Cenabı Allah insana verilen en büyük nimetin Kuran ve Risalet emanetleri olduğunu bildirir; nitekim Efendimiz(sav) ; “Sizlere iki emanet bırakıyorum, bunlar Kuran ve Sünnetimdir der.

Bu iki nimete paralel olarak iman ve sağlık nimetleri ön plana çıkar ve Rabbim döne döne bizlere; “Allah’ın ipine sım sıkı sarılmamızı!” tavsiyeden öte emir verir. Biliyorsunuz bu ayet indirildiğinde Efendimiz(sav) saçlarının ağardığını belirtir…

Bu perspektif dahilinde insanlar uygulamalarına ya da ihlasları ölçüsünde üç gurubu ayrılır, münafıklar, kafirler ve Müslümanlar. Müslüman helal dairede yaşar, bu yaşamını sürdürürken de helal ve haramlara dikkat eder. Alacağı kararlarda önce kalbine ve aklına danışır; bunu yaparken aklı kalbine (vicdanına)tasdikinden sonra harekete geçer, yaptığı her işi de Rabbi için yapar.  Kafir tam inkarcıdır, münafık ise biliyorsunuz inanmadığı halde inanmış gibi görünendir.

Tabi yeryüzünde insanlar dışında başka canlılar da vardır. Yani melekler ve cinlerden bahsediyorum. Dolayısı ile yaratılmışlar sınav bakımından bölüklere ayrılmıştır. İnsanların hepsi dış görünüşlü bakımından ayrı görünse de iç dünyaları bakımından farklılık gösterir. Bunların bir kısmı inancımıza göre melekler hatta meleklerden üstündür. Bir kısmı hayvanlardan daha aşağıdadırlar. Mevlâna bu tipleri eşeklere benzetir. Hatta akrebe benzettiği de olmuştur. Bu tipler için: “Eğri giderler, geceleri görmez, çirkindir, zehirlidir, işi gücü, temiz bedenleri dalamak, sokmaktır. Böylelerinin başını ezin, huyu hep budur, ahlakı hep budur!” Tanımlaması yapar. Bu tiplere ilim öğretmek de yanlış olduğunu söyleyerek: “Kötü yaradılışlı kişiye ilim ve fen öğretmek, yol kesen eşkıyanın eline kılıç vermeye benzer! Hatta, mal, mevki ve hüküm, kötü yaradılışlı kişilerin elinde fitnedir!” değerlendirmesi yaparak, ilim ehlinin mutlak güzel ahlak sahibi olması gerektiğini söyler. (Mesnevi. S.87)

Firavun ve veziri Haman’ı da bizlere bu tiplere örnek olarak gösterir, bunların şehvet, makam, mevki, hırslı insanlar olduğunu vurgular.

TOPARLAYAYIM

Mevlana, bu hadislerden yola çıkarak Ulu Allah, halkı 3 çeşit yarattığını belirterek, onları şöyle sıralar. 1. Gurup melek gibi olanlar, yaratılışlarında hırs ve heva yoktur, sürekli secde halindedirler, onlar Allah aşkıyla dirilmişlerdir.

2. Gurup veya bölük, bilgisizdir, hayvan gibi otlamakla semirirler, onlar ahırdan, ottan başka bir şey görmez, kötülükte yarışırlar, yücelik ve iyilik de bilmezler.

3. Gurup ademoğullarıdır. Yaratılıştan bir kısmı melektir diğer bir kısmı eşektir!”(Mesnevi 4. Cilt s. 91)

Bu üç gurubun içinde cinler, melekler ve insanlar yer aldığını fark etmişsinizdir. Hatta eşek gibi insanlar olduğunun da altını çizmek gerek. Peki böyle insanlar var mı? Yaşadığımız hadiselere baktığınızda çokça gördüğümüz bu tiplere şu ormanlarımızı bilerek yakanları koymaz mısınız?

Demek oluyor ki, bazı insanlar kendilerine verilen kalp, akıl nimetinden yeterince yararlanmıyor, onlar güzel ahlaktan uzak, bütün canlılara zarar verecek tipler oluyorlar.

Peki bu insanlar fıtrat üzerine yaratıldığına göre, sonradan nasıl canavarlaşıyor, yani nasıl oluyor da ülkesinin ormanlarını yakabiliyor.

Ülkesine ihanet ediyor?

Din kardeşini arkadan vuruyor?

Kur’an buna da cevap veriyor ve aileyi işaret ediyor.

Tabi son dönemde aile kavramı genişledi, mesele sosyal medya da aileden oldu.

Eskiden annelerimiz ve babalarımız bizi kaşlarına çatarak,  gözleri ile eğitildi. Şimdi anne ve babanın yerini televizyon ve sosyal medya aldı.

Peki ne yapmamız gerekiyor?

Yukarda ifade ettiğim gibi Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini bilip, O’nun(cc) ipine sım sıkı sarılmamızdan başka çare yoktur.

Hak gelmiş, batıl aslında zail olmuştur. Ancak hakkı hakim kılmak yerine, batılın peşinde koşuyorsak, suçlu biziz diye düşünüyorum.

Elbette devletin de bu konuda sorumlulukları vardır, Onlarda inşallah bu gerçeği bir gün görüp, gerekli çalışmaları yaparlar…

Kalın sağlıcakla.