Hayatın her anı aslında güzeldir ancak kıymetini bilmeyiz. Ne zaman ki, bize verilenleri kaybederiz işte o zaman anlarız kıymetini. Örnek verecek olursak, sağlığımızın kıymetini, hasta olduğumuzda anlarız. Yokluğa düştüğümüzde, zenginliğin kıymetini öğreniriz. Ama giden gelmez! Mesela, gençliğin kıymetini ihtiyarlıkta, ömrün kıymetini öldükten sonra anlayamayız, çünkü iş işten geçivermiştir. O halde, en iyisi geçmişden ders alıp, geleceğimizi de planlayarak, anı yaşamaya çalışmalıyız. Yani daha az keşkelerimiz olmalı! Bu günlerde kıyametin alametleri çok konuşuluyor, bir gün dünya tersine dönecek, tövbe kapıları kapanacak, peki o zaman ne diyeceğiz, dönüşte yoktur! Diyorlar. Biraz daha açalım, şu anda bize normal görünen ve kıymetini bilemediğimiz bazı şeyleri tersinden okuyalım isterseniz. Düşünün ki, yediğimiz meyvelerin tadı yok. Uyumak istiyorsunuz, uyuyamıyorsunuz. Soluduğumuz temiz hava kirlenmiş, size rahatsızlık veriyor. Hiç kimsenin çocuğu olmuyor. Sevmek istiyorsunuz, kalp kapanmış… Kimsenin yüzü gülmüyor, güneş doğmuyor bulutların arkasından, yağmur yağmıyor, su yok. Sonrasında  bizim nimet olarak nitelendirdiğimiz şeyler kaybolmuş, bu durumda yaşamın anlamı kalır mı? İşte insanlık oraya doğru gidiyor inanın. Doymayan gözler. Şükürsiz diller. Daha kötüsü kanaatsız gönüller, çoğaldıkça çoğalıyor. Nimete şükür olmayınca da, o hayatı güzel kılan şeyler birbir kayboluyor.   HORMONLU OLDUK Şu anda yediğimiz herşey hormonlu ve kimse de bu işin üzerine gitmiyor. Başta ekmek ve tatlılarda kullanılan mısır şurubu. Daha önceki gün Prof. Saraçoğlu, pamuk yağının Türk toplumunda büyük bir kısırlaşmaya sebep olduğunu açıkladı. Zaten yediklerimizin tadı, tuzu da kalmadı. Öyleyse nereye gidiyoruz?. Bilim adamları haykırıyır; “Çevre kirliliği başta olmak üzere insanlık kendisine armağan edilen dünyayı yaşanılamaz hale getiriyor. Artan sanayileşme, çarpık kentleşme ve hızlı nüfus artışı gibi sorunlar çevre kirliliğinin günden güne artmasına neden olmuştur. Diğer yandan çevreye atılan sanayi atıkları, bacalardan çıkan zehirli gazlar ve çevreye atılan çöpler insan sağlığını olumsuz etkileyerek hastalıklara yol açmaktadır.”   İNSANIN DÜZELMEDİĞİ BİR TOPLUM DÜZELMEZ Çeyrek asırdır yazıyorum, “İnsanın düzelmediği bir toplum düzelmez!” Bunun için eğitim sistemi çok önemli. Bunun için müfredat ve öğretmen önemli. Dostlar doğru bir tanedir. Rabbim Kur’an da ‘Allah’ın ipine sımsıkı sarılın!” buyurmaz mı? Kur’an insanlığa gelmemiş mi? Doğru öğretilen, doğru yaşanan bir dinin mensubu insanlar yaşadıkları topluma ve dünyaya artı değer katarlar. Katmıyorsa, din yaşanmıyor demektir. Yukarda bahsettiğim nimetlerin kıymetini bilen nesiller ihtiyaç var. Sadece kendini düşünen değil, insanlığı düşünen insanlara ihtiyaç var. Evet bu gün Cuma, Rabbim nimetinin şükrünü bilenlerden eylesin. Kalın sağlıcakla.