1960 öncesi Çeltik Palas Oteli ve Safa Otelinindışındageçici konaklama yeri olarak hanlar kullanılırdı. Çeltik Palas Oteli ogünlerde kentin bir ucundaydı ve beton yapıydı. Çok havalı bir oteldi ogünlerde. Safa Oteli ise ahşap güzel bir yapı idi. 1980’li yılların sonunadeğin otel olarak iş gördü. Sonra yıkıp yerine beton bir yapı diktiler.Alışveriş merkezlerine çok yakın olmasına karşın istenilen değeri bulamadı. Oeski cana yakın tüm yapılarda olduğu gibi o güzelim yapı yok oldu gitti. Birkaçtane otel daha vardı az yataklı küçük küçük. Bunlardan başka çok sayıda hanvardı. Taşhan, Tuz Hanı, Katip Hanı, Cumhuriyet Hanı gibi. Bir de sahiplerininadı ile anılan hanlar vardı, Yasin’in Hanı gibi. Hanlarda girişte hayvanlarında alıkonacağı ahırlar vardı. Bu bakımdan hayvanları ile birliktekonaklayacakların yeğleyecekleri bir yerdi. Hanlar otellerden daha ucuzagelirdi. Hanların birçoğunda nalbant da bulunurdu. Bir kısmında demirci, berbergibi dükkanlar da vardı. Daha önce de belirtmiştik. Kurtuluş Bayramınıkutlamamız aylarca sürerdi. O günlerde oteller, hanlar, tanış evleri kırsaldangelenler için yetmez, önemli bir sayıda konuk hamamda gecelerdi.

DON YIKAMAK

Maraşlı genelde haftada bir kez çamaşır yıkardı. Buçoğunlukla çarşamba günü olurdu. Don yıkamak denirdi buna. Temizleyici olarakçamaşır sodası, küllü su ve sabun kullanılırdı. Sonraları çivit de kullanılmayabaşlandı. Ben çividi daha çok duvarların badanalanmasında kireç suyunakarıştırıldığını görünce öğrendim. Duvarları tatlı bir maviyle süslerdi.Çamaşırda ise yıkanan beyaz giysilerin sararmış görüntüsünü beyazlatırdı. Çivitrenkli kumaşların rengine zarar vermeden bu işi yapardı, temizlikte pek deetkili değildi. Çamaşır yıkamada imece olmazdı. Buna karşılık komşulardanyıkamak için gömlek, mendil istemek bir gelenekti. Çamaşır genelde üç suyıkanırdı. Yani bir çamaşır üç kez ayrı sularda yıkanırdı. Çamaşırda en sonçul, kilim, çuval gibi kalın ve kaba dokumalı pırtılar yıkanırdı. Daha doğrusubu kalın dokumalar önceden sabunlu, sodalı, küllü suda bekletilir sora datokaçlanırdı. Durulama da soğuk su altında yine tokaçla yapılırdı. Sıcak suiçin büyük kazanlarda (don kazanlarında) su kaynatılırdı. Don yıkayan kadınlarözel şalvar giyerlerdi. Bunun adı “donyumaklığı” idi. Küllü su için yere gömülmüşküpün içine günler öncesinden kül ve su konur, ara sıra da karıştırılırdı. Çamkülü  genelde beğenilmezdi. En niteliklikül suyu meşe külünden

OĞUZ PAKÖZ

126 elde edilirdi. Meşe külünün durultulmuş suyu ile yıkanangiysiler ilk günlerde hafiften güzel bir koku içerirdi. Kimileri de meşekülünün suyu ile yıkanmış çamaşırların biti, pireyi barındırmadığı söylerdi.Bilindiği gibi sabun ve başka temizleyiciler yağ ile alkali maddelerin bir türbirleşmesinden oluşmaktadır. İşte alkali özelliği yüksek olan kül de güçlü birtemizlik aracı olarak kullanılagelmekte idi. Küllü suyu çok kullanan ya da çokçamaşır yıkayanların ellerinde de bu alkali çözelti (küllü çamaşır suyu)nedeniyle derin yarıklar oluşurdu. Bu yarıklar çam külünde çok çabuk ve çokderin olurdu. Sabunlar da şimdiki gibi çabuk köpüren nitelikli sabunlardeğildi. Nitelikli sabunlar daha çok gelin, damat hamamında o da seyrek olaraktüketilirdi. Bunu saymazsak bir soğuk su sabunu vardı, beyaz renkli, bir dedaha ucuz olan yeşil renkli sıcak su sabunu. Maraş’a ilk deterjan yanılmıyorsam1962’de, ilk şampuan da 1964’te girmiştir. Don yıkama günü genelde Çarşambagünü demiştik. Salı günü ekmek yapmayanlar Salı günü çamaşır yıkayabilirlerdi.