Edep, hayâ, namus, iffet gibi kavramlar her insan için,her devirde geçerli olmuştur. Ancak, son yüzyılda, batıdan başlayankokuşmuşluk, bu manada tüm insanlığı olumsuz etkilemektedir.

Aslında her devirde, edepli insanlar olmuş. Öyle ki enolanları ise Rabbimiz Peygamber olarak görevlendirmiştir.

Efendimiz (sav)'in bir lakabı da "Habib-i Edib' dir. Çok edepli ve çok sevgilidemektir.  İnsanlara karşı saygısısevgisi olmayan, yüreğinde Allah muhabbeti taşımayan bir insanda yukardabahsettiğim kavramları bulamazsınız. Edep, insanın dini ölçülere uygun güzel söz, hareket ve davranışlarındanibarettir.

Edepli herinsan, kendi devrinin en çok sevileni olmuş, saygı ve güven duyulmuş. Onlara malve namus güvenilmiştir.

Kasım ayında Milli Eğitim Müdürlüğümüz, ayın konusuolarak Namus, iffet, edep gibi toplumun önemsediği bu konuları okullarımızdayeniden gündeme getirdi.  Giderekkaybettiğimiz bu değerleri yeniden yavrularımızın gündemine getiren bu veprojeyi hazırlayanlara teşekkür etmek gerek. 

Cenabı Allah şöyle buyurur:   “Bunlar… Allah’ınkoyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Müminlere müjdele…”(9/Tevbe, 112)

“Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygıgöstermeyen bizden değildir.” (Tirmizi, “Birr”, 15) der.

 

EDEP İLE BİREY DEĞER KAZANIR

Altın değerli olduğu için, saklarız en sağlam yerlerde.Tıpkı bunun gibi, en değer verdiğimiz namusumuzu koruruz. Kıskanırızeşlerimizi, kızlarımızı, analarımızı bu nedenle.

“Manevî değerlerden olan edep ve hayâ, toplumu bir aradatutan vazgeçilmez zenginlik kaynaklarımızdandır.

Edep ile birey ve toplum kimlik kazanır. Kalp ve ruhbeslenir. Bu sebeple dinimizin sağlamış olduğu zeminde büyüyüp serpilen kültürve medeniyetimizin farkında olmamız gerekir.  Bir toplumun var olmasının yolu edeb ve hayagibi manevî değerlerimizin korunmasından ve devamlılığının sağlanmasından geçer.Yani her edepli insan aynı zamandaahlaklıdır…

Ahlâk insanın huylarını, davranışlarını ve yaşayıştarzını toplumun alışkanlık, töre ve adetlerini kapsayan bir anlam içerir.Yaradılış manasındaki hûlk kelimesinden geldiğinden fıtrat ile de yakınalâkadarlığı bulunur. Ahlâkın Kur’an, nübüvvet, kainat ve vicdan olmak üzeredört kaynağı vardır. Ahlâk sadece iyi huy ve davranışları içermez. Çünkü iyi vekötü huylaraın tümüne ahlâk denir. İyi olan ahlâka ‘ahlâk-ı hamide, ahlâk-ıhasene’ kötü olanlarına da ‘ahlâk-ı zemime, ahlâk-ı seyyie’ gibi adlarverilmiştir. Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi kötü ahlâk için ‘ahlâk-ı rezile’tabirini de kullanmıştır.  

 

GÜNÜMÜZ NESLİNE

“Çağdaşlık, sözde medeniyet”  insanları güya hürriyet adı altındaahlâksızlaştırmaktadır.  Aynı medeniyetgençleri anarşi ve bozgunculuğa yönlendirmektedir. Oysa, bir şey fıtratına nekadar uygun vaziyet takınırsa o nispette güzelleşmekte, güzelliğiparlamaktadır. 

 Risale-i Nur’da bununla ilgili“Mimsiz medeniyet diye tanımlanan budurum, sosyal hayatımızı olumsuz etkilemiş, sokaklarımız plaj gibi olmuştur.

Edeb kişinin süsü, ziynetidir. Edebe sahip olan insanıntoplum içindeki albenisi yüksek olur. Yani ferdin kabul edilirliği artar. ÖmerNasuhi Bilmen “Edebten mahrum bir insan, bir cemiyet için muzır mikroptan dahatehlikeli mahluktur.”der.  

Yazılacak şey çok da, insan burada yazamıyor, tabi bizimyazmaya utandığımız fiili durumları, kimi insanlar yaparken bile utanmıyor.

Ne diyelim, belki de kıyametin alametleri diyerek, konuyufazla da uzatmamak gerekiyor. Bu duygularla, sağlıcakla kalın.

Bir de şunu yazayım, herkes kendi ailesinden sorumludur.Dikkat etmek gerek. Büyükler ne demiş: “Edebbir tâc imiş nûr-i Hüda’dan,

Giy o tacı, eminol her beladan

Kalın sağlıcakla.