devlet olarak ve Sağlık Bakanlığı olarak bu pandemiye karşı ciddi tedbirler almıştır. Halkı bilgilendirme ve bilinçlendirme spotları hazırlamış basın yayın yoluyla halkı bilinçlendirme konusunda büyük duyarlılık göstermişti. Sağlık Bakanlığı hastanelerde acil genelgeyle yoğun üniteleri oluşturmuş, personel, yoğun bakım ünitesi teçhizat, alet ekipman yönünden hızla hazırlıklarını tamamlamıştı. Hatta ülke olarak tam izolasyon tedbiri de alınmıştı ama ticari, tarımsal, endüstri sektörlerinde çarkların döndürülmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşince esnek tedbir aşamasına geçildi. Bu esnekliği millet olarak iyice esnetince virüsün yayılma hızını %100 oranında artırdık…
Sağlık Bakanlığı Covid 19 bilgilendirme sayfasından alınan verilere göre; 4 Ağustos 2020 tarihli Covid 19 test sonucuna göre toplam hasta sayısı 234.934, toplam vefat eden sayısı 5.765, ağır hasta sayısı 583 ve günlük vefat sayısı 18 iken bu sayılar o tarihten günümüze kadar geometrik olarak artmış hatta %100’ün üzerinde artış göstermiştir. 15 Kasım 2020 tarihi itibariyle Covid 19 test sonucuna göre toplam hasta sayısı 407.939 üzerinde, toplam vefat eden sayısı 11.326’i aşmış, ağır hasta sayısı 3.356 üzeri ve günlük vefat sayısı 93 üzerinde olduğu gözlenmiştir. Bu sayıları oranladığımız zaman bu duyarsızlığın, bilinçsizliğin faturasını ne kadar ağır olduğunu anlayabildik mi? Acaba! Bu pandemiden dolayı artan ölüm sayısını durdurmak sizlerin elinde unutmayalım!
Toplum olarak bu virüse karşı illa cezalarla, yaptırımlarla ve yasaklarla mı mücadele edeceksiniz. 4 ağustosda yayınlanan makalemde özetle “Ramazan bayramında hatta devlet tarafından yasakların kaldırılmasıyla halkımızın bu pandemiyle mücadelede pek duyarlı olmadıklarını müşahede ettik. Yani illa yasaklar, kısıtlamalar tekrar mı getirilsin! Yapmayın Allah aşkına! Devlet yöneticileriyle başta sağlık bakanı olmak üzere insanlarımızın bilinçlenmesi için sürekli basın yayın organlarıyla bilgilendirme yapıyor, aman dikkat! maske, mesafe ve temizlik konusunda maksimum düzeyde hassas olalım diyorlar. Devlet olarak alınan bir çok tedbirlerin yanı sıra milletinde tedbirlere uyması gerekir ama nafile! Bu pandemi sürecinde sadece devlet eliyle alınan tedbirlere bağlı değil aynı zamanda millet olarak, fert olarak bizlerinde bu tedbirlere en üst seviyede uymamız gerekir! Devlet bu pandeminin çok ciddi sonuçlar doğuracağını gördüğü için çok sıkı tedbirler almıştı hatırlayın! Evde aylarca garantinaya alınmıştık…Sokağa çıkma yasakları, işyerleri her yer kapatılmıştı! Salgın hastalık dünya çapında 195 ülkeye yayılmıştı. Günde binlerce insan ölüyordu…Dünyada bir çok ülke kendilerini izole etmişlerdi…Çünkü virüsün şakası yoktu, bulaştığı insanları öldürüyordu…Bazı milletler virüs hakkında pek bilgi sahibi olmadığı için Hindular gibi sosyal mesafe konusunda ilginç yöntemler geliştirdiler. Şimdi Türkler bu Hinduların pozisyonuna gelmiş bulunuyorlar. Türkiye’de bazı insanlar Virüs konusunda bilgi sahibi olmadıklarından aynı Hindular gibi devleti radikal yöntemlere