Düğün pazar günü oğlan evinin kız evine süslü bir koç yada teke göndermesi ile başlardı. Kız evinin düğün yemeğinde kurban edilecek bukurbanlığa “tohumgavut” denirdi. Şunu da belirtmek gerekir ki dünürler arasındagidip gelen armağanları taşıyanlar hep ödüllendirilirdi. Eskiden düğünler hepevlerde kurulurdu. Düğün çalacak denli uygun evi olmayanlar komşu evlerinikullanırlardı. Pazar ve pazartesi günleri düğün evlerinde ailenin çok yakınlarıbulunurdu. Ama Salı günü düğün bütün görkemiyle başlardı. Düğünlerde birdembildek (darbuka) ekibi olur, erkeklerin arasında davul zurna bulunurdu. Enönemlisi bandonun olmasıydı. Maraş Belediyesinin bando ekibi düğün sayısınagöre bölünebildiğince bölünür düğün evlerini bandosuz bırakmazlardı. “Masa üstündepekmez/ Bu pekmez bize yetmez/ Şu Maraş’ın kızları/ Bandosuz gelin gitmez”türküsü belki de bu nedenle yakılmıştı. Salı günü oğlan evinin ileri gelenleritoplu ve yaya olarak kız evine şerbet içmeye bir daha giderlerdi. Kız evindepazar gününden açılmış olan kızın çeyizleri artık toplanır, yolculuk içinhazırlanırdı. Kız evinde gerçekleştirilen bu geceye gıneycesi (kına gecesi)denirdi. Gelinin ve yakınlarının düğün kınası bu gece yakılırdı. Salı akşamıözellikle kız evindeki tören pek coşkulu olurdu. Oğlan evinde ise en büyükcoşku Çarşamba akşamı yaşanırdı. Düğünlerde özellikle kadınlar çılgıncaeğlenirlerdi. Kuşkusuz kimi ailelerin kızları, kadınları pek oyuna kalkmazlarya da çok naz isterlerdi. Müziğin hızlı çalınmasına Maraşlı “yangın aley” derdi.Düğünlerde Maraş türküleri başta olmak üzere yurdun dört bir yanındantürkülerle göbek atılırdı. Maraş türkülerinden sonra en çok Orta ve BatıKaradeniz, sonra Adana ve Konya türkülerinin çalındığını anımsıyorum. Çarşambagünü ilk yapılacak iş “pırtı” getirilmesiydi. Oğlan evinden kamyonla gelen birtopluluk kızın davul zurna eşliğinde çeyizlerini alır, kamyona yükler, yinedavul zurna ve zılgıtlarla yolu biraz da uzatarak kız evine getirirdi. Kız eviöğleden önce armağanları (takıları) konuklardan alırdı. Genelde armağanlar(takılar) bir deftere yazılır, herkesin yaptığının karşılığı o gündentasarlanmaya çalışılırdı. Öğleden sonra en önemli iş gelinin oğlan evinegetirilmesi idi. Bunun için oğlan evinin düğün sahipleri ve yakın dostları,birer ikişer taksi kiralardı. Taksilerin yarısı boş olarak alkış ve çığrıklarlakız evine gider ve gelin alınırdı. Kız ve kızın sağdıcı, kaynanası ile birliktesüslenmiş gelin taksisinin arkasına biner, sürücünün yanına da kayınbabaotururdu. Klaksonlar çalınarak, çığlıklar atılarak, çibidikler çalınarak veyolu uzatarak oğlan evinin yolu tutulurdu. Kuşkusuz gelin aracının yolununkesilmesi gelenekti. Gelin taksisinin önüne çıkanlara da kayınbabanın parasaçması olağandı. Çarşamba akşamı gelin oğlan evine gitmiş, oğlan evindekidüğün coşkusunu birkaç kat artırmış, buna karşılık kız evinde düğün nerdeysebitmiş sayılırdı. Perşembe günü oğlan evinde öğleye değin çalgılı eğlencesürer, öğleden sonra kalabalık dağılmaya başlardı. Artık “velime” hazırlığıbaşlamaktadır. Velime, oğlan evinin Perşembe akşamı verdiği yemeğin adıdır. Ogün akşam namazı sonrası oğlan evinde geniş bir yemek verilir, kadınlar veerkekler ayrı yerlerde yemek yerlerdi. Bu yemeklere erkeklerin katılımı dahaçok olurdu. Öyle ki yakın camiden çıkan cemaat tek tek namaz çıkışı velimeyedavet edilirdi. Bugün de velimeye davet ve katılım çok olmaktadır ama camikapısından kimse çağırılmamaktadır. Velimenin davetsiz konukları da çok olur.Düşkünler yas evlerine olduğu gibi velimeye de katılmayı pek severler. Halkımızda böyle günlerde onları sevindirmekle mutlu olur. Velimeden sonra yatsı namazıhazırlıkları başlardı. Güveyin yakın arkadaşları, oğlan evinin önde gelen ötekierkekleri damatla birlikte camiye giderlerdi. Namaz ve dualardan sonra damat vekoluna girmiş iki arkadaşı, arkasında hoca başta olmak üzere büyükler, en sondaerkek çocuklar dualarla topluca evin kapısına değin gelirlerdi. Bu aradaözellikle 1950’li yıllarda yolların yeterince aydınlanmamış olması nedeniyledamadın önünde yolu aydınlatan bir lüks lambası taşınırdı. Kapının önünde hocayeniden bir dua ederdi. Sonrasında damat hocanın ve babasının elini öperek evegirerdi. O sırada arkadaşlarından bir kısmı damadın sırtına bir yumruk atar yada atmaya çalışırdı. Bunun damadın stresini azaltmak için yapıldığısöylenmişti. Damat eve girdikten sonra kayınbabayı kutlarlar ve herkes evininyolunu tutar. Oğlan evinde beklemekte olan okuyucu zifaf gecesi ilk birleşmeyive kızın bakireliğinin kabul edildiği gibi bilgileri kızın anasına bildirmeklegörevlidir. Gelinin anası okuyucu bu bilgileri getirmeden yatağa giremezdi.Cuma günü oğlan evinde gelinin tüm çeyizleri ile ev süslenirdi. Oğlan evininkonukları onları izler ve bu arada armağanlarını sunarlardı. Gelin geldiği evdeilk olarak o gün konuklara küçük hizmetlerde bulunur ve gelenlerin eliniöperdi. Bu arada yeni gelinlerin küçük çocukların bile elini öptüğünüanımsıyorum. Cuma ve Cumartesi günleri süren bu etkinliklere yalnız hanımlarkatılırdı. Yalnız Cumartesi sabahı oğlanın arkadaşları damadı hamamagötürürler, banyodan çıkarken de başına hamam tası geçirirlerdi. Budelikanlının artık başının eviyle bütünleştiğini anlamına geliyormuş. DamatCuma, Cumartesi ve Pazar günleri gündüzün arkadaşları ile gezer eve ancak akşamgidebilirdi. Pazar günü akşamüzeri gelinle damat birlikte kız evine akşamyemeğine giderler, gece yarısı evlerine dönerlerdi. Böylelikle düğün sona ermişolurdu. Pazartesi günü herkes işine gücüne dönerdi. Bu arada karı kocailişkisini biraz kaba da olsa bölüm bölüm anlatan bir tekerlememizi deaktaralım. Eskiler evliliği dört devreye ayırırlarmış. İlkin can cana sonra yanyana, daha sonra g.t g.te en sonunda git öte…