Allah (cc), Âdem’i yarattı ve Âdem’in nesline insan dedi. İnsana ruh ve akıl verdi. Bu akılla beraber mükellefiyetler, mükellefiyetlerle beraber nefis verdi. Nefse de benlik verdi. Bunların yanı sıra kendini olgunlaştırma ve mükemmelleşme yolunda sabırla hareket etmeyi ikram etti. Acılar çeksek de fitneler dört biryanımızı kuşatmış olsa da biz buyuz. Biz insanız. Acılarımızı, sevinçlerimizi biz bize yaşarız ve yaşatırız. Durumumuz bu işte. Anı yaşayan bir topluluğuz. Ne kadar istikbali anlatsak da yazsak da millet olarak umurumuzda değil. Bu araştırılması gereken bir konu. Neden acaba böyleyiz? Neden millet olarak tedbirler almamaktayız? Anı yaşar, anı kurtarırız. Acayip bir durum işte. Ya millet olarak çok sağlam bir imanımız var. Bu iman her defasın da bizi her felaketten çıkartıp kurtarıyor, bizi birbirimize daha da kenetliyor. Bu, şayet imandan geliyorsa Allah’ın muhteşem bir ikramıdır bu millete. Diğeri ise aziz milletin psikolojisi allak bullak olmuş bir durumdadır. Öyle bir durum ki sorgulamayı dahi bırakmış üç kuruşa geçim sağlarken bile. Bu hal dahi her ferdi kuşatmış olur ki; bu da vahim bir durumdur. Böyle bir durumda bu milletin ne yapacağı önceden kestirilemez. Her an her şeyi yapa bilir. Belki de bu, insan olmamızın kat kat ötesindedir. O zaman nasıl insan olacağız? Aslında bu sorunun cevabı basit. Lakin uygulaması zordur. Her işte bu böyle değil midir zaten. İnsan olmak demek beşer olmak demektir. Tüm beşeri duygularla hayatı yaşamaktır. İnsanlığın ortak değeri vardır. Ezelden bu değerler insanın belleğine kodlanarak insan gönderilmiştir. Bunların başında ahlak gelmektedir. Ahlak insanlığın ortak paydasıdır. Ahlaktan yoksun olanlar hangi inancın mensubu olursa olsun insanlıktan nasipsiz kalanlardır. Şeklen insandırlar. Ahlak her işte lazımdır. Bundan dolayı semavi kitaplarda ahlaktan ve erdemden bahseder, bağlılarına. Topluma, ahlak edep verir. Toplumlar kendi adabını oluştururken adaba önem vermişlerdir. Daha da anlaşılır söyleyecek olursak bir işi güzel yapmak ahlaktır. Usulünce yapmak ise o işin adabıdır. Bir işi ehline verirken liyakat aramak ahlaktır. O işte birkaç kişi varsa liyakatli, işi verirken o işi nasıl yapacaklarını bilmeleri ve şartlarını ortaya koymaları, işverenin de sınava tabi tutması ahlakın gereğidir. Peki, bu ahlak nedir? Tabi ki tanımını bilmeden içini boşaltırız ya da tanımının dışına çıkartmış oluruz. Malumunuz ahlak arapça bir kelime olan hulk kelimesinin çoğuludur. Ahlak; hulk ise insanın yaratılışında ki sahip olduğu huy manasına gelmektedir. Bunun yanı sıra şu anlamlara da gelir. Tabiat, seciye, din ve karakteri manaları da içindedir. Halk ne anlamaktadır buna bakılması lazım. Çoğul manaları halk bırakmış, tekil manaya indirgemiştir. İmam gazalinin yaptığı açıklamada terim olarak tanımını şöyle yapmıştır. Ahlak: insan nefisinde yerleşen öyle bir ikramdır ki; fiiller hiçbir zorlama olmaksızın hiç düşünmeden kendiliğinden ortaya çıkar demiştir. Yani başta dediğimiz gibi insanın genetik kodlarına işlenmiştir. İslam ulaması ahlakı iki kısıma ayırmıştır ve şu görüşler benimsenmiştir. Birincisi, hulku tabii(ahlak): İnsanın yaratılışı tabiatıyla örtüşen veya insanın yaratılışında gizli ve saklı olan ahlaktır. İkincisi, Hulki kesbi(ahlak): Fiil ve davranışlar şeklinde meydana gelip istikrar kazanır. Bu da görüşüp kaynaşma ve etkileşmeyle ve adetlere dayalı huydur. Buda toplumların birbiriyle etkileşmesiyle değişkenlik göstere bilir. Doğal hali de zaten budur. Hulasa doğuşta insana verilen bu ahlak da değişimler gösterebilmektedir. Nitekim kibarı kelamda büyükler şöyle buyurmakta; ‘İyilerle oturan bir kötü iyi olur, kötülerle oturan bir iyi kötü olur.’ Çevresiyle etkileşen insan ya güzel ahlaka bezenir ya da kötü ahlak üzere gider. İşte bunları anlattıktan sonra bu milletin çoğunun güzel ahlak sahibi olduğu söylene bilir. Şayet bir kişi esnaflık yapıyorsa, çevresindeki esnaflar onu etkiler. Ya iyi yönden ya da kötü yönden. Çoğunluk hakkaniyeti gözetiyorsa, çalıp çırpmıyorsa, esnaflığın gereğini yerine getiriyorsa, bu iyi yönden fertlerin tümüne yansır ve kişilerin ahlakında değişimler gösterir. Gelişen insan da etrafına ışık tutar. Güzelliği yaşayan ve düşünen artık insan olmuştur. Peki, bu insanlığı nasıl yaşayacağız ve yaşatacağız. Güzel ahlakı öğrenip kendi nefsinde uygulamaya çalışan ilk adımı atmış olur. Gizli ve saklı olan ortaya çıkar, o da etrafına ışık tutar. Peygamber (s.a.v) malumunuzdur mealen şöyle buyurmuştur: ‘İnsanların namazına, orucuna bakmayın. Konuştuğunda doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde güvenirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde takvayı elinden bırakıp bırakmadığına bakın’ diyerek insanların ibadetlerinin farklı bir şey, ahlakının farklı bir şey olduğunu göstermiştir. Güzel ahlakın gereği ibadet ve taattir. Lakin her ibadet ve taat işleyenin güzel ahlak üzere olduğu söylenemez. Güzel ahlakın meydana çıkabilmesi için bireylerin veya toplulukların örfüne, ananesine, hukukuna ve tabi olan dinine bakılır. Kötülüklere kapılıp giden kişi, hangi inancın mensubu olursa olsun, genetik kodunda gelen ve gizlenen ahlak kendisinden uzaklaşır gider. Ahlakı kullana bilmek için de akıl şarttır. Zaten insanın insan olabilmesinin gereği de budur. Aklımızı kullanarak ahlakımızı geliştirmeliyiz ve toplumumuzu güzel ahlak üzere yetiştirmeliyiz. Bu konuları anlattıktan sonra insanlık çerçevesi içinde kalarak, bu milletin aklıyla dalga geçenlere de bir gönderme yapalım. Bu aziz milletin ortak değerleri vardır. Bu aziz millet ortak değerleri için devamlı batıl olan gayri ahlaki her şeyle mücadele etmiştir. Bizim gündemimiz var. Bir de batıl olan batının bu millete dayatmış olduğu gündemler var. Bunlardan birisi ahlaksızca yapılan yayınlardır. Gençliğin ahlakını bozabilmek için her türlü yolu mubah gören, kötü alışkanlıklarla gençliğin ahlakını bozan bu batıl güçlerle mücadele tabi ki bizlerin işi olacaktır. Bu aziz millet bu kadar fitnelere duçar olmuşken, içten ve dıştan müdahalelere maruz kalmışken, yangından mal kaçırır gibi bir yerleri temize çıkartmak da ahmaklığın gereği olsa gerek en hafif tabiriyle. Gazeteleri okuduğunuz zaman çoğu yazarın üst akıldan bahsettiğini görmüş olacaksınız. Bu tamamen uydurulmuş bir kelamdır. Acaba bu köşe yazarları İsrail, Amerika ve Siyonizm demekten korkuyorlar mı? Neden bu izmleri temize çıkartıyorlar veyahut da saklıyorlar? Ey aydınlar! bu kelamı millete dayatmaktan vaz geçin. Ahlakı elden bırakmayın. Biz ülkeyi ileriye götüreceğiz ama üst akıl bize engel oluyor demeyin. Darbe girişimlerinin arkasın da üst akıl var, ekonomimizi üst akıl allak bullak ediyor, elimiz kolumuz bağlı bu üst akıl yüzün den bir şeyler yapamıyoruz. Azizim çıkın Amerika bize engel oluyor, İngiltere bize mani oluyor diye isim verin. Düşmanı gösterin ki millet neyin ne olduğunu anlasın. Bu millet akıldan anlar, üst akıldan anlamaz. Bu aziz millet kendi aklının üstünde bir üst akılda tanımaz. Tanısaydı Çanakkale olmazdı. Hele cumhuriyet hiç kurulmazdı. Üst akla tabi olur yaşar giderlerdi. El insaf. Bir terör örgütü çıkıyor hemen ardından sözüm ona aydınlar, bu adam bu örgütü idare edecek kapasitede değil. Peki, ne kapasitede? Kapasite ölçüm cihazınız mı var. Eee, yok. O zaman o örgütü kim yönetiyorsa onun ismini verin. Böylelikle bizlerde anlayalım. Örgütlerin başındakileri basite