İsmail Hakkı Bursevi Hz. buyurmuşlardır ki:”Rahmaniyet herkese adil olmayı sağlar ve bu vahdet ilkesine dayanır. Vahdet’e tutunmuş hükümdarlar tam adildirler. Yüce kitabımız Kur’an‘ın başında yazar. “Elhamdülillahi Rabbil Âlemin” Orası Rahmaniyyet makamı, Ehadiyyet mertebesidir.”İşte bu sebepten Sultan tebaasına adil davranmak zorundadır. Bu âlem Celal- Cemal âlemidir. Çatışma dünyası. Burada, zıtlıklar âleminde Cemali hâkim kılmak için adil olmak gerekmektedir. Hükümdar, adaleti ve barışı sağlayan kimsedir. Bu ise çok zor bir meseledir. Hak dostları, Camiu’l Esmaullah olduklarından, rahmaniyyet makamındadırlar. Onlardan beslenen sultanlar da öyle olurlar. Bizim Anadolu’ya girmeye başladığımız süreçte, yöneticilerin Harakânî gibi bir Sûfîyi tanımaları onun sohbetinde bulunmaları bu aziz millet için ve tabiî ki kendiler için yüce bir nasip olmuştur. Harakânî Hz. nin ve Çağrı Beyin tanışması ve Anadolu keşif harekâtına başlamalarını anlatmadan önce Çağrı Bey’i tanıyalım.   ÇAĞRI BEY Bu büyük Selçuklu devletinin kurulma süreci ailenin atası olan Selçuk’un 961 yılında bağlı bulunduğu Oğuz Yabgu’nun idaresinden ayrılarak Cend’e gelmesi ve bağımsız bir beylik kurmasıyla başlar.990 yılı civarında dünyaya gelen ve 1059 tarihinde vefatına kadar, Selçuklu topluluklarına liderlik eden Çağrı Bey, Mikail B. Selçuk’un oğludur. Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte İbnü’l Esir onun Ağustos-Eylül 1059 veya Mart-Nisan 1060 tarihinde yaklaşık 70 yaşında vefat ettiğini anlatmaktadır. Bu sayede onun 990 civarında dünyaya geldiğini tahmin ediyoruz. Gerçek adı Davud olup Çağrı ise onun unvanıdır. Çağrı ise Kutad Gu Bilig’de Türk geleneğindeki efsanevi bir kuşa verilen addır. Selçuk Bey’in vefatından sonra Selçuklu topluluğunun başına onun büyük oğlu Arslan Yabgu geçmiş ve Selçuklu topluluğu Mâverâünnehir’de ki Nûr kasabasına yerleşmişlerdir. Çağrı ve kardeşi Tuğrul Beyler babalarını kaybettikleri için dedeleri Selçuk’un şefkat ve himayesiyle yetişmişlerdir. Dedelerinin vefatından sonra ise daha önce babalarına bağlı olan Türkmen gruplarıyla birlikte ailenin başına geçen Arslan Yabgu’dan bağımsız bir şekilde yaşamaya devam etmişlerdir. Bu fiziki ayrılık zamanla daha da belirginleşmiş ve sonunda Arslan Yabgu’ya bağlı olan Türkmenler’e Yabgulular, Tuğrul ve Çağrı Beyler’e bağlı olanlara Selçuklular ve Selçuk’un diğer oğlu Yusuf Yınal’a bağlı olanlara da Yınallılar adı verilmiştir. Selçuk Bey 1007 tarihinde vefat etti. Çağrı ve Tuğrul Beyler de muhtemelen kuzeyden gelebilecek tehlikelerden korunmak düşüncesiyle Nûr Kasabası civarına gelmişlerdir. Karahanlılar ve Gazneliler’in Sâmânî Devletine son vermesi bölgedeki taşların yerinden oynamasını sağlamıştı. Çağrı ve Tuğrul Bey ise emin ve selamet içinde olmak için Karahanlı Hükümdarının hizmetine girmişlerdi. Lakin Karahanlı Hükümdarı sözünde durmamış, iki kardeşi de esir edip öldürmek isteyince Çağrı Bey’in operasyonu ile 130 Karahanlı komutanı esir edilmiş ve tehlikeden bu sayede kurtulmuşlardır.   NÛR-I BUHARADAN GELEN SELÇUKLU İki kardeş daha sonra kendi idareleri altında bulunan Türkmenler ile birlikte Mâverâünnehir bölgesine gitme kararı aldılar. Ancak buradaki şartlar da yeni bir başlangıç için pek uygun değildi. Buhara’da da kalamazlardı. Zira Karahanlı Hanedanı’ndan Ali Teğin Buhara’yı ele geçirmişti. Ayrıca burada bağımsız bir devlet kurarken Arslan Yabgu ile de ittifak kurmuştu. Sonuç olarak bu iki yiğit ve cengâver kardeş kendilerine yeni yurt aramak zorundaydı. Çağrı Bey Ebu’l Hasan Harakânî Hz.ni duymuştu. Ona bir mektup göndererek durumlarını arz etti ve böylece Selçuklu efsanesi başlamış oldu. Bundan sonra Çağrı Bey meşhur Anadolu seferine başlamış Tuğrul Bey’de savunulması kolay olduğu için Çöllere çekilmeyi uygun bulmuştu. Tuğrul Bey ve Çağrı Bey ve onların ordusu için Hazret:”Bunlar buraya geldiklerinde, biz Allah(CC) için gazaya çıkanlardanız. Yiyecek bir şeyimiz de yok, bize biraz urba, un göndersinler de katık yapıp yiyelim diye haber gönderdiler. Biz onlara yardımcı olduk ve buraya geldiklerinde yastıkları atlarının eğeri, yorganları da atlarının çullarıydı. Allah (CC) için gazaya çıkmışlardı. Bunların dertleri Dünya Sultanlığı değildi. Böyle olunca birisine Irak mülkünü, Birisine de Horasan mülkünü bağışladık” buyurmuştur. Çünkü Allah(CC) kâmilin eline tasarruf vermiştir. Kâmilin de duasını derhâl kabul eder. Arifin “ol” demesi ile Allah(CC) “ol” demesi farklıdır. Hakkın “ol” buyurması daimidir. Arifin “ol” buyurması geçicidir. Ve o dönemde manevi Padişahlık Harakânî Hz.nin elinde olduğu için Allah’ın izniyle Tuğrul ve Çağrı Beyler’e “Melik” unvanı lütfedilmiş ve Çağrı Bey Anadolu’ya yönlendirilmiştir. Tahmini olarak tarih 1018–1023 yılları arasında diye düşünülmektedir. Bu süreç oldukça sıkıntılı bir süreçtir. Aziz okurlarım lütfen düşünsünler neler olmuş, neler bitmiş de yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyulmuş. Anadolu’da sıkıntılar var. Orta Asya’da sorunlar var. Ama bu arada mutasavvıflar dervişler ise Allah(CC) için görevlerini sürdürüyorlar. Bunların yönlendirmesini de Âlemin kutbu ve manevi Padişahı Harakânî Hz. yapıyor. Hazret bir taraftan âlimleri ve Sûfîleri diğer taraftan da devlet ricalini yönlendiriyor. Böylelikle Anadolu’nun kapıları açılmıştır. (DEVAM EDECEK)