Dert zahiren sıkıntı ve zorluk demektir.  Ancak her işi bir hikmet üzerine olan Hak’kın işlerini bazıları şer olarak adlandırıp kendi gafletini ortaya koyar.

Evet, şerride, hayrıda O’(cc) yaratır. Ancak, Rabbimiz kimseye şer vermez, kul azmadıkça, bunun da böyle bilinmesi gerekiyor.  

Çünkü sonsuz hayır sahibi olan Allah (c.c) kullarına zulüm edici değildir.Bizler kendi nakıslıklarımızla(noksanlığımız) sıkıntıları dert olarak adlandırıp bir üzüntü ve ümitsizlik içerisine düşeriz…

Böyle bir girişi paylaşarak yazıma başlamak istedim. Şimdi de şairler, ozanlar, derdini derman olarak görenler  bu konuda ne demişler bir  bakalım, sonra da yazımızı bağlayalım.

Sanatçı  İzzet Altınmeşe“Dert bir değil elvan elvan. Takatsiz kalmışım yayan. Bir derdime bin dert koyan…” derken.

Saadettin Kaynak ise; “Dertliyim ruhuma hicranımı sardım da yine. İnlerim, şimdi uzaklarda solan gün gibiyim . Gecenin rengini kattım içimin matemine . Sönen ümit ile günden güne ölgün gibiyim..” diyor.

DERTLER İÇİNDE KALANLAR

Pir Sultan Abdal da: “Derdim çoktur hangisine yanayım. Yine tazelendi yürek yarası. Ben bu derde hande derman bulayım. Meğer dost elinden ola çaresi…” der.

Kutsi: “Dertlerimi zincir yaptım birbirine ekliyorum  Geleceksin diye bir gün seni hâlâ bekliyorum…” diyor.

Rahmetli Zeki Müren’de: “Söyleyemem derdimi kimseye. Derman, derman olmasın diye.

İnleyen şu kalbimin sesini. O yar, o yar duymasın diye…” Diyerek, dertlerini içine attığını ifade eder şarkısında.

Tabi bu sözler çok anlamlı, ancak bizim büyüklerimiz dertlere hiç de öyle bakmamışlar. Bakın Yunus Emre ne diyor? “Gelse celalinden cefa. Yahut cemalinden vefa. İkiside cana safa: “Kahrın da hoş, lutfun da hoş…”

NOKTA KOYALIM

Niyazi Mısri dertlere nokta koyarak, şöyle diyor:

Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,

Bürhân  sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş…”

Diyeceğim şu ki, Hakkın bütün tecellileri kullarını kemalata çekmek içindir. Bizler kıt olan anlayışımızla bunu anlayamamaktayız.Ancak arif olanlar bir efendiye bende olan kişiler eğer tam olarak teslim olurlarsa her tecellide hakkı seyir edip hiç bir şeyden mahzun olmazlar. Mevlana, dertsiz kaldığında, Rabbim beni unuttu mu? Diye korkarmış….

Cenab-ı Allah(cc) Kur’an da: “Elâ inne Evliya Allahi Lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenun” (Yunus 62)

Yani: “Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.” Bu ayeti kerimede de görüldüğü gibi onlar her hali ile hakkı tanırlar. Bu yüzden hiçbir şeyi dert olarak adlandırmazlar.”

Batını dert ise Allah (c.c) derdidir. Onun veçhini görmek için aşık dert çeker. Ve derman yine kendisindedir. Çünkü insan bu dünya ya gönderilirken sır ile gelmektedir. O sır hakkın zatıdır.

Kendi iç dünyasına nazar edip orada hakkı gören kullar dertlerine derman bulmuş olurlar…” Arifler ve alimler hadiseye böyle bakıyorlar.

Sonuç olarak Cenabı Allah(cc) Zülcelali vel İkram’dır. Yani önce celalini gösterir, sonra ikramını. Bu şu demektir, dertler karşısında isyan etmeyenler inşallah imtihanı kazanmıştır.  Ne mutlu, dertlerini, derman olarak görenler. Dertli ne ağlayıp, gezersin burda, ağlatırsa Mevlam yine güldürür! Unutma diyerek yazımı bağlıyorum.

Hadi hayırlı Cumalar.