indirip arkasındaki olan güçleri yüceltmekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Tüm yazarlar her konuda bu milleti bilinçlendirmesi lazımdır. Bir şeyi reddetmek veya kabul etmekle işler hallolmuyor. Neden ve niçinlerle açıklanması lazımdır. Örneğin deaşı kim kurdu? Görünen o ki Amerika. Peki, neden kurdu? Irak ve Suriye de kendi egemenliğini benimsetmek için. Ne için böyle yaptı? Esat zalimdi ama Esadın zulmü yetmezdi. Başka muhalifler çıkar cepheler kurar Amerika’yı saf dışı edebilirdi. Deaş bunların can simidi. Nitekim de öyle oldu. Bakın pyd, pkk Amerikan bayrağı asmakta. Neymiş efendiler! Üst aklın değil amerikanın egemenliği için. Neymiş pkk, pyd ve fetönün arkasında en büyük destekçi amerikaymış. Kendi terör birliklerini kullanıp işi bittik ten sonra imha eden kimmiş, Amerika. Ve amerikanın şahsında bütün batıl güçlerdir. Zaten bu güçlerin gayesi Türkiye’yi kuşatmaktı. Bunu yapa bilmesi içinde önce etrafında kaos ortamı oluşturması lazımdı. Bunda da kısmen başarılı olmuşlardır. İçten bizi pkk ile seksenden sonra karıştırdılar. Bu tutmayınca en sonunda fetö ile darbe yaptırmak istediler. Bu oyunda olmadı. Şimdi de insanları içerden bir birine düşürmeye çalışıyorlar. Ahlaksızca oyunlar oynanılmakta. Tutmayacak işler devam ediyor. Bu işlerde de bazı aklı evveller kullanılmakta. Biri çıkıyor salakça, bu kadın yok mini etekle geziyor, yok şunu yapıyor diye saldırıyor, bunun kim olduğu iyi araştırılması lazımdır. Birkaç tane bayan çıkıyor kendilerine yakışmayacak bir şekilde sarıklı ve cübbelilere saldırıyor, bunlarında iyice araştırılması lazımdır. Tabi bunların gayesi halkı kutuplaştırmaya çalışmaktı. Yine bazı zekâdan yoksun ve neye hizmet ettiğini bilmeyenler ve oyunlara gelenler var ki; yok zikir yapılıyor, yok bu insanlar dergâhlarda hoplaya zıplaya ibadet ediyor diye bu dergâhların kapatılması lazım deyip ehli tasavvufu galeyana getirmeye çalışıyorlar. Hepsinin gerekçesi farklı farklı olmasına rağmen gayeleri aynıdır. Bu, aziz milleti birbirine düşürmeye çalışmaktır. Biz Türk Milleti ve Türk Devleti olarak her zaman inanç zenginliğimiz ve hoş görümüzle övünmüşüzdür. Artık düşünmemiz lazım. Batıl olan batı bizi ne ile uğraştırıyor. Birileri çıkıp milliyetçilik adına tarikat ve cemaatlerin kapatılmasını isterken diğer yandan bozkurt gibi uluyan gençlerin ferdi hatalarından dolayı fikren ocaklara saldırıyor. Bizler bunun gibi tüm görüşlerden beriyiz. Bizler halkın içindeyiz, halkça konuşup halkça yazıyoruz. Şimdi hükümet yeni bir sitem yeni bir anayasa getirmekte. Bu anayasanın ayrıştırıcı değil birleştirici olmasını temenni etmekteyim. Tabi ki kanun maddeleri önümüze geldikçe milletimizin hayrına olup olmayacak kanunlar tek tek ele alınıp tartışılması lazımdır. Muhalefetiyle iktidarıyla tartışılsın. Lakin şiddet olmasın. Bu kanun teklifi er geç önümüze gelecektir. Muhalefete de iktidara da sandıkta cevabını verecek olan Aziz Türk Milletidir. Artık şunu iyi anlamamız lazım. Bu aziz milletin değerlerine dil uzatanlara, bu aziz millet cevabını verecektir ve tarih boyunca da vermiştir. Üzerimizde oynanan oyunlar tutmadı ve tutmayacakta. Asıl tehlikeyi unutmayalım. Batılın görünmez eli Türkiye’yi kaos ortamına sürüklemekte. İçten içe devlet ve devletin birimlerine karşı halkı kışkırtma planları yapmaktadırlar. Bu çalışmalarda, her yolu kendilerine mubah gören zihniyetlere yaptırılıyor. Bu büyük tehlikeler karşısında Necip Türk Milleti üstün zekası ve ahlakıyla cevabını verecektir. Ailevisiyle, sünnisiyle ve her türlü etnik gurubuyla tek vücut olacaktır. Bu vatanı böldürmeyecek ve dünya var olduğu müddetçe birlik beraberlik içinde ilelebet yaşayıp gidecektir. ERKAN AYBAR