Kritik kelimesi özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama olarak sözlüklerde yer alır. Bu bağlamda kritik düşünmeye bir tanımlama yapacak olsak: “Eleştirel düşünme akıl yürütme, analiz ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerden oluşan bir düşünme biçimi denilebilir.
Peki, analitik düşünme nedir? Onu da sözlüklere baktım şöyle diyor: “Bir problemi veya konuyu tümden gelim yöntemi ile alt konulara ayırıp, her bilgiyi ayrıca değerlendirebilme yeteneğidir. Konuların küçük parçalara ayrılıp bilginin sorgulanmasındaki amaç, parçalardan yola çıkıp bütünü çözümlemek/geliştirmektir. Analitik düşünme yeteneği olan kişiler, karmaşık yapılar karşısında pratik çözümler üretebilirler.
Bu tip çocuklar da genelde, üstün zekalıdırlar. Öyle ki, bir problemi farklı metotlar kullanarak, çözerler. Tamamen de Allah vergisidir…
Yalnız burada çok önemli bir konuyu da vurgulamadan edemeyeceğim. Zeki olmak, analitik düşünmek bir farklılıktır ancak, gayretli çocuklar da en az bu yavrularımız kadar başarıya yakalarlar. Çünkü insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Bunu da unutmamak gerekiyor…
Sınıfta bu tip öğrencileri, öğretmen arkadaşlarımız kısa bir sürede tanırlar, özel eğitim isterler ve bu çocuklar ülkenin geleceği açısından çok ama çok önemlidir. Bu nedenle de devlet bu yavrularımızla yakından ilgilenmesi gerekiyor.
Öğretmen arkadaşlarımız bu tip çocuklara matematik problemleri çözmek durumundadırlar, böylece analitik düşünme ve kavrama yeteneğimizi geliştirir.
ANALİTİK DÜŞÜNME BECERİSİ KİŞİYE NE KAZANDIRIR?
Aslında analitik düşünce üstünlüğü olan yavrularımız doğumdan başlayarak ele alacaktım. Çünkü konunun annenin beslenmesinden tutunda, helal süt emmesine varana kadar uzayan unsurları var. En temele inersek, ailenin genetik yapısına varana kadar varır. Bu nedenle çocuklarımızı yakından tanımak ve onların ilgi, istidat ve baskın zekâ guruplarına göre eğitim vermemiz gerekiyor. Bunun için annelere ve babalara da önemeli görevler düşüyor. Peki bu çocukları nasıl tanırız? “Analitik düşünme becerisi gelişmiş kişiler sorgulayıcıdır ve araştırmaya yatkındır. Toplumsal olarak doğruluğu kabul görmüş (belki de yanlış olan) bilgileri dahi sorgulamaktan çekinmezler. Bu sayede doğrunun yer, zaman, duruma göre değişkenlik gösterebileceğini görürler ve içinde bulundukları şartlara göre en doğru kararları verirler. Kabullendikleri doğruları da bir yaşam biçimi haline getirirler. Bir öğrencimden örnek vereyim. Sınıfa Allah’ın varlığını anlatıyordum, sordu, sordu sordu. Bütün sorularında onu ikna ettim. Sonrasında, bütün ahlakı değerleri araştırdı, nedenleri ile birlikte ve değerlerimizi bir yaşam biçimi haline getirdi. Yani sorgulamak deyip geçmeyin, sorgulayan, soran çocuğa tepki vermemek gerekiyor.
KARŞIT OLMAK AYRI BİR ŞEY
Uzmanlar diyor ki bu konuda: “Analitik düşünme becerisi, hayatımızda karşılaştığımız problemlere karşı sağlıklı çözümler geliştirmemize de olanak verir. Problemin çıkış noktası, sebepleri, doğurduğu sonuçlar, çözüm önerileri, çözüm yolları, arzulanan sonuçlar gibi probleme dair alt başlıklar tek tek değerlendirildiğinde problemin ortadan kaldırılma olasılığı artar. Analitik düşünme becerisine sahip olmak, özellikle iş ilanlarında sık sık kendini gösteren bir maddedir. Tıpkı sosyal yaşantımızda olduğu gibi iş hayatımız da eleştirel ve çözüm odaklı düşünmeyi gerektirir.
Konu uzun ancak, öylesine uzun giriş yapayın istedim. Gelelim esas konumuzu, şu an virüslü günlerden geçiyoruz. Öyle şeyler gördük ki, insanlar düşünce özürlü hareket edebiliyor, düşünmeden konuşuyor, aşırı tepkiler veriliyor….
Öyle ki, Diyanet İşleri Başkanımız burada bahsetmekten utandığım bir konuda Allah’ın(CC) kelamını tekrar ediyor. Uyarılar yapıyor, düşünce özürlüler bu açıklamayı analitik veya kritik düşünceden yoksun cevaplama yapıyor.
Be utanmaz insan, bir yanlışın, hatanın, günahın her ne ise yanında yer aldığını sen bilmiyor musun? Bilmiyorsan nasıl hukukçu oldun? Diye sormazlar mı ‘adama’