Bu günlerde TBMM gündeminde anayasa değişikliği var. Yeni bir hükümet geçeceğiz. Daha doğrusu hükümetin başı değişecek. Başbakanlık kalkacak yerine cumhurbaşkanlığı gelecek. İki partinin üzerinde anlaştığı anayasa teklifi tüm engellemelere rağmen mecliste geçmekte. Görünen o ki, halka referandumla sorulacak. Halk kabul ederse yeni sitem hayata geçecek. Zaten biz bu siteme hiçte yabancı değiliz. Birbirimizi kandırmayalım. Bir parti çoğunluğu ele almış ise o partinin başkanı her zaman o partiyi yönetir. Hele de güçlü genel başkanlar. Her zaman dediğim bir söz vardır. Bir şeyin yasada olması ayrı bir şey, uygulaması ayrı bir şey. Şimdi partili cumhur başkanı olmaz diyerek karşı çıkılmakta. Bir siyasi düşünün. Ömrünü bir partiye adamış ve genel başkanı olmuş, hükümet kurmuş. Bunun tarafsız olmasını nasıl bekleyeceksin. Hele bu cumhurbaşkanı halkın oyuyla da seçilmiş ise. Siyasi partiler içinde yetişmiş kişiler hiçte tarafsız olmaz. Öyle gözükürler ama bir müddet sonra görünür ki parti tüzüklerinde ve projelerinde ne varsa o yapılır. Bu tüm partiler için böyledir. Yok böyle olmaz diyenler fazla uzağa gitmesinler. Dönüp 1980’den sonrasına bir baksınlar. Ne dediğimi orada görecekler. Çoklu parti dönemine geçtikten sonra ve öncesinde dahi partiler her zaman genel başkanlarının ağzına bakmışlardır. En demokrat partide dahi bu böyledir. Genel başkan ne derse o olur. Sırf bir kişiye muhalefet yapmak için muhalefet yapılmaz. Yargı, bağımsızlığını yitirecek. Nasıl yitirecek. Cumhurbaşkanı atayacakta ondan. Peki, meclise cumhurbaşkanı atama yetkisi verse ne olur. Varsayalım meclis atadı. Bu sefer yargı bağımsız olmuş olur mu. Siyasi partilerin atadığı yargıya bağımsız mı diyeceğiz bu sefer. Hangi yasayı getirirseniz getirin önce siyasilere siyaset ahlakını, sonra yargıçlara yargıç ahlakını öğretmeden ve vicdanlara yerleştirmeden hiçbir kanun etkin olmaz. Yargıçlar hukuk ahlakını almışlarsa düşünceleri değil anayasa ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalıp hükümlerini ve içtihatlarını bu cihette verirlerse korkmaya gerek yok. Yargı ahlakını bir kenara atmış hukukun üstünlüğü ilkesinden ayrılıp dünya saltanatı veya ideolojisi, dini ve felsefi görüşünü kanunların üstünde görüp buna göre hüküm veriyorsa hele de gücü ele geçirmişse hiçbir kanun maddesini kendisine uygulatmaz. Konuşulduğu üzere yargıçları halk seçerse ne olur. Güçler çatışması olur. Bu bizim Türk Milleti için uygun bir sitem değildir. Peki yargı kendi içinde seçerse ne olur. Erkler çatışması olur. Bu da çok başlılığa neden olur. Demokrasilere uygun düşse de demokrasiyi sindirememiş milletler içinde tehlike olur. AK Parti ve MHP bu yasalar konusunda titiz çalışmalar yapmış olmalıdır. Eğer varsa kanunlardaki boşlukları gidermeleri lazımdır. Buna rağmen benimde aklıma takılan ilerde meclisi çıkmaza sokacak yasalar yorumlana bilir. Şuan yasaların tamamı çıkmadığından dolayı bu konuların yasaların tamamı çıktıktan sonra tartışılmasından yanayım. Bizim görüşümüz hükümet ayrı bir yerde meclis ayrı bir yerde olmamalı. En azından haftanın belli günleri hükümet TBMM’de bulunmalı. Görüşlerini meclise anlatmalı ve gurupları dinlemeli. Bunlarında birbirlerinden ayrılması demek yeni bir siyasi anlayışın gelmesi demektir. Hele de CHP’lilerin yapmış olduğu siyasetleri sil baştan düzenlemesi demektir. Nasıl ne şekilde muhalefet edecekler kendilerine yeni bir sitem uygulamaları lazım. Zaten mesele burada çıkıyor. Genel başkanlar kendilerine kimi muhatap alacaklar. Partinin genel başkanı aynı zaman da cumhurbaşkanı olmuş olacağından ve aynı zamanda hükümetin başkanı olacağından muhatap olacak meclis içinden meclis içinde kimse kalmıyor, gurup başkanları haricinde. Tabi ki yasalar bu haliyle çıkarsa bu olacak. Yine CHP’liler hiç korkmasın kendilerinin anladığı ve anlattıkları şekilde bir rejim değişikliği olmuyor. Eğer öyle olsaydı her Türk vatandaşı gibi bizde karşı çıkardık. Bu şekilde muhalefetin ne kendilerine nede bu millete faydası olmaz. Bizim tüm vekillere çağrımız şudur. Mecliste Türk halkının menfaati ve birlik beraberliğine uygun yasalar ve teklifler versinler. Belli bir zümrenin mutluluğu için değil. Sayın Devlet Bahçeli Beyin dediği gibi, var olan durumu yasal zemine çekmek. Asıl elzem olanda budur. Diyorum ya sırf parti içi muhalefet yapacağım diye hakikati görmemezlikten gelemezsiniz. Artık millete sormaktan korkmayın. Şunu iyi anlayın. Türk halkına rağmen ben yaptım oldu diyemezsiniz. Bilin ki yanlış hesap sandıktan geri döner. Çok siyasi gördük, ben yaptım oldu diyen. Şimdi onları hatırlayan var mı. Tabi ki fertler ayrı ayrı görüşten veya inançtan olabilir. Bu gayet doğaldır. Ki doğal olan bir şey daha vardır ki kimisi bu çıkacak kanunların yanında kimisi de karşısında olacaktır. Yanında ve karşısında olanlara tavsiyem bir birlerini dinleyerek konuşa konuşa anlaşsınlar. Kaba kuvvet, vurma, kırma hele ısırma hiç olmasın. Sözler üstün gelsin. Kardeşlik üstün gelsin. Birlik beraberlik üstün gelsin. Şimdiden, çıkacak sonuç ne olursa olsun Türk Milletinin hayrına olsun…