Adamın bir Bediüzzaman’a gelir, şöyle bir soru yöneltir:“ Dalalette(sapkınlıkta) öyle dehsetli bir elem ve bir korku var ki; kâfirin,değil hayattan lezzet alması, hiç yaşamaması lâzım geliyor. Peki bu adamlarhayattan nasıl lezzet alabilirler?
Soruyu bizim gibi avam ağzıyla yöneltelim. Adam içki veuyuşturucu kullanıyor, zina yapıyor, ailesine eziyet ediyor, her gün eğlencepartileri yapıyor, bu adam nasıl mutlu olabiliyor? Aslında bu insanlaryaşantısının sonunu bir bilseler, ezilmeleri ve korkudan ödünün patlamasıgerekir ama gayri meşru hayatlarını bir türlü bırakmıyorlar. Neden?
Öyle ya, bir günöleceğiz, hesaba çekileceğiz, cehennem var o halde nasıl olur da küfür yolundayaşamını sürdürmeye devam ediyorlar? Soru bu:
Üstad cevap veriyor. “Şeytanın acayip bir aldatma tekniğivardır. Yanıltır insanı, yaptığından lezzet aldığını zanneder insanlar. Şöyle ki: “Deniliyor: Deve kuşuna demişler:"Kanatların var, uç!" O da kanatlarını kısıp, "ben deveyim"demiş, uçmamış.
Fakat avcının tuzağına düşmüs. Avcı beni görmesin diyebaşını kuma sokmuş bu defa. Halbuki koca gövdesini dışarıda bırakmış, avcıyahedef etmiş. Sonra ona demişler: "Madem deveyim diyorsun, yük götür!"O zaman kanatlarını açıvermis, "Ben kuşum" demiş, yükün zahmetindenkurtulmuş. Fakat hâmisiz ve yemsiz olarak avcıların hücumuna hedef olmuş.
YA VARSA
Aynen onun gibi; kâfir,Kur'anın semavî ilânatına(kuranın ilanları) karşı, küfr-ü mutlakı(kesin inkarcı) bırakıp meşkuk(şüpheli)bir küfre inmiş.
Ona her vakit bakan,nasıl yaşar? Nasıl lezzet alır?" O adam, Kur'anın umumî vech-i rahmeti(merhametyönü) ve şümullü(kapsamlı) nurundan aldığı bir hisse ile der: Mevt i'dam değil,ihtimal beka (ölümsüzlük)var.
Veyahud deve kuşu gibi başını gaflet kumuna sokar, tâ ki ecelonu görmesin ve kabir ona bakmasın ve zeval-i eşya ona ok atmasın!
Elhasıl: O meşkuk küfür(şüpheli) vasıtasıyla deve kuşugibi mevt ve zevali i'dam manasında gördüğü vakit Kur'an ve semavî kitablarıniman-ı bil'âhirete dair kat'î ihbaratı ona bir ihtimal verir. O kâfir, oihtimale yapışır, o dehşetli elemiüzerine almaz. O vakit ona denilse: "Madem bâki bir âlemegidilecek; o âlemde güzel yaşamak için tekâlif-i diniye(dinin emir veyasakları) meşakkatini çekmek gerektir." Bu sözü üzerine almaz…( Lemalar s.79)
AÇAYIM
Hepimizin aklına bu tip sorular gelir. Mesela şeytanıngücünü de merak etmişsinizdir ki bu işin içinde nefis ve şeytan başroloynarlar.
Üstad bu dersin sonunda, insanların böyle birhayattankurtulması için mutlaka Kur’ana sımsıkı sarılmasını tavsiye eder.
Önceki akşam, dostlar bizi bir ev ziyaretine gittik,orada bu dersi okudular. Bu sırada imanlıbir insan ile inkarcılık yapanların sonunu düşündüm. Biraz tefekkürettiğimde, Allah’ın insanlara verdiğien büyük nimetin iman olduğunu anladım.
Zaten, küfüriçinde yüzen ile imanlı bir hayat yaşayan insanların en büyük farkı da buradangeliyor. Birisi deve kuşu gibi başına kuma sokarak, ölüm sonrası hayatı hesabakatmazken, diğeri Allah korkusu veya aşkı ile helal ve harama dikkat eden bir yaşamsürüyor.
İşte imtihanımız da burada başlayıp, burada bitiyor.
Kimi öğrencilerde böyledir. Bir ay öncesinden sınavyapılacağını, öğretilen konulardan sorular yöneltileceğini söylersiniz. Birkısmı sınava hazırlanır, diğer bir kısmı seni ne sınıfta dinler, ne evde tekraryapar. Sınav günü ise ‘çakar!’
Bilmem anlatabildim mi? Yani, ölüm sonrası hayatahazırlık yapmak gerekiyor.
Hz. Ali’ye birisigelip: “ Ya Ali, sıcak aylarda oruç tutarsın, her sabah uykundan feda edipnamaza gelirsin. Malından zekat dağıtırsın. Ya öldükten sonra dirilmekyoksa?Demiş.
Ali Efendimizde(ra). “ Ya varsa!” diye sorusuna soru ilecevap vermiş…”
Peki kalın sağlıcakla.