“Halk arasında düşenin dostu olmaz!” Diye sitem dolu bir söz vardır. Zannederim, gördüğü günden geriye gitmiş, zor yaşam süren bir insan tarafından söylenmiştir…

Bu konuya nereden girdim? Anlatayım.

Önceki gün Saraçhane Çarşısında dostlarla birlikte bir yöresel kahvaltı yapalım ve bu kahvaltıyı da geleneksel hale dönüştürelim istenmiş. Bunu kim istemiş? Gazetesi Bekir Doğan organizasyonunda yapılan bu yemeğe Eğitimci Fatih Erdoğan. Muharrem Erantepli, İbrahim Gülsu, Cevdet Alperen, Zafer Başa, Muhammed Kasap gibi isimler güneş doğmadan sofrada buluşunca, nostaljik bir ortam oldu.

Sohbet koyu tabi ki, gündem belli, herkes maskesini takmış, biraz şaka, biraz ciddi insanlar şu virüsü sorgulamaya başladı.

Dostlar ayrı ayrı konuştular, çok güzel konulara değindiler. Bu sırada Muharrem Erantepli Bey’e belediye hizmetleri hakkında ne düşündüğünü sorduk, yorum yapmadı ancak Fatih Mehmet Erkoç döneminde yönetimde önemli görevler aldığı için, bize uzun uzun geçmiş dönemi anlattı ve kendisinin de dostlarını zor zamanda sahip çıkmak gibi bir huyu olduğu söyleyince işte bu günkü makalemizin konusu ortaya çıkmış oldu.

Dostluk kolay kazanılmıyor ve biz uzun yıllardan beri eğitim cephesinde birlikte çalıştığımız için bu güzel insanlara eğitime katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Evet, dostlar düşse de yükselse de mutlaka birbirlerinin elinden tutmayı bilmeli. Ne demişler, “Dost kara günde belli olur!”

AZMİ BECERİKLİNİN ARDINDAN

Eski Kuyumcular Odası Başkanı Azmi Becerikli, hakkın rahmetine kavuşmuş. Onu kaybetmek gerçekten bizi üzdü. Çünkü hem dede, baba dostumuzdu, hem de bize acizane hoş bir yakınlığı vardı. Hani insanların arkasından cenaze de sorarlar ya: “Merhumu nasıl bilirdiniz!” İnanın bizler iyi bilirdik.

Rahmetli ile bir anımı da burada paylaşmak isterim. Uzun yıllar önce, hac dönüşü kendisine uğradım, mübarek topraklara gitmesi gerektiğini söyledim. Pek yanaşmamıştı. Ama sonradan bir akıl yoksunu bir kişinin neredeyse her gün kapısını çalarak, Hacca gitmesi için zorladığını, bunun içinde hac kaydı yaptırdığını, Allah’ın işene bakın ki, kurada da birinci sırada o yıl kendisinin isminin çıktığını söylemişti. Gitti, dönüştü bütün namazlarını kıldı…

Özetle iyi ve iyilik sever bir insandı, bazı kızlarımızın hafızlık çalışmalarında da yardımcı oldu, Cenab-ı Allah’tan tekrar rahmet diliyorum. Bu vesile ile de bir Fatihi istiyorum.

El Fatihi

DUA İSTİYORUZ

Bu arada geçmiş yıllarda birlikte dergi ve gazete de çıkarttığım Yazar Abdurrahman Akbaba’nın eşi oğluyla birlikte trafik kazası geçirmişti, oğlu Osman’ın iyi olduğunu, ancak kendisinin yoğun bakımda olduğunu duymuştuk. Kardeşim gibi saygı duyduğum Saadet ablamız yoğun bakımdan çıkamadı. Bu arada hanımefendi dün (Çarşamba) zor bir ameliyat geçirecekti, durumu nedir şu anda bilmiyorum. İnşallah şifa bulmuştur.

Sizlerden bu kardeşimiz ve tüm hastalarımız için dua istiyoruz. Çünkü bu kardeşimiz gerçekten kıymetli birisi…

Ya Şafi, şifa senden, acılar içinde Sen’den medet bekleyen tüm hastalara şifa ver diyerek hastaları da unutmayalım istedim.

Peki şu anda Huzur Evinde kalan yaşlılarımız var, Örneğin Yalçın Özalp hocamız. Bu şehre tarihi kaynakları kitaplar haline getirerek büyük hizmetleri oldu. Bu hocamızı da hatırlamadan geçemeyeceğim.

Yetimler, yoksullar, düşkünler, hastalar, borçlular bunlar unutulmamalı, bu insanlığımız bir gereğidir diyor.

Hepinize selam ve sevgilerimi iletiyorum.

Kalın sağlıcakla.