SAHİPLENMEK GEREK
Pazar Günü Kanal 24’de Piri Reis Haritasının milletimiz için önemli olduğu, aslında bir sembol değeri de bulunduğunu; hatta üzerindeki şekil ve işaretlerin dünya enerji yollarına işaret ettiğini, yanılmıyorsum 1993 yılında sergilenmek üzere ABD’ye giden bu haritanın aslının gelip sorgulandı, dikkatimi çekti sonuna kadar da izledim.
Konu uzun ama programda ki konuşmacılar Piri Reisin meşhur haritasına sahip çıkmak gerektiğini, batılıların Kristof Kolomb’a ait olduğunu iddia ettikleri haritanın da Piri Reis haritasına benzetilerek bir harita ortaya uydurma bir harita çıkarttıklarını, hatta böyle bir kişinin olmadığını iddia ettiler. Biliyorsunuz Kolomb, 1492 tarihinde Atlantik Okyanusu'nu aşarak Kuzey Amerika Kıtasına ayak basan ilk kaşif olduğu bizim kitaplarımızda yer alır…
Program gerçekten yetkililer tarafından incelenmeli, çünkü benim zihnimde bu konuda kendi değerlerimize ve tarihimize yeterince sahip çıkmadığımız yönde bir kanaat oluştu.
Açayım.
Türkler tarih kadar eski bir millet. Değerlerimiz vardır, kültürümüz vardır, millet olarak hassasiyetlerimiz vardır. İşte bu hassasiyet ve değerler bizi ayakta tutmaktadır.
Ancak son yıllarda, bu değerlerden giderek uzaklaşmaya başladık. Adına da batılılaşma dediler. Hoş gösterdiler, gelişmenin kaynağı olduğunu söylediler. Kısmen haklıydılar da, çünkü batılı kimi ülkeler bilim ve araştırmaya önem verdiler. Aslında çalarak bunu yaptılar. Yani bilim hırsızlığı yaptılar. Bize ait olan bir çok bilimsel ve tarili eseri de çaldılar. Sadece Piri Reis haritasını değil, Gaziantep’deki mozaik eserlerin parçaları daha yeni geldi ülkemize! Peki niye çaldılar? El cevap sahiplenemedik. Sahi bu arada bizim kaledeki bozkurt nerede? Taş Mescid üzerindeki kitabe okunmuyor artık, oysa on yıl önce fotoğraflarını ben çekmiştim, yüzde ellisi de okunuyordu…Bakınız Kristof Kolomb’a ait çocuklar için bir çocuk çizgi film gördüm. Ancak Piri Reis ile ilgili bir çizgi film yapıldığına da şahit olmadım.
Oysa, tarihe yön vermiş böyle bilim insanlarını unutmamak ve günümüz neslinin zihnine nakış gibi işlemek gerekmektedir.
Yazar M. Ekmekçioğlu bir yazısında şöyle der: “Şimdi olduğu gibi tarih boyunca da güçsüz ve düşküne yardım etmiş, küçüğümüzü seven, koruyan, büyüğümüzü saygı gösteren, üzüntü ve sevinçte bir arada olmayı başaran bir millet olmuşuzdur.
Ancak ne yazık ki, son yıllarda bizi biz yapan değerlerimizi hayatın içinde göremiyor ve bunun üzüntüsünü yaşıyoruz. Millet olma özelliğimizin en temel taşı olan değerlerimizi yeterince koruyamıyor ve günden güne de kaybetmeye başlıyoruz.
Milli ve manevi değerlerden kayboldukca da yanlışlara düşüyor ve etrafımızdakileri de bu yanlışlığın içine doğru çekiyoruz. Tabi bu durumda, milli ve manevi değerlerine sahip çıkamayan, geçmişini yaşatamayan ve geleceğine umutla bakamayan bir millet oluyoruz…
Artık herkes değerlerine sahip çıkmak adına üzerine düşen bütün görevleri yapmak zorundadır.
Toplum yapımızı sağlamlaştıran değerlere millet olarak sahip çıkılmalı, bizi biz yapan tarihten gelen özellikleri hayata geçirmeliyiz. Sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet ve vicdan kavramlarını başta ailemiz olmak üzere herkese göstermeli ve bu duyguların haya geçirilmesi konusunda ısrarcı olmalıyız. Unutulmamalıdır ki, mutlu aileler, mutlu toplumları oluşturur. Mutlu toplumlar ise topyekûn güçlü bir milleti, güçlü bir devleti meydana getirir.”
Değerli dostlar, zaten üzerimizde büyük oyunlar oynanmış ve şu anda bile bizi bölmek adına onlarca projeyi devreye sokmuş durumdalar. Yedi düvel kapımızda bizi parçalamaya çalışıyorlar.
Diyorum ki şu Suriyelilerin durumundan ibret almak gerek. Bizi biz yapan değerlere sarılmak zorunda değil mecburiyetindeyiz.
Bunun için çocuklarımızı bilinçlendirmek ve şuurlandırmak durumundayız. Hiçbir şey yapamıyorsak, akşamları 10 dakika tarih, kültür, edebiyat ve din dersleri yapalım…
Peki kalın sağlıcakla.