Silifke, Gülnar... Mersin'in iki komşu ilçesi. Burada yaşayanlar tatlı bir rekabetle hemhaldirler. Birbirlerini pek çekemezler. Gülnarlılar Silifkeliler’i, Silifkeliler Gülnarlılar’ı topa tutarlar. Topa tutmak dedimse tatlı bir rekabet var aralarında. Bu rekabeti kastediyorum. Yoksa gül gibi geçinip giderler. Dövüş kavga billmezler.
Aralarındaki çekişme ezelidir. Süregelmiş, süregider…
.
Efendim Silifkeli ile Gülnarlı iki yeni yetme "Sen soylusun, ben boyluyum" derken lafları karşılaşır. Kapışırlar. Silifkeli çalınca altına alır Gülnarlı'yı. Bir taraftan da söylenir:
-Lan senin derini yüzüp davula germezsem adam değalim, diye.
Gülnarlı, can havliyle cebine davranır. Bir jilet parçası çıkarır cebinden:
-Ben de bu deriden davul yaptırıp sana çaldırırsam ne oluyum... Başlar kör jiletle derisini jiletlemeye.
.
Gülnar, yayladır. Silifke sahile yakın. Silifkeliler ehli keyftir. Verimli topraklarında çilektir, fıstıktır yetiştirir. Yer içer, gününü gün ederler. Elbette istisnaları vardır. Ama genellikle böyledir.
Günarlılar çok çalışkandır. Ekmeğini taştan çıkarır Gülnarlılar. Okumuşu çoktur Gülnar'ın. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin. Bir devlet dairesinde mutlaka bir Gülnarlı’ya rastlarsınız. Çok da hemşeri canlısıdırlar. Birbirlerini koruyup kollarlar.
Gülnar pekmezi, Gülnar kuru üzümü ve nohutu çok meşhurdur. Gülnar nohutu suyu görünce yumuşar. Daha sıcak suyla haşir neşir olmamıştır. Ama Gülnar nohutuna suyu gösterin. Sonra isterseniz tuzlayıp yiyin. Pelteye dönmüştür. Hele nohut yahni yapacaksanız koyun harcını, fazla bekletmez sizi. Ağızlara layık nohut yahni hazırdır efendim.
.
Söz buralara gelmişken biz insanoğlunun aya ayak bastığı yıllara gidelim. Rivayet edilir ki Amerikalı Astronot Neil Armstrong ay yüzeyine inmiş. Minik bir adım atmış. O meşhur sözünü etmiş:
-Bu benim için küçük bir adım. İnsanlık için büyük bir adım…
Armstrong kaldırmış başını, az ileri bakmış. O da ne? İlerde birkaç kişi bir şeyler yapıyor. Ellerinde kazmaya, çapaya benzer gereçler var. Küçük adımlarla badi badi yürümüş. Varmış yanlarına. Bu muhteremler de senin benim gibi bir adam. Armstrong şaşırmış. Nasıl şaşırmasın? Aya ilk ayak basanın kendisi olduğunu sanıyordu. Halbuki kendinden evvel gelenler olmuş. Sormuş:
-Kardeş kolay gelsin! Kimsiniz, necisiniz, nerelisiniz?
Selamı almış muhatapları:
-Sağ olasın kardeş. Seni beni Yaradan’ın kuluyuz. Dünyalıyız. Gülnarlı’yız.
Armstrong ne bilsin Gülnar’ı? Hayretler içinde:
-Peki ne yapıyorsunuz burda?
Gülnarlılar gayet ciddi:
-Görmüyor musun kardeşim? Nohut ekiyoruz.
.
İşte böyle dostlarım. Gülnarlılar aya bile nohut ekmeyi akıl etmiştir.
Biz Gülnarlılar’la hısımız. Onları çok severiz. Onlar da bizi sever, sayarlar. Öyle ya, muhabbet dediğin karşı karşıdır.
Gülnarlı ve Silifkeli dostları selamlıyorum.