zorluyorlar. Hepimiz hatırlıyoruz değil mi? Bu yasaklar kalksın diye plajlarda 1m aralıklarla şenzloglar, plaj şemsiyeleri yerleştirip sosyal mesafeye uyacağız diye söz vermiştiniz! Bakın plajlara iğne atsan yere düşmez! Düğünler bir süreliğine yasaklanmıştı! Yasak kalksın diye ellerine 1m’lik değnekler alıp halay çekeriz dediler, şimdi ne yapıyorsunuz? omuz omuza, el ele halay çekiyorsunuz! Dolmuşçular, Otobüsçüler tek yasak kalksın sosyal mesafeye uyarız %50 dolulukta taşımacılık yaparız demişlerdi şimdi ne yapıyorlar koyun iskif eder gibi 20 kişilik dolmuşa 50 kişi dolduruyorlar…İstanbul’da İstiklal caddesi pandemi döneminden önceki yoğunluğu geçmiş durumda! Bu mu sizin sosyal mesafe anlayışınız? Hele o maskeleri bileklerine, kollarına, çenesine ve kafasına takanlar yok mu? Bunlar zaten virüsü gözle göremedikleri için virüsün varlığına inanmayan tipler! Yetkililer sürekli milletimizi uyarıyor, lütfen düğünlerde, cenazelerde sosyal mesafeye uyalım diyorlar ama nafile kardeşim! Kurban bayramı boyunca caddelerde, çarşılarda, AVM’lerde yan yana tıklım tıklım insanlar. Sırt sırta, kol kola caddelerde, dolmuşlarda bulundunuz bunun acısını 15 gün sonra göreceksiniz! Mesire alanlarında, plajlarda tedbirsiz şekilde tatil yaptığını sananlar aslında ölüme davetiye çıkardınız! Yine vaka sayısı yükselişe geçecek, ölüm oranı artacak… Yapmayın lütfen kendimize, sevdiklerimize hatta neslimize yazık ediyorsunuz! Pandeminin seyrini bu yaz sıcaklarında sıfır düzeyine çekelim ki, eylülde anasınıfı, ilkokul ve milli eğitim okulları, üniversiteler eğitim öğretim dönemine başlayacaklar. Çocuklarımızın istikbali ile oynuyorsunuz yapmayın Allah aşkına! Evet Milli Eğitim ve üniversiteler uzaktan eğitim ile çocuklarımızı mağdur etmemeye çalışıyorlar ama örgün eğitim gibi randımanlı olmadığını milletçe test ettik.” demiştim.
Şuan bu duyarsızlığın faturasını ilkokul, Ortaokul ve lise çağında bulunan çocuklarımız, Üniversite çağında gençlerimiz eksik öğrenmeyle başarı potansiyeli daha düşük bir nesile dönüşerek bedel ödeyecektir. Esnaflarımız can çekişme sürecine girmiştir. 65 Yaş üstü yaşlılarımızı daha mağdur hale soktunuz. Toplum psikolojisine negatif etkiye devam ediyorsunuz, bu duyarsızlığın etkilerini saymakla bitmez…
Lütfen milletçe 30 gün maksimum seviyede izolasyon, maske ve mesafe kuralına uyalım! Bunu başarmak zor olmasa gerek! Milletçe bu garabetten kurtulalım artık!..
Türk halkı bugün bu virüsle mücadelesini kaybetmek üzere. Demek ki her şeyi devletten beklemek her zaman yeterli olmayabiliyor, halkında bu virüsle mücadelede üzerine düşen görevleri var. Bunlar uygulanmadığı zaman sonuç bugün gördüğümüz gibi vahim olabiliyor.
Şimdi devlet cezaiyi yaptırımlarla halkı virüsle mücadele konusunda duyarlı hale getirmeye çalışıyor. Bu iş aynı dökme suyla değirmen daşını çevirmeye benziyor değil mi?
Oysa ne kadar basit bir yöntem, maske, mesafe ve izolasyon bunu yapmak nefessiz kalmaktan, sağlığını kaybetmekten hatta yaşamını kaybetmekten daha mı zor? Ölümü düşündüğünde bu üç tedbiri yapmak o kadarda zor olmasa gerek!