Elazığ’da meydana gelen 6,8’lik depremde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum.
Şu anda ülkemizde 70 yıldır tarihte hiç görülmediği kadar inşaat yapılıyor. Köy nüfusunun büyük çoğunluğu kente taşınarak, kent nüfusuna katıldı. Köy-kent nüfus dengesinin değişmesi, alt yapı üst yapı sorunlarının ötesinde bir insan ve insanlık meselesi oluşturdu. Kanaat sahibi ve üreten insan yerine hırslı ve tüketen insan tipini üretti. Kaçınılmaz olarak doğal bir süreç kendisini göstermeye başlamıştı!
Çünkü Kent-köylülük ve onun sonuçları kendi kaosu içerisinde günü kurtarıp yoğunlaşırken bambaşka bir şeyi, yani Tabiatı hesap edemedi. Tabiatın kanunları günlük işleyişin dışında gelişir. Bu yönden, ülke haritasını göz önüne aldığımızda uzmanların ve bilim insanlarının söyleşisine göre Doğu Anadolu fay hattının üzerinde oturduğumuz söyleniyor.
Hititliler bu bölgede 1500 yılında büyük deprem yaşamış. Şehrin adı ise o dönem ”Markasi” olarak geçmektedir. Dönemin şehir merkezi olan Kara Maraş, bölgenin yaşam merkezi olarak tarih kayıtlarında duruyor. O yaşanan depremin ardından yaklaşık 500 yıl boyunca büyük bir deprem olmamış. Germenicia mozaikleri yine o tarihte yaşanan büyük depremde yerle bir olmuş ve 2007 yılında kaçak kazı ile tesadüfen mozaikler ortaya çıkmıştı.
Deprem fayları, tabiatın röntgenini verirler. Elâzığ’da meydana gelen deprem kilometrelerce uzaktan hissedildi. Tabiatın karakteri bize bir irdeleme, akıl diyalektiğini ısrarla sunduğu halde, bizim inadına duygularımızı öne çıkaran süreci yaşıyoruz. Büyük yıkımlarda duyguda çöker.
Deprem gerçeğini göz önüne aldığımızda, Elâzığ’da yaşanan bu deprem ne ilk, nede son deprem bunu unutmamalıyız. Deprem kuşağında yaşadığımızı unutmak bir şey değiştirmiyor. Bu millet ve bu devlet 99 yılında yaşanan depremi gördü.
Elazığ depremi ardından devlet de, millet de, hem özel hem de kamu kurum ve kuruluşlarla olabilecek kadar organize oldular. Birbirleriyle anlaşamayan siyasi parti liderleri hep birlikte hareket etti. Normal günde birlikte olmayan liderler tasada ve kederde birlikte olmaları da son derece sevindirici oldu.
Depremde hem AFAD hem de diğer kurumlar başarılı bir kurtarma örneği verdiler. Kolay değil o büyüklükte depremde enkaz altından insanlarımızı sağ olarak çıkartmaları, belli bir deneyimin eseri…
Sosyal medyada sürecin iyi yönetilmediği haberleri çıktı. Bizim genlerimize kadar işleyen bir eleştiri kültürü var. İyi yapılanı takdir, yapılmayanı eleştiri hakkımız elbette var. Ama çoğu zaman bardağın boş tarafına da bakmak gibi alışkanlığımız da var.
Diğer bir konuda, uzmanlar ve bilim insanları Kahramanmaraş ve Türkoğlu ilçesinde büyük bir deprem beklendiğini söylemekteler. İnşallah bir 500 yıl daha deprem görmeyiz. Deprem olana kadar daha sağlam binaları yaparak insanlarımızı toprak altından kurtarmış oluruz.
Sonuç olarak kentsel dönüşümden hep bahsederiz…
Türkiye’de 15 milyon bina bulunmakta. Bu binaların yarısı kentsel dönüşüme muhtaç. Yani çürük binalar…
Bunları sağlam binalar haline getirmek oldukça zor bir iş.
Örneğin; ilimizde cadde üzerinde bazı binalar yıkılarak altlarına dükkânlar yapıldı. Bunların sayısı oldukça az. Ama esas arka sokaklarda ve eski yerleşim merkezlerinde, altında dükkân yapılma imkânı olmayan çürük binalar var. Onları kentsel dönüşüme tabii tutmak oldukça zor hatta imkânsız gibi gözüküyor.