Fıtrat, bir şeyibaşlangıcında yarmak, kazmak anlamına gelen ve “fatr” kökünden türemiş olanfıtrat kelimesi, “ilk yaratılış” manasına gelir. Yani, mutlak yokluğunyarılarak, içinden varlığın çıkmasıdır. Açalım. Bir su bardağının yarısıçamurla dolu iken ona su doldurup içemezsiniz. Önce çamuru iyice temizleyipondan sonra doldurduğunuz suyu içebilirsiniz. Allah sevgisinden başka kalbinderinliklere inen “sevgiler”, insanı şirke götürebilir! “La ilahe illallah”budur; kalbindeki putları temizle, sonra da bu temiz yere Allah sevgisini koy.”
Fıtrat, insanın özüdür,değişmez olarak bilinir. Ancak, değişir ve onu geliştirmek de her insanıngörevi ve sorumluluğudur.
Yaratan şöyle buyuruyor “… Allah’ın insan bünyesine nakşettiği fıtrak’a uygun davran (ki) Allah’ınyarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin…” (Rûm Suresi, 30. Âyet)
Buhari ve Muslim’de geçen“her çocuğun fıtrat üzere yaratıldığını belirten hadis de, her insanın fıtratenhakikati bulabilecek şekilde yaratıldığına işaret etmektedir. Gerçekten de,aklını doğru kullanmayı başarabilen, sezgilerini iyi değerlendiren, vicdanınınsesini dinleyen her insanın hakikati bulma imkanı vardır. İslam, fıtrat ile,yani yaratılışın yasaları ve bu yasalara uygun olan, doğal olan hiçbir şeyleçelişmez, çatışmaz.
Fıtrat gelişmezse çürür veorada bataklık oluşur. Tabi bu doğru bir seçimle, doğruya doğru olmalı. Aksitakdirde, çürümeden de öte geçer.
KALP
Kalp bizim bildiğimizmanada, vücuda kan pompalayan organ olarak bilinse de, gönül insanları onuniçin der ki: “ Kalp, gönül içerisinde Allah sevgisini barındıran ruhaniköşktür. Bunun için büyüklerimiz der ki;“Gönülleri çürümüş insanların son model elbiselerine bakıp hayran olmanınhiçbir anlamı yoktur. Allah, onlar için; “ Onları gördüğün zaman kalıplarıhoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbisegiydirilmiş kalaslar gibidir…” (Münafikun; 4) der Kur’anımız….
İşte fıtrat üzerineyaratılan insan aslında gönül kırmaz. Çünkü bilir ki, kalp kırmak, Kabe’yiyıkmaktan daha kötüdür.
Yazılarını yakından takipettiğim D. Ali Taşçı bir yazısında şöyle demişti: “Bilindiği gibi, elmasın aslıkarbon- kömürdür. Fakat o karbon yıllarca yer altında demleniyor, çile çekiyorve kapkara iken bembeyaz bir cevhere dönüşüyor.Değer ifade ediyor….
İnsanlığın elmas’ı da Hz.Muhammed (AS)’dir. Fıtratını olması gerektiği gibi temizlemiş vegeliştirmiştir; çünkü O’nu bizzat Rabbi terbiye etmiştir.
Fıtrat temiz ve gelişmişolursa, hatırlanması gerekenleri hatırlar; çünkü kanallar yabancı şeylerdentemizlenmiştir. Gönlümüz masivayla(dünyalıklarla) dolu iken, onları temizlemeden Sevgiliyi nasıl hatırlayalım?Ama O bizi hiç unutmamıştır!...”
İslam, hayatın bir sınavolduğunu söyler. Bu sınavdaki başarı, biraz da söz fiil ve davranışlarımızınfıtrata ve yaratılışın yasalarına ne kadar uygun olup olmadığına bağlıdır.Biraz düşünürsek, İslam’ın emirlerinin, fıtrata uygun yaşayabilmek için yerinegetirilmesi gereken vazifeler, sorumluluklar olduğunu anlarız. Dinin yasakları,fıtratın bozulmasını engellemek için mutlaka kaçınılması gereken hususlarıişaret eder. Her günah, fıtratın zarar görmesi anlamına gelir. Tevbe, fıtratıntahribinin süreklilik kazanmasının önüne geçer. Fıtrata uygun yaşamak, Allah’ayönelik bilinçli saygı ile, Allah’a bilinçli bir teslimiyetle yaşamakdemektir.(Prof. Dr. Onat)
Hâsıla, mana ve gönüladamı olmak için galiba, insanların yeniden fabrika ayarlarına dönmesigerekiyor.
Yoksa güvenilecek insankalmamış gibi görünüyor.
Belki de kıyametinalametlerindendir bu durum.
Belkide bozulmadandüzelmeyecek insanda, bunun için bu konuları görüşür olduk.