Sevgili destum İbrahim Gülsu ile yakın tarihimizden yola çıkarak bu gününün olaylarını değerlendirmeye çalıştık. O uzun süre beni dinledi ve sonra şu tespiti yaptı: “ Şark Meselesini iyi bilmeden bugünün olaylarını anlayamayız!Ve ekledi ; “Şark Meselesi”, son iki yüz yıl dünyanın büyük devletlerini meşgul etmiş, “güç dengesi”nin tesisinde en mühim amillerden biri olmuş, entrikalara, kıskançlıklara ve pazarlıklara sebebiyet vermiştir. Evet, bugünün olaylarına doğru teşhis koymak için, dünü bilmek gerekir. Çünkü bugünün olaylarını, dünden gebe kalınmakta. Tarih tekrar tekerrür etmektedir. Çünkü tarih bize doğru anlatılmamış ve bu nedenle de tekerrür etmektedir.   NEDİR ŞARK MESELESİ? Herşey Türklerin  1071 yılında Anadolu’ya girmesi ile  başlıyor, 1600 yılının ikinci yarısına kadar bizim zaferlerimizle sürüyor. Bu durum da batının yarası oluyor!  Sonrasını bilirsiniz ama kısa bir hatırlatma yapalım: “Şark Meselesi, genel olarak, Osmanlı İmparatorluğu nun toprak bütünlüğünün korunması, aynı asrın ikinci yarısında Türklerin Avrupa’daki topraklarının paylaşılması, yirminci yüzyılda da imparatorluğun bütün topraklarının bölüşülmesi manasında kullanıldı. Fakat Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış siyasetinde buhranlı her olay da Avrupalılarca Şark Meselesi başlığı altında incelendi. Bu suretle diplomatlar Şark Meselesi terimi ile bir hal ve istikbal durumunu anlarken Avrupa tarihçileri de aynı terimi geçmiş zamanlardaki Türk-Avrupa münasebetlerini açıklamak için kullandılar. Böylece “Şark Meselesi” bir tarih terimi olarak da mana kazandı. Tarihçiler, Türk-Avrupa münasebetlerinin başlangıcı olarak türlü olaylar kabul ettikleri için Şark Meselesinin başlangıcı da tarihçilerin görüş ve eğitimlerine göre tesbit edilmiş oldu. Nitekim bu başlangıcı, Türk gençlerinin Avrupa’ya yayılmaya başladığı tarihe kadar götürenler bile var. Fakat Şark Meselesine, İslâmlığın doğuşunu. Haçlı seferlerinin başlamasını ve Osmanlı Türklerinin Avrupa’ya ayak basmalarını menşe olarak kabul edenler daha çoktur. Tarih bakımından başlangıcı nereye götürülürse götürülsün, Şark Meselesinin konu halinde ortaya atılması XVIII. yüzyılın ikinci yarısıdır. Bu andan itibaren olay olarak var olan bu “mesele, I815′de isimlendirildikten sonra XIX. yüzyıl boyunca devam ederek XX. yüzyılın ilk yirmi yılı içinde kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihe sahnesinden silininde ortadan kalktı. Başlangıcından ortadan kalkmasına kadâr Şark Meselesi yalnız Avrupa devletleri için vardır. Avrupalıların anlamış oldukları manâda Şark Meselesi Türkler için bir Garp Meselesidir. (Ord.Prof. Enver Ziya Karal, (Osmanlı Tarihi, C.V.sayfa 203-204)   ŞİMDİ DİRİLİŞİMİZ Evet bizim için garp, batılılar için şark meselesi olarak bilinen şey aslında Hilal-Haçlı savaşlarından başkısı değildir. Sonunda bilirsiniz, siyonizm destekli güçlür Osmanlıyı parçadı ve geriye Anadolu’da bir Türk Devleti kalmıştı. Lozan sonrası, Osmanlı Çınarına da batı aşısı yaptılar. Batılılar ise gücü elinde tuttukları için tüm Ortadoğu’yu hatta bütün dünyayı sömürmeye devam ettiler. Şimdi tüm batı dünyası yıkılmış bir Osmanlı çınarından doğacak, Büyük Türkiye’nin gelme ihtimaline karşı direniyor. Onlar için dünya çok güzeldi, tıkır tıkır emperyal emellerini sürdürüyorlardı. Bütün Ortadoğu petrolleri kendilerine akıyor, istedikleri lideri getirip, istediğini götürüyorlardı. Tam yüz yıldır ABD ve AB’a  öte get diyen olmadı. Hesapları dışında bu durumu sorguladı ve bir ses ‘bir dakika’ dedi. Dünya beşten büyük dedi! Bu bölgede benden habersiz istediğinizi yapamazsınız dedi.  İşte mesele bu. Evet mesele bizim dirilişimizi istemiyorlar. Oysa göremedikleri bir şey vardı. Kuruttuk zannettikleri Osmanlı Çınarı yeniden filiz vermişti, işte bu filizleri kırmaya çalışıyorlar mesele bu. Peki çınar tekrar büyür mü? Hep yazıyoruz ya, Allah nurunu tamamlayacaktır. Nasıl mı? Sen sahip çıkarsan. Kalın sağlıcakla.